Gönderen Konu: Zeljko ''Legend'' Obradovic  (Okunma sayısı 399606 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı emindesouza

  • Üye
  • Yaş: 32
  • Yer: Azerbaycan , Bakü
  • İleti: 2477
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Zeljko Obradovic
« Yanıtla #375 : 16 Aralık 2015, 09:14:40 »
datome 3 numara oynayamaz dedim, oynamakla kalmadı gelenin gidenin eline verdi şuana kadar.

affet hocam , bi daha tercihlerini sorgularsam top olayım.

Çevrimdışı emindesouza

  • Üye
  • Yaş: 32
  • Yer: Azerbaycan , Bakü
  • İleti: 2477
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Zeljko Obradovic
« Yanıtla #376 : 17 Aralık 2015, 20:34:31 »
seni sevmeyen ölsün.

Çevrimdışı Başar Bükücü

  • Genel Moderatör
  • Üye
  • Yaş: 29
  • Yer: Samsun
  • İleti: 1120
  • Cinsiyet: Bay
    • basarbukucu
Ynt: Zeljko Obradovic
« Yanıtla #377 : 17 Aralık 2015, 21:28:17 »
Obradovic Avrupa'nın tartışmasız en iyisi de, özellikle Hakan Abi'ye sormak istiyorum Nba'de ondan daha iyisi (Popovich'i saymazsak) var mı? Nba'de yıldız oyuncu sayısı çok daha fazla olduğu için Avrupa basketbolunun aksine koça değil de oyuncuya endekslidir ama bunu gerçekten merak ediyorum.
"Bu insanların bizden beklentisi savaşmaktır. Çünkü hayat bir savaştır. Buraya neden geldiğimin cevabı budur." Zeljko Obradovic

Çevrimdışı emindesouza

  • Üye
  • Yaş: 32
  • Yer: Azerbaycan , Bakü
  • İleti: 2477
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Zeljko Obradovic
« Yanıtla #378 : 17 Aralık 2015, 21:37:01 »
aktif degil suan ama en iyi phil jackson diyorlar, 11 kez sampiyon olmus. 

5 kez bizi sampiyon yapmis, son 2'sini canli seyrettim.

sonuncu yuzugu takmaya parmak kalmamis , dusun artik..ayak parmagina mi takmis napmis adam.

ama benim icin obradovic 1 numara.

Çevrimdışı Erdenay Güler

  • Yönetici
  • Üye
  • Yaş: 31
  • Yer: İstanbul
  • İleti: 477
    • ErdenayGuler
Ynt: Zeljko Obradovic
« Yanıtla #379 : 17 Aralık 2015, 21:51:08 »
Tivitre'de yazdık, buraya da düşelim.



Fenerbahçe'nin EL tarihinde 2012-13'e kadar oynadığı 118 maç var: 49G - 69M. 2013-14 Zeljko ile beraber 63 maç: 44G - 19M.

7 yılda 5 farklı antrenörle alınan toplam galibiyet sayısını, Zeljko Obradovic 3. sezonun ilk yarısında tek başına yakaladı.

Zeljko o topraklarda "arzu, istek, şehvet, tutku" anlamına gelir. Ne mutlu ki onun oyuncuları adının anlamını yaşatıyor.

Çevrenizde "Fenerbahçe'nin basketçileri nasıl top oynuyor?" diye soran olursa, onlara Zeljko'nun ne anlama geldiğini söyleyin.

Çevrimdışı Başar Bükücü

  • Genel Moderatör
  • Üye
  • Yaş: 29
  • Yer: Samsun
  • İleti: 1120
  • Cinsiyet: Bay
    • basarbukucu
Ynt: Zeljko Obradovic
« Yanıtla #380 : 17 Aralık 2015, 22:20:04 »
aktif degil suan ama en iyi phil jackson diyorlar, 11 kez sampiyon olmus. 

5 kez bizi sampiyon yapmis, son 2'sini canli seyrettim.

sonuncu yuzugu takmaya parmak kalmamis , dusun artik..ayak parmagina mi takmis napmis adam.

ama benim icin obradovic 1 numara.

Cevap için teşekkürler. :) Aktif koçları kastettim.
"Bu insanların bizden beklentisi savaşmaktır. Çünkü hayat bir savaştır. Buraya neden geldiğimin cevabı budur." Zeljko Obradovic

Çevrimdışı Emreisking

  • Üye
  • Yaş: 30
  • Yer: istanbul
  • İleti: 335
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Zeljko Obradovic
« Yanıtla #381 : 18 Aralık 2015, 01:37:22 »
Cevap için teşekkürler. :) Aktif koçları kastettim.
rick carlisle da çok iyi koçtur frank vogel ve brad stevens da öyle obradan iyiler mildir kötüler midir onu kıyaslayamam nba i euroleague gibi takip edemiyorum tabi

Çevrimdışı Hakan Yaman

  • Yönetici
  • Üye
  • Yaş: 48
  • Yer: Antalya
  • İleti: 8494
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Zeljko Obradovic
« Yanıtla #382 : 18 Aralık 2015, 09:49:36 »
Avrupa'nın NBA'e üstün olduğu tek nokta koçlarıdır. Avrupa basketbolu oyuncu değil, koç ağırlıklı bir basketboldur. Oyuncu kalitesindeki noksanlığı koç eliyle (teknik, taktik, motivasyon vs) telafi etmek: Avrupa'nın yaptığı budur.

Ayrıca Amerika'nın asıl iyi ve saygı gören büyük koçları da, bir kaç istisna ile NBA koçları değil, Üniversite takımlarını çalıştıran NCAA koçlarıdır. NCAA koçlarının dünya basketboluna kazandırdığı setler vs hakkında ciddi bir araştırma yapılsa çok enteresan sonuçlar çıkar. Hatta Avrupa basketbolunun ilk palazlanma döneminde NCAA koçlarının basketbola dair yazdığı kitapların o dönem Avrupa koçları üstündeki tesiri de konuşulur. Bugün en büyük NBA yıldızları bile kendi takım koçlarını pek sallamaz iken NCAA koçları karşısında süt dökmüş kuzu gibi olabilmektedir.

Ayrıca 2000'lerin ilk yarısında özellikle Milli Takım bazında küçük bir kriz yaşayan Amerikan basketbolunda bunun temel nedeni de, Lise çıkışlı oyuncuların NCAA'e uğramadan doğrudan NBA olması ve böylece NBA'in fundementalı gelişmemiş, hoplayıp zıplamak dışında hüneri olmayan oyuncularla dolmasıdır. Hayat boşluk tanımaz. Bu fundemental boşluğu Avrupalı oyuncularla telafi edilmeye çalışıldı ve böylece normal şartlarda NBA olamayacak birçok Avrupalı o dönemde NBA kapısından içeri adım atma şansı buldu. Çünkü Amerika'da asıl teknik ve taktik basketbolun oynandığı lig NCAA'dir. Orayı atlayarak liseden NBA'e gelen oyuncular (birkaç istisna) hem kendi potansiyellerinin altında kaldılar, hem NBA'e zarar verdiler, hem de NBA'in kapılarının ardına kadar Avrupa'ya açılmasına dolaylı olarak sebebiyet verdikleri için Avrupa'ya zararları oldu. Neyse ki artık NBA'e giriş için yaş sınırı geldi ve oyuncular en kötü ihtimal 1 sene NCAA'de oynamaya mecbur kalıyor. Bence bu yaş sınırı 1 sene daha arttırılmalı. Bu NBA için de, Avrupa için de hayırlı olur. Zaten farkındaysanız bundan 5 sene önce olduğu gibi abartılı bir rağbet kalmadı Avrupa'lılara. Sadece seçkin isimler tercih ediliyor.

Bu çerçevede NBA'e ve Avrupa'ya, kısacası basketbola en çok zararı dört efsanevi isim vermiştir. (Elbette bu işte onların kabahati yok.) Lise çıkışlı Kevin Garnett, Kobe Bryant ve Tracy McGrady'nin muhteşem performansları ve Alman 2.Liginden gelen Nowitzki'nin efsanevi başarısı... Böylece NCAA gereksinimi olmaksızın genel menajerler liselerde Garnett, Kobe, McGrady ve Avrupa'da Nowitzki avına çıktılar. Sonuçta şampiyon olunamayan bir Olimpiyat (2004) ve iki Dünya Kupası. (2002 ve 2006.) Ve erkenden NBA yolunu tutan ve sonra hiçbir şey olamayan nice Avrupalı genç ve Lise çıkışlı Amerika'lılar... Garnett, Kobe, McGrady ve Nowiztki bu kadar büyük ve başarılı olmasaydı, onlar yanmazdı.
« Son Düzenleme: 18 Aralık 2015, 11:28:29 Gönderen: Hakan Yaman »

Çevrimdışı ayhan

  • Üye
  • Yaş: 47
  • Yer: İstanbul
  • İleti: 4519
  • Cinsiyet: Bay
    • @ab_1907
Ynt: Zeljko Obradovic
« Yanıtla #383 : 18 Aralık 2015, 11:30:59 »
Avrupa'nın NBA'e üstün olduğu tek nokta koçlarıdır. Avrupa basketbolu oyuncu değil, koç ağırlıklı bir basketboldur. Oyuncu kalitesindeki noksanlığı koç eliyle (teknik, taktik, motivasyon vs) telafi etmek: Avrupa'nın yaptığı budur.

Ayrıca Amerika'nın asıl iyi ve saygı gören büyük koçları da, bir kaç istisna ile NBA koçları değil, Üniversite takımlarını çalıştıran NCAA koçlarıdır. NCAA koçlarının dünya basketboluna kazandırdığı setler vs hakkında ciddi bir araştırma yapılsa çok enteresan sonuçlar çıkar. Hatta Avrupa basketbolunun ilk palazlanma döneminde NCAA koçlarının basketbola dair yazdığı kitapların o dönem Avrupa koçları üstündeki tesiri de konuşulur. Bugün en büyük NBA yıldızları bile kendi takım koçlarını pek sallamaz iken NCAA koçları karşısında süt dökmüş kuzu gibi olabilmektedir.

Ayrıca 2000'lerin ilk yarısında özellikle Milli Takım bazında küçük bir kriz yaşayan Amerikan basketbolunda bunun temel nedeni de, Lise çıkışlı oyuncuların NCAA'e uğramadan doğrudan NBA olması ve böylece NBA'in fundementalı gelişmemiş, hoplayıp zıplamak dışında hüneri olmayan oyuncularla dolmasıdır. Hayat boşluk tanımaz. Bu fundemental boşluğu Avrupalı oyuncularla telafi edilmeye çalışıldı ve böylece normal şartlarda NBA olamayacak birçok Avrupalı o dönemde NBA kapısından içeri adım atma şansı buldu. Çünkü Amerika'da asıl teknik ve taktik basketbolun oynandığı lig NCAA'dir. Orayı atlayarak liseden NBA'e gelen oyuncular (birkaç istisna) hem kendi potansiyellerinin altında kaldılar, hem NBA'e zarar verdiler, hem de NBA'in kapılarının ardına kadar Avrupa'ya açılmasına dolaylı olarak sebebiyet verdikleri için Avrupa'ya zararları oldu. Neyse ki artık NBA'e giriş için yaş sınırı geldi ve oyuncular en kötü ihtimal 1 sene NCAA'de oynamaya mecbur kalıyor. Bence bu yaş sınırı 1 sene daha arttırılmalı. Bu NBA için de, Avrupa için de hayırlı olur. Zaten farkındaysanız bundan 5 sene önce olduğu gibi abartılı bir rağbet kalmadı Avrupa'lılara. Sadece seçkin isimler tercih ediliyor.

Bu çerçevede NBA'e ve Avrupa'ya, kısacası basketbola en çok zararı dört efsanevi isim vermiştir. (Elbette bu işte onların kabahati yok.) Lise çıkışlı Kevin Garnett, Kobe Bryant ve Tracy McGrady'nin muhteşem performansları ve Alman 2.Liginden gelen Nowitzki'nin efsanevi başarısı... Böylece NCAA gereksinimi olmaksızın genel menajerler liselerde Garnett, Kobe, McGrady ve Avrupa'da Nowitzki avına çıktılar. Sonuçta şampiyon olunamayan bir Olimpiyat (2004) ve iki Dünya Kupası. (2002 ve 2006.) Ve erkenden NBA yolunu tutan ve sonra hiçbir şey olamayan nice Avrupalı genç ve Lise çıkışlı Amerika'lılar... Garnett, Kobe, McGrady ve Nowiztki bu kadar büyük ve başarılı olmasaydı, onlar yanmazdı.

Hakan hocam, eline sağlık çok güzel yazmışsın.
zevkle okuyorum senin yazılarını.

Çevrimdışı Başar Bükücü

  • Genel Moderatör
  • Üye
  • Yaş: 29
  • Yer: Samsun
  • İleti: 1120
  • Cinsiyet: Bay
    • basarbukucu
Ynt: Zeljko Obradovic
« Yanıtla #384 : 18 Aralık 2015, 18:56:17 »
Hakan Abi cevap için teşekkürler. Sadece en iyi koçlukla ilgili değil, bilmediğim birçok şeyi öğrendim sayende. :)
"Bu insanların bizden beklentisi savaşmaktır. Çünkü hayat bir savaştır. Buraya neden geldiğimin cevabı budur." Zeljko Obradovic

Çevrimdışı exex

  • Üye
  • İleti: 1520
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Zeljko Obradovic
« Yanıtla #385 : 20 Aralık 2015, 11:39:35 »
http://www.haberturk.com/spor/basketbol/haber/1169268-final-foura-adim-adim

Allah Fenerbahçe erkek basketbol takımının başından eksik etmesin :)

“Evet, kadro derinliği anlamında problemimiz var. Benchten yeterli katkıyı alamıyoruz. Yük belli oyuncular üzerine bindi. Ama bunun için oturup ağlayacak değiliz. Kenarda tabii ki çok yetenekli genç oyuncularımız var. Şunu net biçimde söyleyebilirim ki Euroleague’in, hatta Avrupa’daki tüm liglerin kadrosunda bu kadar genç oyuncusu olan tek takımız. Çok iyi çalışıyorlar. Onlardan çok memnunum. Ama kafaca da her zaman hazır olmalılar. Artık takıma daha çok katkı vermeliler. Açıkçası kadroya takviye konusunu hiç görüşmedik. Sadece almış olmak için de oyuncu almayız. Herkes bilmeli ki bu transfer ancak takıma katkı verecek, değer katacak kapasitede bir isim olabilir.”

‘ZENGİN TAKIM DEĞİLİZ’

“Fenerbahçe hakkında türlü hikayeler çıkarıyorlar. Şu anki durumumuzdan, bize sağlanan imkanlardan son derece memnunuz. Bunun için de herkese teşekkür ediyoruz. Ama biz öyle zengin bir takım değiliz. Yardımcılarımdan birine Real Madrid deplasmanındaki maç sonrası ‘Nereye gidiyorsun?’ diye sorduklarında ‘Uyumaya’ yanıtını verince şaşırıp, ‘Siz özel uçakla seyahat etmiyor musunuz?’ diye sormuşlar. Herkes bizi para içinde yüzen zengin bir takım statüsüne sokmak istiyor. Böyle bir hava yaratıp üzerimizde baskı oluşturmak istiyorlar. Final-Four’un favorisi diyorlar. Buna inanmak istiyorlarla benim için sorun yok.”

« Son Düzenleme: 20 Aralık 2015, 11:41:41 Gönderen: exex »

Çevrimdışı ayhan

  • Üye
  • Yaş: 47
  • Yer: İstanbul
  • İleti: 4519
  • Cinsiyet: Bay
    • @ab_1907
Ynt: Zeljko Obradovic
« Yanıtla #386 : 20 Aralık 2015, 13:36:49 »
10 bin kombine....
Türkiyeye döndüğümde ( ki tarih belli değil ) 2 tane alacağım.

Çevrimdışı Dali2000

  • Üye
  • Yaş: 56
  • Yer: Eskişehir
  • İleti: 78
  • Cinsiyet: Bay
    • @Ahmet_Duru
Ynt: Zeljko Obradovic
« Yanıtla #387 : 20 Aralık 2015, 14:30:00 »
Ben hocanın her sene 1-2 sonucun önemli olmadığı maçta kötü oynuyorsak ipleri saldığını, takımın tokat bi mağlubiyet almasına izin verdiğini düşünüyorum. Geçen sene Euroleague'de Pana, ligdeki GS maçları ve bu sene ki Strasbourg maçları buna örnektir. Konsantrasyon ve hırsı bu maçlar üzerinden sağlıyor.

Çevrimdışı Dali2000

  • Üye
  • Yaş: 56
  • Yer: Eskişehir
  • İleti: 78
  • Cinsiyet: Bay
    • @Ahmet_Duru
Ynt: Zeljko Obradovic
« Yanıtla #388 : 20 Aralık 2015, 14:36:52 »
Avrupa'nın NBA'e üstün olduğu tek nokta koçlarıdır. Avrupa basketbolu oyuncu değil, koç ağırlıklı bir basketboldur. Oyuncu kalitesindeki noksanlığı koç eliyle (teknik, taktik, motivasyon vs) telafi etmek: Avrupa'nın yaptığı budur.

Ayrıca Amerika'nın asıl iyi ve saygı gören büyük koçları da, bir kaç istisna ile NBA koçları değil, Üniversite takımlarını çalıştıran NCAA koçlarıdır. NCAA koçlarının dünya basketboluna kazandırdığı setler vs hakkında ciddi bir araştırma yapılsa çok enteresan sonuçlar çıkar. Hatta Avrupa basketbolunun ilk palazlanma döneminde NCAA koçlarının basketbola dair yazdığı kitapların o dönem Avrupa koçları üstündeki tesiri de konuşulur. Bugün en büyük NBA yıldızları bile kendi takım koçlarını pek sallamaz iken NCAA koçları karşısında süt dökmüş kuzu gibi olabilmektedir.

Ayrıca 2000'lerin ilk yarısında özellikle Milli Takım bazında küçük bir kriz yaşayan Amerikan basketbolunda bunun temel nedeni de, Lise çıkışlı oyuncuların NCAA'e uğramadan doğrudan NBA olması ve böylece NBA'in fundementalı gelişmemiş, hoplayıp zıplamak dışında hüneri olmayan oyuncularla dolmasıdır. Hayat boşluk tanımaz. Bu fundemental boşluğu Avrupalı oyuncularla telafi edilmeye çalışıldı ve böylece normal şartlarda NBA olamayacak birçok Avrupalı o dönemde NBA kapısından içeri adım atma şansı buldu. Çünkü Amerika'da asıl teknik ve taktik basketbolun oynandığı lig NCAA'dir. Orayı atlayarak liseden NBA'e gelen oyuncular (birkaç istisna) hem kendi potansiyellerinin altında kaldılar, hem NBA'e zarar verdiler, hem de NBA'in kapılarının ardına kadar Avrupa'ya açılmasına dolaylı olarak sebebiyet verdikleri için Avrupa'ya zararları oldu. Neyse ki artık NBA'e giriş için yaş sınırı geldi ve oyuncular en kötü ihtimal 1 sene NCAA'de oynamaya mecbur kalıyor. Bence bu yaş sınırı 1 sene daha arttırılmalı. Bu NBA için de, Avrupa için de hayırlı olur. Zaten farkındaysanız bundan 5 sene önce olduğu gibi abartılı bir rağbet kalmadı Avrupa'lılara. Sadece seçkin isimler tercih ediliyor.

Bu çerçevede NBA'e ve Avrupa'ya, kısacası basketbola en çok zararı dört efsanevi isim vermiştir. (Elbette bu işte onların kabahati yok.) Lise çıkışlı Kevin Garnett, Kobe Bryant ve Tracy McGrady'nin muhteşem performansları ve Alman 2.Liginden gelen Nowitzki'nin efsanevi başarısı... Böylece NCAA gereksinimi olmaksızın genel menajerler liselerde Garnett, Kobe, McGrady ve Avrupa'da Nowitzki avına çıktılar. Sonuçta şampiyon olunamayan bir Olimpiyat (2004) ve iki Dünya Kupası. (2002 ve 2006.) Ve erkenden NBA yolunu tutan ve sonra hiçbir şey olamayan nice Avrupalı genç ve Lise çıkışlı Amerika'lılar... Garnett, Kobe, McGrady ve Nowiztki bu kadar büyük ve başarılı olmasaydı, onlar yanmazdı.
Yemin ediyorum, Hakan'ın şu yazısını yazacak basketbol yazarı 2'yi geçmez güzide yurdumuzda.. Ellerine sağlık Hakan kardeşim. Ara ara da olsa devamını bekliyoruz bu tür yazılarının.

Çevrimdışı exex

  • Üye
  • İleti: 1520
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Zeljko Obradovic
« Yanıtla #389 : 08 Ocak 2016, 14:06:46 »
http://www.sporalemi.com.tr/zeljko-obradovic-in-fenerbahce-hayali-koc,-biletler-bitti!-11821

Fenerbahçe Erkek Basketbol Takımı Başantrenörü Zeljko Obradovic, Socrates dergisine açıklamalarda bulundu.


Zeljko Obradovic söyleşisinden öne çıkanlar:

'Sabretmek gerek'

"Her şey için zamana ihtiyacınız vardır. Mesela ben takıma çok geç katıldım. Temmuz ayının sonlarıydı... Geldiğimde gördüm ki, burada bazı değişiklikler yapmam gerek. Oturdum ve bir plan çıkarttım. Planımı yönetime sundum ve eş zamanlı olarak bize yardımı dokunabilecek bazı insanlarla görüşmeye başladım. Tabii kadronun güçlendirilmesi de bu plana dâhildi. Neyse işte, dediğim gibi temmuz ayının son bölümündeyiz. Takımların büyük bölümü kadrolarını tamamlamış. Transfer edilme ihtimali bulunan oyunculardan oluşturduğum listeyi yönetime sundum. 'Tamam bunlar olur, diğerleri olmaz koç' dediler. Mutabakata vardık. Ardından ben de yaz ligini izlemek için ABD'ye gittim.

Benim ABD seyahatim esnansında, basketbol şubesinde bazı değişiklikler oldu. Döndükten sonra yeni bir liste oluşturmam gerekti. Tekrar konuşmaya başladık. O yüzden Fenerbahçe'de ilk sezonumda, zaman zaman transfer edilme ihtimali bulunan oyuncularla ya da başka takım yöneticileriyle direkt iletişim kurmam icap etti. Ancak benim işim transfer görüşmesi yapmak olmamalıydı.

Gelir gelmez bunları yaşadıktan sonra, yönetime 'Gelecek dönemde 24 saat arayabileceğim, iletişim hâlinde olabileceğimbirine ihtiyaç duyuyorum. Taleplerim ve takımın iyiliği için...' dedim. Yönetim de zaten benimle aynı fikirdeydi ve altı ay dolmadan Maurizio Gherardini göreve başladı. Onunla, daha 90'larda tanıştığımız günden beri aynı çizgideyiz. Maurizio ne düşünüyorsa, ben de aynı paraleldeyim.

Şimdi yapılması gereken biraz sabretmek. Sakin olmalı ve gelişim kaydedildiğine inanmalıyız. Ben gelmeden önce Fenerbahçe'nin Euroleague derecesi neydi? İlk grupta 5-5'le TOP 16. Orada? 2-12. Toplamda 25 Avrupa maçında 7 galibiyet, 18 mağlubiyet. Bir sonraki sezon ben göreve başladım., 8-2 ve 6-8'le sezonu toplamda 14 galibiyet, 10 mağlubiyetle tamamladık. Bu benim ilk sezonum. İkinci sezonu konuşmaya dahi gerek yok. Bu takım, bu kulüp için her şeyin ilacı zaman. Biraz beklemek lâzım. Maurizio Gherardini'nin bu kulübe gelişi, GM oluşu çok önemli. Fenerbahçe, artık Avrupa'da çok saygın bir basketbol kulübü. Doğru yoldayız ve işimizin daha bitmediğini, daha çok başlarda olduğumuzu biliyoruz. Fenerbahçe, bugünkünden çok daha saygın bir konua gelecek. Hepimizin hedefi bu."

'Şaka yaptığımı sanıyorlar ama bu benim hayalim'

"Seyirci rakamları bize fikir vermeli, değil mi?Maurizio ve ben göreve başlamadan önce seyirci ortalaması 3 bin civarındaydı. Son iki yılda ortalamamız 10 bin seyircinin üzerine çıktı. Bu alanda, Avrupa'nın zirvesindeki kulüplerden biriyiz. Ayrıca, geçen yıl kombine satışlarında rekor kırılmıştı. Bu sezon kombine fiyatları neredeyse iki katına çıktı ama satış rakamı aynı. Umarım gelecek yıl daha fazlası olacak.

Bazıları söylediklerimi ciddiye almıyor. Eğleniyorum ya da şaka yapıyorum zannediyorlar. Bir gün Fenerbahçe'nin salonuna kombine bilet almak için gelen taraftarlar gişeden geri dönmek durumunda kalacak. Çünkü bilet bulamayacaklar. Tüm kombineler satılmış olacak. Benim hayalim bu. Maurizio da yanıma gelip 'Koç, bir problemimiz var. Biletler bitti' diyecek. Tabii sadece Maurizio ve ben değil, basketbol şubesi bünyesindeki her çalışan bunu düşlüyor. Başkan, profesyoneller, teknik ekip... Herkes. Fenerbahçe zaten kendi kaynaklarını yaratabilen bir kulüp. Ama bu kombine ve seyirci atılımı, Maurizio'nun bahsettiği seviyeye gelinmesi için önemli bir adım olacak."

'Euroleague'de yarı final oynayınca toparlanmak zor oldu'

"Geçen yıl elbette herkes sezon sonunda şampiyonluğa ulaşma ihtimalimizi yüksek görüyordu. Normal sezonu birinci bitirmiştik ve Euroleague'de elde edilen Final Four başarısı ortadaydı. Oyuncularıma tam olarak bunu anlatmaya çalıştım. Final Four'da olmanın ne ifade ettiğini, bittikten sonra ne hissedeceklerini tasvir etmeye çabaladım. 'Ben 15 Final Four oynadım' diye başlayan cümlelerimin hiçbiri sonuç vermedi. Burada oyuncuların da suçu yok. Çünkü her seferinde, her sene aynı şey oluyor. Panathinaikos'ta ve başka yerlerde bunu hep yaşadım. Euroleague'de şampiyon da olsanız, yarı finalde de elenseniz sonrasında toparlanmak çok ama çok zor oluyor. Motivasyon ve duygular, o geri dönüş yolculuğunda dip noktada çünkü. O haftayı kaldırmak, fiziksel ve mental açıdan çok zor."

'Boş bir rakibe ve antrenöre elenmedik'

"Ufuk Sarıca basketbolu seven, işine bağlı bir koç. Bence oynattığı basketbolu izleyince hakkında net fikir sahibi olabileceğiniz nâdir antrenörlerden biri. Takımın kontrolü onda. Çok çalışkan. Boş bir rakibe ve antrenöre elenmedik en nihâyetinde. Günün sonunda bakıyorum, Pınar Karşıyaka'ya iki maçta uzatmada kaybettiğimizi görüyorum. Detaylar belirleyici oldu. Elbette bir hayal kırıklığı. Belki bu yıl için iyi bir tecrübe olacak. Her zaman, gelişmek için şansınız vardır."

'Avrupa'da tekiz'

"Avrupa'da dört genç oyuncuyla oynayan tek takım Fenerbahçe. Berk, Ercan, Egehan ve Ömer Faruk. Sadeve Euroleague'de değil, Türkiye ya da Avrupa'nın başka yerinde bu yaş grubunda dört oyuncu barındıran başka takım yok. Adriyatik, İtalya, İspanya, VTB... Hepsine bakın. Sözon başında Maurizio'yla oturduk ve kulüp yöneticileriyle de görüşüp böyle bir karar aldık. Semih, Emir gibi oyuncuların yanı sıra, milli takım forması giyen Oğuz, Serhat, Kenan da gitti. Tercih meselesi. Burada benim için önemli olan, taraftarın desteğini almak. Onlar memnunsa ben de mutluyum.

Çocuklar iyi çalışıyor. Daha iyi olabilirler. orası kesin. Sahaya daha çok karakter koyabilirler. Ben bazen, onlardan daha motive olduğumu görüyorum ve bu hoşuma gitmiyor. Gözlerinde o alevi göremediğimde çıldırıyorum."

'Oyuncuları test ettim, bir baktım kimse yok!'

Maçlardan sonra zorunlu idman koymadığım günlerde, genellikle yardımcılarım oyuncularla geceden iletişim kurar ve 'Yarın gelin' derler. Bu gruba da ufak sakatlıkları bulunanlar ya da genç oyuncular dâhil olur genellikle. Bu sene de takımı test etmedim.

Yardımcılarıma bir maçtan sonra 'Yarın kimseye haber vermeyin' dedim. Maçtan sonraki gün Ülker Arena'ya geldik ve baktık ki kimse yok. Ben şut attım.


Dejan Bodiroga neden büyük bir oyuncuydu? Sadece takımı için uğraşan adam nasıl böylesine büyük yıldız oldu? Çalışarak, çalışarak ve çalışarak... Bodiroga'nın rutinini şöyle anlatayım:

-Avrupa maçı yaptık, kaybettik:
Dejan ertesi gün idmanda.
-Avrupa maçı yaptık, kazandık:
Dejan ertesi gün idmanda.
Avrupa maçı yaptık, 40 attı:
Dejan ertesi gün idmanda.


Yugoslavya'da 'taş elli' diye bir tabir vardır. Har yardan, her şekilde sayı atabilen adamlara öyle derler. Antrenmanda ekstra 500 şut atıp elinin altında acı hisseden oyuncular içindir. Bakın, şutörlerle karışmasın. Skorerler için diyorum bunu. Antrenmanda BAM BAM BAM, maça çıkıp yine BAM BAM BAM. 'Taş elli' yakıştırmasını hak edenler iyi antrenman yapmıştır. Çünkü canları acıyordur. O acıyı hissetmezsen bir anlamı yok. Bodiroga hissederdi.

Kazansan da, kaybetsen de ertesi sabah idman. Çünkü yaşamında bundan daha önemli bir şey yok. Oyuncularımın büyük bölümü, hayatlarındaki en güzel bölümün basketbol oynadıkları periyot olduğunu anlamıyor. Bir gün farkına varacaklar. Bir gün gelecek ve 'Ah keşke 30 saniyeliğine basketbolcu olabilsem' diyecekler. En iyi ihtimalle, şut atacakları bir pota olur yanlarında. Fazlası değil.
« Son Düzenleme: 08 Ocak 2016, 14:11:19 Gönderen: exex »