Cem yazmış, üç beş satır da ben ekleyeyim. Fenerbahçe basketbol ile tanışıklığım yani ilk canlı izlediğim maç bir trajedi ile başlar. Normal sezonu birkaç mağlubiyetle lider kapatan ve şampiyonluğun en kuvvetli adayı olan kadro Larry Springs'in son saniyelerde orta sahadan soktuğu üçlükle play off yarı finalinde Çukurova'ya elenir. Acıyla başlamıştır ve mıh gibi çakılır kalbime bu sevgi. Ve 1992 İstanbul final four'u. Cem'in de belirttiği gibi bende televizyondan canlı yayında izledim maçı. Nedendir bilmiyorum -muhtemelen Danilovic ve Djordovic yüzünden- gönlüm Partizan'dan yanaydı. Ve maç skorunu da Djordovic'in son saniye üçlüğü belirledi. Sevinçten ayağa kalktığımı ve sonrasında da bir gün gönül verdiğim Fenerbahçe de Avrupa şampiyonu olabilse diye hayal ettiğimi hatırlıyorum. O zamanlar tanımıyordum ve Partizan'ın başında olduğunu dahi bilmiyordum, Obradovic başlattı bu hayali ve ne muhteşem bir güzelliktir yine kendisi gerçekleştirecekti bu hayali. Sonrasında İbolu Comegysli ve Turnerlı yıllarla bir umut ama maalesef 3 kişiyle gerçekleşmiyor bu işler her ne kadar o dönemler beş kişiyle de oynanan bir oyun olsa da. Öte taraftan Türkiye liginde sürekli Efes ve Ülker'den sopa yemek. Ama hayal bakiydi. Askerlik yüzünden Tabak'lı Rauf'lu kadroyu izleyemedim. Yüzüncü yıl vesaire derken Obradovic geldi. Yaşattıkları ortada. Avrupa şampiyonluğunu geçtim 3-0 ile biten Maccabi, Real Madrid ve Panathinaikos serilerinden ve bu serilerin özellikle ilk maçlarından aldığım hazzı anlatamam, duyduğum gururu tarif edemem. Her ne kadar bazıları için bu serilerin yaşandığı iki sezon çer çöp de olsa Madrid'i sahadan silişimiz, ikinci maçta 100'e yatırmamız, o kadronun çaresizliği, üçüncü maçta Datome'nin Carrol'a yaptığı blok, geçen yıl Datome'nin Real Madrid'e attığı maç sonu basketi, Udoh'un ve Bogdan'ın Atina'daki mücadeleleri, Bobby'nin Berlin'deki karakter koyuşu, Antiç Baba'nın görünmeyen katkıları, loser olarak nitelenen Sloukas'ın mücadelesi, babasını defnettikten 2 gün sonra gelip İstanbul'da maça çıkışı, Bjelica, Vesely, Melli ve bu isimlerin yaşattığı nice güzel hatıra. Tabi ki bu işin baş mimarı... Cem çok güzel yazmış, ben de tekrar yazacağım; Obradovic bu kulübün gördüğü göreceği en güzel şeydir. İçim acıyarak yazıyorum umarım istifa eder çünkü yuhalandığını görmek istemiyorum. Alex - Semih ve benzeri olaylar yüzünden yaklaşık 7 8 yıldır futbol maçı izlemiyorum, eğer yazdığım şey gerçekleşirse uzun yıllar da basketbol maçı izlemem heralde. Youtube videolarından eski maçları açıp masturbasyon yapmak dışında. Ne desek boş...