NBA'den verdiğin örnekler, burada tamamen eleştirdiğin düşünceyi destekler.
Don Nelson, NBA'de devrim sürecini başlatan adamdır. Jackson'la Nowitzki'yi savunurken herkes 'yok artık' diyordu ama bir şekilde sonuç almaya ve kendisinden sonra geleceklere farklı bir yol açmaya başlamıştı. Keza koçluğunu vasat bulmama rağmen George Karl da oynattığı basketbolla değişime süreç içinde hizmet etmişti.
Rahmetli Flip Saunders, Pistons'ta oyunu güncellediğinde çok eleştiri aldı, biz de eleştirdik sert şekilde ama doğrusu onun yaptığıydı. Şampiyonluk gelmediği için Joe Dumars hem onu kovdu hem de eski yapıya dönmeye çalıştı. Sürekli 2004 Pistons'ına bakıp o kadrodaki oyunculara benzer profilleri getirdi. Sonuç, Pistons daha beter hale geldi ve kendini yenileyemediği için hüsran yaşadı.
Dönemin Celtics'i zaten bizim şu an savunduğumuz sisteme yakın bir sistemde oynuyordu. 2004 Pistons ya da 2005 Spurs'ünü örnek vermen gerekiyor senin. Senin tezine uygun örnekler bunlar. Ki bu 2 takımın geleneğine yakın bir gelenekle oynayan bir takım da oldu NBA'de. Herkes kendini güncellerken, eski alışkanlıklara bağlı kalan ve kısmen başarılı olan Memphis Grizzlies'ı unutmamak lazım. Ama o Grizzlies takımı da bir noktaya kadar geldi ve modern basketbolun duvarını aşamadı.
NBA'den verdiğin örnekler, burada tamamen eleştirdiğin düşünceyi destekler.
Don Nelson, NBA'de devrim sürecini başlatan adamdır. Jackson'la Nowitzki'yi savunurken herkes 'yok artık' diyordu ama bir şekilde sonuç almaya ve kendisinden sonra geleceklere farklı bir yol açmaya başlamıştı. Keza koçluğunu vasat bulmama rağmen George Karl da oynattığı basketbolla değişime süreç içinde hizmet etmişti.
Rahmetli Flip Saunders, Pistons'ta oyunu güncellediğinde çok eleştiri aldı, biz de eleştirdik sert şekilde ama doğrusu onun yaptığıydı. Şampiyonluk gelmediği için Joe Dumars hem onu kovdu hem de eski yapıya dönmeye çalıştı. Sürekli 2004 Pistons'ına bakıp o kadrodaki oyunculara benzer profilleri getirdi. Sonuç, Pistons daha beter hale geldi ve kendini yenileyemediği için hüsran yaşadı.
Dönemin Celtics'i zaten bizim şu an savunduğumuz sisteme yakın bir sistemde oynuyordu. 2004 Pistons ya da 2005 Spurs'ünü örnek vermen gerekiyor senin. Senin tezine uygun örnekler bunlar. Ki bu 2 takımın geleneğine yakın bir gelenekle oynayan bir takım da oldu NBA'de. Herkes kendini güncellerken, eski alışkanlıklara bağlı kalan ve kısmen başarılı olan Memphis Grizzlies'ı unutmamak lazım. Ama o Grizzlies takımı da bir noktaya kadar geldi ve modern basketbolun duvarını aşamadı.
Katılıyorum. Naçizane bir ekleme yapmak isterim. Don Nelson -görece- çağdaş zamanda devrimi 90’lar Run TMC ile yapmıştır. Tim Hardaway, Mitch Richmond ve Chris Mullin ile. 85 sayıların yüksek bir ortalama sayıldığı dönemde 100’ü buluyorlardı neredeyse her maç. Bol Bol’un babası Manute Bol 2.20 boyuyla üçlük atıyordu. Hatta bu o kadar biricik bir durumdu ki, Nba’da ilk “Point Forward’” olarak görülen, bu ifadeyi yaygınlaştıracak kadar yenilikçi bir tarzı olan Barkley bile ‘Bunun oynadığı basketbol değil; olsa olsa Manute Bol olur” demişti. Bunu yaratan da Nellie Ball’un yaratıcısıdır.
Daha öncesinde Phil Jackson’un oynadığı Knicks’in bugünkü Warriors’un basketbolunun temellerini attığı söylenebilir.
Bu iki dönem arasında da talihsizlikler nedeniyle gümbürtüye gitmiş Lakers’da McKinney ve Paul Westhead dönemi var. McKinney kaza sonucu kafatasını kırıp kendini toparlayamıyor. Paul Westhead ise, bana göre daha önder ruhlu ve biraz daha dizginleri bırakacak bir yapıda olabilse daha belki de tarihin en hızlı basketbolunu oynatacaktı.
Söylediklerinin devrim, evrim ve yenilenme kısmına yorumum naçizane budur.