Eskiden, "bu maçı izlemeyeceğim" ya da "yetti artık bu ne rezalet savunma, izlemiyorum" deyip sonra da dayanamayıp açtığım çok maçımız olmuştur. Üstelik bunların bir kısmı Zeljko dönemindeydi (Shame on me). Bile bile, belki bir oyuncuda farklı bir şey keşfederim deyip Barça ve Baskonia maçlarını 0 (sıfır) zap ile izledim, ya sabır diye diye...
Bence takım oynuyor, set düzeni de var. Zaman zaman rakibin çok ekstra şutlarına boyun eğince, takım savunması ve moraller çöküyor. Takım şut sokamayınca adamlar daha özgüvenle şut atıyor. Nasılsa yesek de atarız düşüncesi öyle güçlü bir motivasyon ki, rakipte her maç yeni kahramanlar yaratmamızın başka açıklaması yoktur herhalde. Benim şut yeteneği sınırlı forvetlerim var, üstelik zaten pasifler, guardlardan yeterli şut yüzdesi yakalayamıyorum. Savunmada da dağılmaya meyilliyim...
Off, bir örnek vereceğim yine canım sıkılıyor! Vakti zamanında F.Terim, hücumcu adamlara savunma öğreteceğiz diyordu. Efes, Ergin döneminde Center da dahil her pozisyonda en az bir tane şutu da iyi adam aldı takıma koydu. Biz savunmacı adamlara bir de yetenek katmaya çalışıyoruz gibime geliyor.
Hipotezim şu; bu sene geçiş senesi ya, aldığımız bütün adamlara backup gözüyle bakıp aralarından tutmayanları eleyip yollayarak, seneye ilk 5 için 3 net adam alacağız. Başka türlü bu seneyi nasıl yutarız, sindiririz, anlarız bilemiyorum.
Yani, sözün özü; Seneye kalacak backup oyuncularımız kimler olacak o gözle bakmak belkide akıl sağlımızı korumaya yeter. İşte öyle bir maç olacak. Yani izlersem
