Dünya düzeyinde başarısızlığa karşı tepkisiz kalacak bir tek ulus, topluluk, taraftar, yönetici yada başkan yoktur. Bunu ulusların yönetiminden tutun da büyük şirketlerin idaresine kadar genişletebiliriz. Geçen Fransa'dan üretici firma geldi şirkete, Ürünlerinizle ilgili şikayet var diyince adam sevindi, bildiğin mutlu oldu. her bir şikayet, eleştiri bizim işimizi daha da iyi yapmamıza neden oluyor dedi. Şimdi diyeceksiniz ki ne alaka. Eleştirinin olmadığı yer yoktur. Herşey bitene kadar bekleyelim, tüm yatırım boşa gitsin, seneye bakalım diyemez hiç bir yönetim. Gs, Beşiktaş, trabzon, biz hangi klüp buna sözüm ona efsane fatih terim dahil tepkisiz kalınmış. 10 defa kovuldu adam yuvam dediği yerden. Beşiktaş kaç tane antrenör değişti, Ali Koç kaç tane antrenör kovdu. Bu adamlar da mesela işi bilmiyorlar.
Malesef Ertan arkadaşımız don kişot misali yel değirmenleri ile savaşmaya kendisine misyon edinmiş. Nerede eleştiri var, karşısında Ertan Ürkmez var. Bir ara kendisi ile bunları konuştuk burada yanılmıyorsam, sonra ortak bir noktaya varamadık, sustuk. Uzatmadık. Ertan Ürkmez arkadaşımız gibiler taraftar gruplarında artsa daha mı iyi olur diye cidden düşündüm de ama bence hiç de iyi olmaz. Ben o çok överek bahsettiğin geçmiş yılların taraftarlarını da biliyorum. Sahaya inip adam dövüyorlardı. Şu anki taraftarların eleştirilecek çok yönü vardır ama eşleştirmeye de hakkı vardır. Mert Hakan'ın dangalakça hatası yüzünden Fred'in kırmızısı belki bize şampiyonluğa mal olacak ama burada Mert Hakan eleştirilmeyecek mesela. Böyle bir dünya yok. Bugün avrupadan elenince gs'liler mesela o çok övdükleri Erdem Timur'u yerden yere vurdular. Transfer yanlışları yüzünden. Yani burada kime ne anlatılıyor, ne amaçlanıyor anlamıyorum. Sadece eleştirene bir eleştiri var. Kısır döngü gibi. Başka bir şey değil.
Not : Konunun dışında olmama rağmen tek seferlik bir yorum yaptım. Polemik değil amacım. Bu konuyu uzun uzadıya tartışacak mecalim de yok.
Eyvallah, geçmiş yıllarda futbolcu dövmeler, idman basmalar vesaire fazlası ile oldu. Fakat o gün ile bu gün arasındaki en büyük fark sosyal medya ve bu sosyal medyanın gücü. Arina örneği ile somutlaştırayım. Sezona kötü başladığı zaman sosyal medya hesabındaki paylaşımlarına yazılmadık şey kalmadı. Hiç kuşkusuz doğrudan, göz göze, karşı karşıya yapılan bir tacizin etkileri ağır ve yıkıcı olur. Öte yandan o günlerde bunu yapanlar için marjinal ve fanatiklerin yaptığı işler deniliyordu. O gün için bu tiplere ait marjinal eylemlerin yıkıcı etkisi sosyal medya ile genele yayıldı. Bu işlere teşebbüs edemeyecek insanlar klavyede aslan kesiliyor. Eski ile günümüz dinamikleri çok farklı.
Don Kişot teşbihine gelince. Kırılmadım, hatta hoşuma bile gitti. Çok ince, narin, hassas ve rasyonel insanların sisteme uyum sağlayamaması ve akıl hastanesine kapatılması gibi bir şey bu. Sevilla maçında kaleciye çakmak sallayan tiplere ya da geçen yılki Efes serisinde Fenerbahçe basketi sonrasında sahaya girerek sürenin durmasına sebebiyet veren ve Clyburne'ün son saniye basketi bağlamında şampiyonluk kaybedilmesi hususunda katkısı olan seyirci profiline karşı olmak ve bunları eleştirmek Don Kişotluk ise kabul öyleyim. Eleştiri nasıl hak ise eleştirileri eleştirebilmek de bir haktır.
Örneğin birileri çıkıp Calathes'i Erdal Koşan ile mukayese edince ben çıkıp bu yaklaşımı eleştirdim. Eleştirime cevap "aklını alırım" olmuştu. Bu kafa yapısı hakaret de içeren her türlü eleştiriyi kendisine hak görüyor ama kendi eleştirilince bunu hazmedemiyor. Ayrı düştüğümüz nokta bu.