Hakan ağabey yazdı. Bu tarz yazıların sayısı hem artmalı, hem de bizler, hepimiz bunları aklımızda tutmalıyız.
https://fenerbasket.wordpress.com/2017/01/22/eyyamci-hakem-istemiyoruz/Ne yazık ki, Türkiye’de bir yerlere yaranmanın yolu Fenerbahçe’ye tavır almaktan geçer oldu. Yükselmek ve birilerinin gözüne girmek istiyorsan Fenerbahçe camiasını çıldırtacak birkaç pislik yap, Fenerbahçe taraftarı sana yüklendikçe o birileri gizliden “aferin” diye sırtını sıvazlayacaktır.
Türkiye’de sırt sıvazlama olmadan bir yerlere gelinemeyeceğini bilmeyen yoktur. Hele spor federasyonları gibi senelerdir arpalık olarak kullanılan yerlerde bu işin aynen bu şekil olduğunu da en iyi hakemler bilir.
İşin sosyolojik tartışmasına girecek değilim. Bu ülkede bir yerlere tepeden inme dağıtılan ulufelerle değil de, liyakat esasıyla gelindiğini kim gören olmuş ki, biz hakem sınıfı içinde böylesini arıyoruz?
Biliyoruz ki, hepsi bir yerlere verdikleri teminatla oradalar, hepsinin göbek bağı ile bağlandığı bir kapı ve makam var.
İki düzgün cümleyi yan yana getiremeyenlerin spor duayeni olduğu vasatta liyakat ve karakter aramak ahmaklığa denk olur.
Peki, öyleyse derdimiz nedir?
Birilerinin iyi ve dürüst olmadığını bilmemiz, onlardan vicdan ve adalet beklemeye dair zerre ümidimizin kalmayışı onlarla mücadele etmeyeceğimiz ve “ne yapalım, durum bu” diye boyun eğeceğimiz anlamına gelmez.
Bilakis ortada böyle bir cinayet varsa biz Fenerbahçe taraftarı olarak daha çok kenetlenecek, el birlik olacak ve her platformda karakteri malûm tiplere meydanın boş olmadığını hatırlatacağız.
Ziya Paşa tevekkeli söylememiş;
“Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir.”
Şimdilik bu kadarı yeterli olur. Devamına lüzum yok.
Fenerbahçe yönetiminin bunlara sebebiyet veren yanı da var şüphesiz. Ama bu ayrı bir yazı mevzuudur.
Benim burada dikkat çekeceğim bir başka husus şu:
Fenerbahçe taraftarının bağrına bastığı, efsanelere layık sevgi gösterdiği hiçbir sporcunun Fenerbahçe’den ayrılıp başka bir organizasyonda görev aldıktan sonra elini taşın altına koymayışı, bilakis objektif olacağım çabasıyla diğer takım kökenlilerden çok daha fazla duyarsız kalması…
Spor yorumcusundan Federasyon yöneticilerine kadar bu hep böyle… Türkiye’de Fenerbahçe’yi Fenerbahçeli kimliği taşıyanlar eliyle doğramak çok geçerli bir moda oldu. 03 Temmuz günlerini hatırlayın. Fenerbahçeli bilinen bir Başbakan, Fenerbahçeli bilinen bir Futbol Federasyonu, Fenerbahçe Kongre üyesi bir savcı vs.
Bu yeni Federasyon geldiği günden beri Fenerbahçe Erkek Basketbol Takımının, Akatlar’da oynanan Beşiktaş maçı istisna her maçında ama her maçında hakem üçlüleri adeta Fenerbahçe’yi doğramak ister gibi parkeye çıkıyorsa, buna tesadüf deyip geçelim mi? (Beşiktaş maçındaki hakemlerin de küfre müsamahası akıl alır cinsten değildi.)
Neler oluyor, hangi güç savaşının ortasında kaldık? Eskilere, Fatih Söylemezoğlu’na filan gitmeyeceğim. Onları elbette unutmadık, unutmayacak ve unutturmayacağız. Dünya ahret ellerimiz yakalarında olacak. Sadece şu yeni Federasyon geldi geleli yaşananlara kabaca bir göz atalım.
VARAN 1:
18.12.2016 tarihinde Gaziantep’te oynanan ve uzatmada kazandığımız maçın Murat Biricik‘in liderliğindeki Mehmet Şahin ve Ziya Özorhon hakem üçlüsü hatırlıyorum ilk olarak. Özellikle Mehmet Şahin’in düdükleri unutulmazdı. Kabaca hatırlarsak…
1) Antic‘in uzaktan yakından ilgisi olmayan sportmenlik dışı faulü…
2) Sloukas‘ın yaptığı bir taktik faul sonrası elini kaldırdıktan ve düdük çalındıktan sonra rakip oyuncunun potaya fırlattığı topta basketin geçerli sayılıp basket-faul kararı çıkması… Ki buna tarafsız yorumcu Yiğiter Uluğ bile inanamadı.
Bu arada bir not düşeyim: Lig Tv’de senelerce Fenerbahçe kimliği ile bilinen ve İsmet Badem gibi uzun süre Fenerbahçe’den ekmek yiyenler Fenerbahçe lehine en ufak yanlış kararda ayağa kalkıp objektifliklerini(!) ispatlamaya çalışırken, Fenerbahçe aleyhine olanlarda deve kuşundan beter kafalarını bacaklarının arasına gömmüşlerdi. Yiğiter Uluğ neyse ki Fenerbahçe taraftarı değil de, dürüst bir yorumcu bize yapılan hataları da dile getirebiliyor. Kendisine teşekkür ederim. Sahte Fenerbahçe’lilerden çektiğimizi kimseden çekmiyoruz.
3) Antic‘e o kadar kolay sportmenlik dışı çalınır iken Udoh‘un elini koparırcasına apaçık sportmenlik dışına normal faul vermeleri…
4) Sloukas‘ın turnikeye girip kaçırdığı bir pozisyonda kulağına aldığı dirseğe devam demeleri ve zaten aldığı darbeden sarsılan Sloukas‘ın kenara gelmesi…
Diyeceksiniz ki, bunlar her maçta her takıma karşı olur? Ama her maçta sadece bir takım aleyhine oluyor ve neredeyse rakip aleyhine tek hatalı düdük çıkmıyorsa, orada bir art niyet aramaktan bizi kimse alıkoyamaz. Bunu söyleyenlere yine Ziya Paşa’nın bir dizesi ile karşılık vermek isterim;
“Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın?”
VARAN 2)
25.12.2016 tarihli Trabzonspor maçının hakem üçlüsü… Özellikle ilk devre gösterdikleri yönetim…
1) Datome‘nin çok net görünür biçimde panyadan sonra bloklanan topuna basket vermediler.
2) Vesely bir hücum ribauntunda tip yapmak isterken eline vuruldu. Faulü verip atışı vermediler. Oysa orada faulü veriyorsan, zaten tek dokunuşluk atış…
Daha neler ve neler…
Hakemlerin adı: Mehmet Serdar Ünal, Alper Özgök ve Seher Ayşe Nur Yazıcıoğlu.
VARAN 3)
02.01.2017 tarihli Efes maçının hakem üçlüsü Emin Moğulkoç, Sinan İşgüder, Can Mavisu… Maç boyu işledikleri bütün cinayetler bir yana, kendisine yapılan sportmenlik dışı faul es geçildiği için maç sonu serzenişlerini dile getiren Kalinic’in kendileriyle alaycı konuştuğu raporuyla üç maç ceza almalarına sebebiyet…
VARAN 4)
Dün… 21 Ocak 2017. İlk devrenin son maçı ligin galibiyeti olmayan takımı Ted Ankara Koleji ile… Fenerbahçe düşmanlığı ile şöhret bulmuş hakemlerden Fatih Arslanoğlu… Adaşı Söylemezoğlu’nun izinden gittiğini geçen sene Yeşil Giresun maçı sonrası tuttuğu raporla Obradovic’e ceza aldırıp ispatlamıştı. Onun öncülüğünde Kaan Büyükçil ve Serhat Büker’den oluşan hakem üçlüsü…
Periyot bitimine 4 saniye kala ribauntu alan Vesely topu çembere değdiriyor, ancak skandal bir şekilde süre dolduğu gerekçesiyle top rakibe veriliyor ve üçlük yiyoruz. Apaçık stepsler es geçiliyor ve atlanan hücum fauller cabası… Hep 10 sayı 15 sayı ile önde götürdüğümüz maçta Berk‘in sakatlanmasına sebep hücum faul dahi es geçiliyor. Sonra da taraftarı yatıştırmak için çalınmış bizim lehimize bir düdüğe “Eyyamcı hakem istemiyoruz” tezahüratı geldiği için anons çıkıyor. Ana avrat küfür yedikleri salonlarda anonsa cesaret edemeyenler bu tezahürata üst üste iki anons yaptırdı. Ne yani, eyyamcı hakem istiyoruz mu deseydik?
Bakın, Yener Yılmaz ve Erşan Kartal gibi yönettikleri her maçta taraftarı çıldırtanlara daha sıra gelmedi. Çiçeği burnunda Hidayet Federasyonu geldi geleli olanlardan ufak bir kesit… Soru şu: Hidayet yanına Ömer’i de alarak Federasyon Başkanı olduğu günden beri Fenerbahçe lehine (!) yapılan tek hata olmaz iken bütün cinayet ve katliamların bizim maçlarda ve bize karşı sergilenmesi tesadüf mü?
Şimdi Fenerbahçe bahsettiğimiz maçların tamamını kazandığımız için “maç kaybedince hakemlere yükleniyorlar” jargonu geçersizdir. Malûm, bizim Fenerbahçe yönetimi ne akla hizmetse açıklama yapmak için kaybetmeyi bekler ya… Biz Fenerbasket olarak skorla ilgili değil; ortadaki oyuna dair konuşuyoruz. Oyun derken bunu sadece müsabaka olarak düşünmeyin. Öyle olsa her şey daha tahammül edilir olurdu.
Hakemlerin bu keyfi anonslarına karşı işletilecek bir müeyyide yok mudur? Eğer “eyyamcı hakem istemiyoruz” tezahüratı anonsluk suç ise bundan böyle “eyyamcı hakem istiyoruz” diye mi tempo tutalım? Federasyon zahmet edip cevabını verirse seviniriz.
Dün o anonsları isteyen Fatih Arslanoğlu’na gelirsek… Ana avrat küfürlere bile bir anonsun zor çıktığı salonları gördükten sonra böyle bir şeye, olabilecek en masum ve küfürsüz tezahürata iki anons yaptırıp sonra da taraftardan saygı beklemek yüzsüzlük olur. Sana saygı duymuyoruz, duymayacağız. Bu şekilde devam et, açık ara en nefret ettiğimiz hakemlerden olacaksın. Haydi civan, biraz daha gayret. Madem ki, eyyamcı istememek suç, öyleyse eyyama devam… Doğrusu onu da iyi beceriyorsun. Aferin sana!
Adalet terazisini bozanlara karşı apaçık tavır göstermek insan olma memuriyetidir. Dün maç bitimi bu hakemin elini sıkmaya tenezzül etmeyen, onu “yok” sayan Obradovic’e bir kere daha saygı, sevgi ve hürmetler…
22 Ocak 2017 – Hakan YAMAN