Taraftar patron falan değildir.
Eski Yunan'dan örnek verirken olayın böyle düz bir mantıktan ibaret olduğunu iddia etmek, bu denli ağır klişelerle ifade etmek gerçek olmasını sağlamıyor maalesef. Ali Koç bir patrondur. Bugün, istediğiniz kadar bağırıp çağırın, insanlar almazsa Beko bir hiçtir" deyin ama siz de biliyorsunuz ki o mekanizma öyle işlemiyor. İhtiyaçları var ki alıyorlar. Aynı, spora da ihtiyaç olduğu gerçeği gibi.
Bu kadar paranın dönmesinin sebebi insanların git gide artan ilgisi olsa da bu kadar paranın döndüğü ortamın gerekleri de git gide sıradan insandan kopup uzmanlık geretkrir hale gelmiştir, takdir edersiniz. Dolayısıyla herhangi birimiz çıkıp da "siz Obradovic'den daha mı iyi biliyorsunuz?" diye sorabilir ve bu sorunun cevabı da bellidir. Kendinize bu kadar anlam yüklemeyin.
Birileri dozunu muhafaza ettiği sürece eleştirebilir tabii ki. Benim burada, hiç adetim olmadığı şekillerle konuşmuşluğum da var, yine de olabilir eğer o sınır aşılırsa. Bazı şeyler eleştiri sınırını aşıyor, zira. Bu takımın haketmediği şeyler söyleniyor ki asla göz yummam kendi adıma. Ama sen sadece taraftar olarak kendini patron ilan edemezsin, kusura bakma. Kulübün temsil ettiği değerler kalıcı olabilir ama geri kalan herşey geçicidir. Eninde sonunda burada, odak noktasında olan unsur da spordur.
"Esas olan taraftardır, gerisi sonra gelir" diye bir klişe var. Ben de şunu sorabilirim: "O kulüp olmasa, doğru idare edilmese sen ne olacaksın?" Taraftarlık dediğin şey eni konu bir kimliktir. Herhangi bir kimliğe ne kadar önem atfedebiliriz? Evet, hepimiz çok seviyoruz. Hayatımızda da çok önemli bir yeri var Fenerbahçe'nin. Ama hiç birimiz sahibi değiliz. Kendisi kollektif bir üründür ve öyle olmaya da devam edecektir.
Bir de şu var: Patronsan neden idare eden değilsin?