Artık erkek basketbol ve kadın voleybol şubeleri bir öğrenilmiş çaresizliğe doğru gidiyor. Futbol zaten ayvayı yemiş. Bu bugün yarın ya da ertesi sene kırılmazsa, iki taraftan da şöyle birer kupa filan çalamazsak, böyle gider uzun süreler maalesef. Umarım kulübü idare edenler ya işi düzgün yapar ya da düzgün yapacak birilerini getirir. Böyle yarım yamalak olmuyor işte.
Ben Serhat Komsuoğlu’nu sıradan bir yöneticiyken sevimli bulurdum mesela. Potanın arkasında saha içinde takıma canla başla destek verirdi. Sonra şube sorumlusu olunca şubeyi dümdüz etti.
Mevcut yöneticilerimiz mevcut taraftar havuzundan ortaya çıkıyor! Ali Koç, kelli felli adam… Önce taraftar istedi diye Aykut Kocaman’ı gönderiyor. Sonra kalkıp en büyük hatam oydu diyor… Taraftar istedi diye Ersun Yanal’ı getiriyor, sonra (gönüllü getirmediği için) Sivas maçının adından basının önünde Ersun’a trip atıyor. Protokol tribününden taraftarın üzerine atlıyor… Hakkımız yendi diye eline megafonu verip Vitor’u hiç de muhatap olmaması gereken hallere sokuyor… Totem yapıyorum maçlara gitmeyeceğim diyor vs vs vs…
Biz de böyle yöneticilerden rasyonel işler bekliyoruz.
Bu kulübün tek çıkış yolu satılmasıdır. Profesyonel yöneticilerin kulübün başına gelmesidir.
Bu taraftar havuzundan aklı başında yönetici çıkmıyor. Maalesef…
………
Bu arada, bu konuşmalardan alınan bazı arkadaşlar olmuş sanırım. Alınmasınlar. Bu atışmalar olur.
En son Olympiakos maçında Mert Hakan ıslıklanınca, ıslıklayanlarla onlara tepki verenler arasında kavga çıkmıştı, maraton tribününde. Bu örnek uç ve tasvip etmiyoruz elbette… Ama etkiye her zaman tepki olur; Newton’un ikinci doğa yasası… Kötü kaybedilmiş bir maçın sonunda kulübe saydırdığınızda, bu tepkilerin mahiyetinden ötürü size tepki verilmişse, bunu da doğal karşılamak lazım. Hepimiz taraftarız. Her şeyden önce hepimiz insanız…