(ekşi sözlük yazarı sigara69'un zeljko obradoviç başlığındaki yazısı)
BİR EFSANENİN DOĞUŞU
tarihe not olarak kalsın istedim.
(bkz: 1992)
1991'de toni kukoç'lu,şimdi efes'in koçu perasoviç'li split takımı avrupa şampiyonu olmuştu.sırbıstan'da bu başarı sadece belli bir kesim tarafından kutlandı.çünkü onlar aslen hırvattı.
bu başarının sanki sırbistan adına kazanılmamış düşüncesi ''belgrad'' kesmini daha çok kamçıladı.
partizan belgrad başkanı dragan kicanovic obradoviç'i aradı.
-koç olmaya ne dersin?
-ne zaman?
-hemen şimdi?
-oyuncu/koç şeklinde mi?
-hayır zelimir,sadece takım elbise giyeceksin?
-düşünmem gerek.
bütün gece düşündü.sabah kalktığında kararını vermişti.
dusan ivkoviç o zaman yugoslavya milli takım koçu,avrupa şampiyonası için tüm oyuncuların belgrad'da olmasını istedi.italya'ya yarın uçulacaktı.
obradoviç geldi.
-dusan,ben gelmiyorum.
-neden? ne oldu?
-artık partizan belgrad'ın yeni koçuyum.
ivkovic bu kararı destekledi.en ufak bir şüphe ile yaklaşmadan,oyuncusunun 31 yaşında bir takımın başına geçmesine destek verdi.
önünde 1 senesi vardı.
ilk önce zarko paspalj'i olympiakos'a gitti.sonra da vlade divac nba'e.
alt yapıdan gelen 22 yaşında ki danilovic ve 25 yaşında ki sasha djordcevic'e takımı emanet etti.
obradoviç,seneler sonra verdiği röportajlarda bile ömrümde çalıştığım ''en iyi back-court duo'' diyeceği bir ikili yarattı.
hırvatistan ve sloven takımlarının lig başlamadan çekilmesi ile oluşan belirsizlik içinde tüm sezonu rahat ilerlediler.split ile hiç karşılaşmadılar.
savaş gittikçe yugoslavya'yı sarıyor,bu belirsizlik içinde avrupa kupalarında ilerlerken fiba'nın aldığı bir karar ile split ve partizan artık maçlarını yugoslavya'da oynayamayacaktı.
ülke tercihlerini ispanya'dan yana yaptılar.şehir fuenlabrada seçildi.
burada oynadıkları milano maçı halen unutulmaz.
o milano takımı mike d'antoni koçluğunda;
darryl dawkins,johnny rogers,riccardo pittis,davide pessina ve antonello riva'dan oluşan muhteşem bir takımdı.
mike d'anonti'nin şimdi nba'de oynatmaya çalıştığı hızlı hücüm temelini attığı ve skor gücü çok yüksek bir ekipti.
o zamanlar avrupa basketbolu yavaş oynanan,30 saniye hücum süresinin tamamının neredeyse kullanıldığı ve sete set hücumların olduğu bir spor iken milano takımı başka oynuyordu.
bu milano takımını danilovic'in 30 sayı attığı maçta 94-80 devirdiler.
o gün salonda olan 4000 ispanyol taraftar ile partizan'ın bir bağı oluştu ve grubun diğer maçlarında daha çoşkulu,daha kalabalık bir seyirci grubu partizan'ı desteklemeye başladı.
9-5'lik bir derece ile çeyrek finale gelindi.rakip ettore messina'lı bologna idi.ilk maç belgrad'da oynanacak ve sonunda evlerine dönüyorlardı.binelli'nin sürüklediği bologna son çeyrekte,seyircinin muhteşem desteği ile bir anda alev alan belgrad karşısında dağıldı ve maçı kaybetti.2 maç üst üstte bologna'da idi.
bolonga'da ki ilk maçı italyanlar 61-60 almış seri 1-1 olmuştu.bu maçta messina'nın her ribaund alışında hızlı hücumlarına obradoviç bir türlü çare bulamamıştı.
3.maça obradoviç değişmeli savunma ile başladı.her perdeye adam değiştirerek başladılar ve binelli bir türlü orta mesafe de boş atışları bulamadı.
messina bu sefer binelli'yi ortaya çıkararak rebreca ile baş başa bırakarak hücum seti çizdi ve binelli 2.yarıya rebreca'nın üzerinden 6 sayı bularak başladı.
bunun üzerine obradoviç alan savunmasına döndü.
kendi evinde bologna tam 5 dakika sayı bulamadı.binelli'ye top indiremediler.
skor 57-65 son 3 dakika.messina mola aldı.
zdovc alan savunmasına üçlük bulunca,obradoviç adam adamaya döndü.
bu dakikadan sonra partizan tam 4 kritik hücum ribaundu alarak,kaçırdığı 6 serbest atışa rağmen maçı kazanmasını bildi.obradoviç ilk senesinde kimsenin şans vermediği partizan ile final four'a kaldı.maçtan sonra yağan maddelerden sevinemediler bile,kaçarak soyunma odasına koşmaktan.
final four'da rakip milano idi.
son 5 dakikaya kadar kafa kafaya giden maçta; partizan'da djordcevic,montecchi'yi adeta denize döktü.her 1'e 1 kalmalarında onu geçip sayı buldu.dawkins 5'ledi.21 sayı 19 ribaund ile oynuyordu.o da çıktıktan sonra partizan bir daha arkasına bakmadan maçı 82-75 kazandı.
finalde rakip lolo sainz'in badalona'sı idi ve villacampa,jofresa gibi olağanüstü yetenekleri olan bir takımdı ispanyol ekibi.
bu maçın hikayesi şu maça benzer az biraz da olsa.
1995'te orlando magic shaq'lı kadrosu ile nba finale kalır.ilk maç evlerinde.rakip houston rockets.son 10 saniyeye 110-107 orlando önde girer.nick anderson çizgiye gelir;
ilkini kaçırır.
ikinciyi de.
kaçırdığı serbest atışın ribaund kendine seker ve bir kez daha ona faul yaparlar.
5 saniye kala yine çizgidedir.yine kaçırır 2 atışıda.bu sefer ribaundu alan rockets kenny ''the jet'' smith'in 3'lüğü ile maçı uzatır.bu moralle uzatmada da maçı kazanır.seriyi de arkasına bakmadan 4-0 ile bitirir.
''never undersimate the heart of a champion'' lafı da koç tomjanovich'in final bittikten sonra ağzında dökülür.
istanbul'da oynanan bu final four'da partizan 10 sayılık üstünlüğünü koruyamaz pressley'inin üst üstte bulduğu sayılar ile eşitlik sağlanır.
68-68.son 45 saniye.villacampa 2 serbest atışı kaçırır.kaçırdığının ribaundunu morales alır.daniloviç faul yapar ve 5 faul ile oyun dışı kalır.partizan için rüya gibi devam eden sezon adeta bir kabusa dönüşmek üzerededir.
bu kez morales 2 atışı kaçırır.aynı nick anderson gibi ama bu sefer basketbol tanrıları badalona'ya 1 kez daha yardım eder ve ribaundu yine alırlar.jofresa 8 saniye kala drive üzerinden saçma bir şut çıkarır ve girer.70-68.
molada alamıyorsunuz.daniloviç yok.3 kritik hücum ribaundu vermişsiniz.10 sayı geriden rakibi maçın içine sokmuşsunuz ve önünüzde 8 saniye var.
obradoviç'in yapabileceği bir şey yok o anda.djordcevic topu alır.parkenin sağından topu önüne bakarak sadece sürer.3'lük çizgisi yakınına gelene kadar.
önünde bir 4 saniyesi daha olmasına rağmen,içeri drive edebilecek,pas verebilecek zamanı olmasına rağmen topu kaldırır.3'lüğü yollar.
71-70.partizan avrupa şampiyonu olmuştur.
yaş ortalaması 21 olan bu takımın koçu 31 yaşındadır.20 iç saha maçının tamamını başka bir ülkede oynamıştır.
bir efsane o gün istanbul'da doğdu.
iç savaş olmasaydı partizan ile bir ''krallık'' yaratabilecekken;
djordcevic milano'ya,
danilovic bologna'ya gittiler.
(bkz: 1994)
obradoviç 1 sene daha takımın başında kaldıktan sonra o da mucizevi şekilde yenip ilk şampiyonluğunu aldığı badalona'ya geçti.
badalona'nın altın jenerasyonun artık son senesiydi.jofresa ve villacampa yaşlanmıştı.
sezona ligde ve avrupada çok kötü başladılar.
avrupa da grubu 9-5 ile bitirdiler.ispanya ligini ise 18-10.
çeyrek finalde rakip sabonis'li real madrid'di.2 maçıda kazanarak final-four'a bir kez daha kaldı badalona.
önlerinde bir ispanyol rakip daha vardı.alan savunmasını başka bir seviyeye taşıyan aito reneses'li barcelona.
badalona o kadar iyi çalışmıştı ki reneses'in alan savunmasına ilk yarıda bulduğu üçlüklerle adeta paramparça ettiler barca'yı.
reneses vazgeçmek zorunda kaldı.adam adamaya döndüler.badalona başta bocalasada obradoviç,diğer 3 kişiyi köşelere yollayarak,villacampa'yı sağ köşede savunmacısı ile baş başa bıraktı.öyle güzel alana yayılıyorlardı ki yardım bile getiremedi reneses.ilk yarıda gelen üçlüklerin korkusu da buna engeldi tabii.
maçı villacampa ve jofresa'dan gelen 31 sayı ile 79-65 kazanan badalona finale çıktı.
rakip olympiakos.zarko paspalj,bagatsis ve sigalas'ın sürüklediği yunan ekibi hızlı tempoda oynayarak getirdiği hücumları yüksek isabetle bitiren,skor gücü yüksek bir takımdı.
obradoviç finalden önce takımı hayvanat bahçesine götürdü..amerikalı oyuncu thompson otelde golf arabası sürüyordu.rahatlamalarını istedi.takım toplantısında ise;
''bu maçı kazanmamız için tek şansımız var.tempoyu olabildiğince düşürmek'' '' favori olympiakos'' ''onların basketbolunu oynayarak yenemeyiz''
maç başladı.badalona obradoviç'in dediği/istediği gibi her hücumu,süre 10 saniyenin altında kalana kadar sabırla kullandı.rakibi çıldırtacak kadar sabırla doğru pozisyonu bulana kadar top dolaştırmaya devam ettiler.
son 6 dakikaya olympiakos 57-52 önde girdi.skora dikkat.unutmayın bunu.
obradoviç bu dakikada takımı içeri adeta gömdü.önde tomic'e baskı yapan jofresa arkada içeriye kapanan 4 kişi.oympiakos bu düzene karşı içeri top indiremedi.zaten tüm maç tempo düşüklüğünden giremedikleri ritimden dolayı şutlarda kaçınca,tam 6 dakika boyunca sayı bulamadılar.bu 6 dakika da,badalona,ilk önce villacampa sonra da maçı 57-59 yapan thompson'un üçlüğü ile öne geçti.
4,8 saniye kala o ana kadar 3/10 serbest atmış paspalj'e faul yapıldı.2'sini de kaçırdı.
şimdi dikkat;
4.8 saniye elimizde var;
ribaund mücadelesinde top badalona oyuncuya geldi ama tam yakalayamadı topu orta sahaya fırlattı.orta sahada tomiç aldı.3 lüğü attı.girmedi.paspalj ribaundu aldı.döndü kaçırdı.
4,8 saniye de olacak işler değil bunlar.skandal şekilde süre geç işlemeye başladı ve allahtan olympiakos sayı bulmadı.o zamanlar tekrar seyretme diye de bir şey olmadığından dolayı ne olurdu bilemiyorum.
neyse;
obradoviç yine son saniye de şampiyonluğu kazandı.hem de 2.kez ''underdog'' bir takım ile.33 yaşında 2 euroleague şampiyonluğu oldu.2 farklı takım ile.2 farklı hikaye ile.
1'inde o sırada savaş halinde olan ülkesinin 21 yaş ortalamalı takımı ile;
diğerinde ilk finalini kazandığı karşı takıma geçerek,altın jenerasyon denilen kadroya 1 kupa kazandırarak;
(bkz: 1995)
ama bir türlü ''krallık'' kuramıyordu.bu seferde badalona'dan ayrılmak zorunda kaldı. bütçe küçülmesi onu zorlamıştı.
real madrid.
sabonis,arlauckas,biriukov,lasa.
1993'te limoges'e,1994'te obradovic'in badalona'sına kaybeden real madrid artık kazanmak istiyordu ama kadro bir önce ki sene amerika'lı koç clifford luyk'un sistemine öyle bir alışmıştı ki obradoviç'in disiplinine ve set üzerinden oynanan basketboluna bir türlü alışamadı.
arlauckas;
''zeljko geldiğinde tamami ile değişik bir koçtu bizim için.herşeyi ile çok farklı bir stilde idi.herşey değişti.bizim için alışmak çok zordu.kortta serbestlik bulamıyorduk.clifford zamanında takım daha rahat,daha hür bir basketbol oynuyordu.oyuncular olarak clifford'ın sistemini çok seviyorduk ama zeljko gelir gelmez herşeyi değiştirdi.biz oyuncular için çok zordu.bu diktatörün altında bir parça olmak çok kolay olmadı ama zeljko'ydu ''o''. 2 kere euroleague şampiyonluğu ile gelmişti.yapacak bir şey yoktu.ses çıkaramazdınız.benim için muhteşem bir tecrübe oldu.zorlu bir başlangıç oldu ama muhteşem bir hikaye olarak devam etti''
arlauckas'ın anlattığı gibi grubu ilk önce bolca sendeleyerek,yeni sisteme alışarak 9-5 bitirdi madrid.
sonra cibona zagreb'i eleyerek final four'a kalındı.
rakip 2 sene önce madrid'i eleyen fransız limoges'du.62-49 limoges'u yenen real madrid finale çıkarken obradoviç 35 yaşında,koçluk senesinin 4.senesi 3.finalini yaşayacaktı.
finalde rakip geçen sene ki gibi yine olympiakos'tu.adeta olympiakos ile ileride yaşayacağı ''rekabetin''ağlarını o zamanlarda örmüş tanrılar.tabii bilemiyorduk.
final sabahı,takımın programı,öğlen yemeğinden sonra odalarına çekilip,odalarda bir kaç saat uykudan sonra yola çıkmaktı.
obradoviç takımı öğlen yemeğinden önce dışarı çıkardı.zaragoza'da şehir merkezine inildi ve yemek orada yenildi.oyuncular zeljko'ya ''koç,dinlenmemiz lazım.otele dönüp biraz uyumamız gerekmiyor mu'' diye sorduklarında;
zeljko;
''merak etmeyin.nasılsa otele dönüp odanıza çekilseniz bile maçın stresinden uyuyamayacaksınız.2 saat boyunca odanıza tıkılıp,kafanızda maçı kurmanıza izin vermeyeceğim''
olympiakos'ta o sezon nba'den gelmiş eddie ''the fast'' johnsson vardı.22 sayı ortlaması ile oynuyordu ve ritm bulduğundan durdurmak imkansızdı adeta.
obradoviç'in planı onu santos ile bire bir bırakıp,kesinlikle yardım getirmeden,savunma düzeni bozulmadan savunmaktı.
maljkovic maça alan savunması ile başlamış ve obradoviç'in elinde sabonis gibi bir pasör vardı.büyük hataydı bu.her hücum ilk önce alçak postta sabonis'e top iniyor,onun dağıttığı toplar ile çok rahat hücum edebiliyordu real madrid.
sabonis faul problemine erken girdikten sonra hücumda bocalasa da madrid,savunmada johnsson'ı kitlediği için,olympiakos bir türlü maçın içine giremedi.
3.şampiyonluk bu sefer çok rahat ve son saniye stresi olmadan gelmişti.maçı 73-61 kazandı real madrid.
(bkz: 1996)
ertesi sene sabonis nba'e gitti.yerine zoran saviç geldi ama sabonis'i çok aradılar.
barcelona'ya yarı finalde kaybederken güzel bir ders almıştı obradoviç.ilk kez bir final four'da maç kaybetmişti.
reneses'in savunmada hiç adam değiştirmeden,saviç'i 1'e 1 godfread ( daha sonra ülker forması ile ülkemizde de izleyeceğiz ) ile baş başa bırakarak savunmaya çalışması real madrid'e yaramış,madrid bir anda 15 sayı öne fırlamıştı.
daha sonra alan savunmasına dönüp,saviç'e her top indiğinde yardım getiren reneses'in bu savunma düzenine bir türlü 2. bir plan bulamayan obradoviç'in takımı kitlenmişti adeta.
hücumda da karnishovas bildink 4 numaralar gibi değilde dışa gelip 3'lük tehdidi yarattığından içeride jimenez,godfread çok kolay sayılar buluyordu.
reneses tüm maç 30 dakika boyunca alan savunmasından vazgeçmedi ve maçı kazandı.
(bkz: 1998)
1 sene daha real madrid macerasından sonra 98'de italyan takımı benetton treviso'nun başına geçti obradoviç.
1993 senesinde obradoviç'in hocası dusan ivkoviç'in çalıştırdığı benetton finale çıkmış ve limoges'e kaybetmişti.
aradan geçen 5 senede,o takımdan pittis ve dennis marcanato duruyordu.
sezona müthiş başlayıp grup aşamasını 9-1 ile geçtiler ve yaş yetecekler hatırlayacaktır efes pilsen'i 2-1 ile eleyip final four'a kaldılar.
final four'da rakip o sezon büyük bir süpriz çıkış yakalayan aek'idi.
1988'de san antonio spurs tarafından 10.draft edilmiş,1989 nba'de yılın çaylak takımına seçilmiş willie anderson önderliğinde;
3 sene önce golden state warriors takımında 10 sayı ortalaması tutturmuş victor alexander ile birlikte çok tehlikeli bir takımdı aek.
maçın son anına kadar dengeli gitse de willie anderson ile maça tutnan aek, prelevic'in biraz da şans 3'lüğü ile dengeyi bozup 4 sayı öne fırladı.
bonora ile kaçan turnikeden sonra maç dönmedi ve 2.kez bir final four'da finali göremeden elenmişti obradoviç.
(bkz: 1999)
o zamanlar,şimdi ki gibi ''para''yı bastıranın,canı istenenin değil liglerde ki başarıya göre avrupa kupalarında yer alınıyordu.
benetton 1 sene önce ligi 4.bitirmiş
varese şampiyon olmuş.kinder ve teamsystem bologna'da 2 ve 3.sırayı alınca;
benetton euroleague'e katılamadı.
onun yerine ''kupa galipleri kupası'' resmiyetinde ki saporta cup düzenleyen fiba'nın diğer kupasına katıldı treviso.
finalde valencia'yı yenerek gelen bir kupa daha yazdırdı başarı hanesine obradoviç ama bir euroleague olmadığı için çok kısa olarak geçiyorum.
(bkz: 2000)
obradoviç büyük bir koç.büyük saygı duyuluyor ama onun bu saygı duyulmasının altında yatan,yap bozun tüm eksik parçalarını birleştiren,hikayeyi başka bir dereceye taşıyan yere geçiyoruz.
panathinakos.
devamı gelecek...
https://eksisozluk.com/entry/69015565