Genç bir oyuncunun heyecanını ifade ederken seçtiği kelimeler ve haddini bilerek konuşması beni Fenerbahçe nin geleceği için daha da umutlandırıyor.
Ergi Tırpancı’nın RedBull Türkiye’ye verdiği röportajdan kesitler:
21 Ekim’de Gazanfer Bilge Spor Salonu’nda 6 dakika forma giyerek Fenerbahçe taraftarının karşısına çıktın ve sonrasında EuroLeague’de de süre bulan bir oyuncu oldun. Koç Obradovic’in sana oyuna girmen için bir daha ne zaman işaret edeceğini asla önceden kestiremiyorsun anlaşılan. Bu belirsizlikle baş etmeyi, o mental direnci göstermeyi nasıl beceriyorsun?
“Bunun kolay olmayacağını en başından beri kendime söylüyordum. “Kostas mı, Ergi mi?” Bu soruya şu anda kim “Ergi” diye cevap verir ki? Benim birinci görevim, Kostas Sloukas’a ve diğerlerine idman vererek onların yukarıya çıkmalarına yardımcı olmak. Zaten onlarla birlikte geçirdiğim her an yeni bir şeyler öğreniyorum. Yapmam gereken, bunu hak etmek için yüzde yüzümü sahaya vermek. Şu an için oynamadığım maçların sayısının, oynadıklarımdan daha fazla olması kadar doğal bir şey yok. Eğer iyi idman yaparsam ve hazır olduğumu Koç’a gösterirsem, bir yerde düşünüp beni sahaya atacağını biliyorum. Oynamadığım bir maçın sonunda da Ataşehir’e gelip burada bireysel idmanımı yapıyorum, bir sonraki maçta daha hazır olmak için. Bu ekstra çalışmaların kendi kişisel gelişimim için önemli olduğunun farkındayım elbette, yine de bunu daha ziyade takıma duyduğum saygının beraberinde gelen bir şey olarak görüyorum.
Burası en iyilerin bir araya geldiği takım – en iyi guardlar, en iyi forvetler, en iyi uzunlar ve en iyi koç burada. Formayı kapmak istiyorsam, arkama yaslanıp bekleyemem. İlk günden beri bu kafa yapısıyla hareket ediyorum: Koç Obradovic’le idman yapmanın bir fiyatı yok. Kimse bu parayı ödeyip de onunla idmana çıkamaz, o okulun öğrencisi olamaz. Bu paha biçilemez bir şey ve bu okula kabul edildikten sonra, kendini ne kadar geliştireceğin senin elinde.”
İyi bir koçun elinden iyi bir şutör olarak Fenerbahçe’ye transfer olan ama limitlerinin nerede olduğu tam olarak kestirilemeyen Bogdan Bogdanovic, İstanbul’da geçirdiği üç sezonun sonunda Avrupa’nın zirvesine yükseliyor ve olgunluk dönemini açtığını da o Final Four’da ilan ediyor. Senin için bir rol modelden bahsedeceksek, uğramamız gereken ilk isim herhalde Bogdanovic…
“Kesinlikle öyle. Röportaj boyunca Doncic’ten bahsettik. Ama şunu da unutmayalım, Doncic’in büyük bir oyuncu olacağı bize ilk günden itibaren söyleniyordu. Slovenya’da da, Real Madrid’de de herkesten büyük bir ilahtı. Onun NBA yıldızı olması zaman meselesiydi, oraların oyuncusuydu. Bogdanovic buraya geldiğinde ise, hedef ondan bir EuroLeague oyuncusu çıkarmaktı. Daha fazlası onun elindeydi ve sonunda kendisini bu noktaya getirdi. Sırbistan’da bereket içinde büyümemişti, basketboldan para kazanamazsa kendisine çok iyi bir B planı yaratamayabilirdi. Tüm bunlara rağmen hiç geri adım atmadı. İzlediğim tüm oyuncular arasında, oyun algısını onun kadar geliştiren ikinci bir oyuncu sayamam. Burada büyüdü, burada gelişti. Ve şimdi aynı adanmışlıkla ilerlemeye devam ediyor.
Bogdanovic, benim için müthiş bir örnek. Onun girdiği yola, onun gösterdiği adanmışlıkla girmeyi istiyorum. O yolda olmak benim elimde ve ben de orayı istiyorum. Her idmana giderken beni heyecanlandıran yegâne şey bu – o yola girme fikri. Obradovic gibi büyük bir koçtan ve tüm takım arkadaşlarımdan yeni bir şeyler öğrenmenin heyecanını taşıyorum. Ve en yakın zamanda, Bogdanovic’in yaptığı gibi o sahaya hükmetmenin hayalini kuruyorum. İnsanlar bu hayalle dalga geçebilir, bu beni ilgilendirmiyor. Obradovic’le bu yola giren ve Bogdanovic gibi gelişim gösteren kaç tane oyuncuya şahit olmuşuzdur, neden bunlardan biri de ben olmayayım?
Günün sonunda, OAKA’ya çıkıp 30 dakika top oynayıp 25 sayı atmak, 8 ribaund almak, 6 asist yapmak. Beni motive eden şey bu. Bogdanovic’in geldiği yer, benim birinci motivasyon kaynağım.”
eurohoops tan alıntıdır.