Sagolsun Aziz Yıldırım , protestoların kendisine zarar vermesinden çekinerek, bu boş salon ambiansının Fenerbahçe' ye zarar vermesini tercih ederek maçı 3-1 alan taraf oldu.
Öncelikle yazayım, yıllardır maçlara giden birkaç kişi ile maçın ilk set sonunda otel kapısından kaçak girmek zorunda kaldık. İvan önümde oturuyordu, en az iki hafta sürecek bir sakatlık problemi varmış.
Maç öncesi salon dışında yüzlerce kişi birikti, gün boyu ne statta ne salon gişesinde bilet satışı yapılmadı. Dışarıda erken saatlerden itibaren protestolar başladı, bir sürü çevik kuvvet takviyesi ile gişe önünde kuyruk olan taraftarlar karşı kaldırıma doğru boşaltıldı. Daha sonra yönetim yanlısı grupta meşalelerle gösteriş yaparak geliverdi, karşılıklı slogan atışmaları ve bir iki sürtüşme ile grup liderlerine yüklenme harici vukuat yoktu.
Emniyet görevlileri kalabalık grubu salona almamak için kontrollü davrandı, sürekli yöneticilerle irtibattaydılar, Anadolu yakası gfb de içeri alınmayınca saat altı buçuga doğru ortalık boşaldı.
İçeriye sadece torpilli teyze ve amcalar , kulüp içi yakınları olanlar otel kapısından içeri alındı. Necdet Ronabar gibi adamlarla girişte dakikalarca tartıştım. Stattan bilet satılmadığından bihaber şekilde bana 50 maç için 200 liraya çıkartılacak voleybol kombinesinden bahsedip masal anlatıverdi, Abdullah Paşaoğlu ile de aynı şekilde yanlış işler yaptıklarını bizim gibilerin de soğuttuklarını konuştuk.
içeride maçtan alakasız kız altyapı oyuncuları selfie çekmekle, oğlan altyapı oyuncuları da onları kesmekle meşguldü. Sessiz sakin ortam, kafa şişiren tezahürat gürültüsünün olmadığı, herkesin kendi kendine takılıp sahaya seslendiği , oyuncuların alkış temposu tuttuğu, ceza korkusundan uzak nezih bir derbi ortamı vardı. Böyle bir ortamda benim salona giriş hakkım engellenmişken hiçbir şey yapasım gelmedi.
Asıl kazanan Galatasaray değildi.