Gönderen Konu: Dünyanın En İyi Erkek Basketbolcusu Kim?  (Okunma sayısı 22956 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı phenom_07

  • Üye
  • Yaş: 33
  • İleti: 279
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Dünyanın En İyi Erkek Basketbolcusu Kim?
« Yanıtla #45 : 26 Şubat 2014, 21:39:06 »
İddia da bulunması normal ona bir şey diyemem. Ama bana göre hak etmiyor.

Çünkü;

O liste de bulunan yada girmeye aday kişilerin hangisi şampiyonluk kazanmak neden başka  bir süper starın takımına gitti?

Bakın neden başka süper starlarla oynadı demiyorum. Tarih te yukarıda saydığımız yada saymadığımız bir çok büyük oyuncu yanlarında süper starlarla oynadı ancak başka bir süper starın takımının yanına gitmediler.

Magic, Jordan yada Bird hiç biri şampiyonluk için başka bir takımın yıldızının yanına gitmedi. Yıldızlar ona geldi.

Bu bence LeBron kariyerinin her zaman en büyük eksisi olacak.

İkinci bir nokta;

Katılırsınız yada katılmazsanız ama NBA tarihinin en vasat ve en az süper starlarının bulunduğu bir dönemden geçiyoruz.

James 4 MVP ödülünü de şampiyonluklarını da hak ederek kazandı ama neredeyse rakibi yoktu. James'ın yükseldiği yıllarda Kobe en iyi zamanlarını geri de bıraktı. O çok övülen 2003 tayfasında en iyi 4 oyuncudan ikisi LeBron la aynı takımda yer aldıkları için zaten şanslarını kaybetti. Carmelo desen yetenekleri bana göre LeBron'dan da iyi bir oyuncu ancak mental olarak süper star yada efsane seviyesine bir türlü gelemiyor.

Onun dışında 2003 draftından sonrasına bakıyorsun iyi oyuncular hep var. Ama hiç biri onun seviyesine çıkamadı. Rose sakatlıklara yem oldu. Durant desen daha bu sene kendisi bu seviyeye soktu. (Daha öncesinde bu seviye ye yakındı ancak kendini bu sene kanıtladı süper star olarak. Efsane olabilmesi için ise tabiiki playofflarda görmemiz gerek)

Onun dışında Curry'ı bir kenara bakıyorum şuan süper yıldız denilen bir çok oyuncu kendini kanıtlamamış yetenekli oyuncu sürüsü.

Allah aşkına koskaca NBA'ın en pivotu kim dendiğinde 5 yıldır Howard denmek zorunda kalıyordu.

LeBron bir 80-90'larda oynasa bir Bad Boys'u görse, bir Magic ile bir Bird ile mücadele etse, Hakeem, Mourning, Shaq, Jabbar, Erving gibi inanılmaz pivotlarla karşı karşıya kalsa, bunları yapabilecek miydi? Malone-Stockton-Barkley i bile görmedi. Jordan'ı hiç katmıyorum bile..

Kidd, Garnett, Nash, Duncan gibi oyuncuların ise yaşı gereği düşüş zamanlarında karşıya karşıya geldi. 2001'de tek başına NBA finali yapan bir Iverson'ın en iyi zamanları yada T-MAC ile Carter'ın en iyi zamanlarında bile yoktu.

LeBron çok çok iyi bir oyuncu ama kesinlikle çok şanslı da bir oyuncu NBA'ın en kofti zamanında en iyi zamanlarını yaşıyor. 

Aslında bakarsanız bu onun kişisel gelişimi için de çok kötü bir nokta..

Jordan'ı Jordan yapan rakipleriydi.

Toparlarsak James gerçekten özel bir oyuncu ama benim kendi görüşüm kariyeri bittiğinde bile ilk 4'de yer alması mümkün değil. En azından kendi listemde.



LeBron'un, Miami'ye takas olmadan önce Wade, Bosh, Paul gibi oyunculara Cleveland'a gelmeleri için adeta yalvardığını bir çok gazeteci yazdı ama nedense insanlar bunları hep görmezden geliyor. Yani LeBron'un aklında da öncelikle kalmak vardı ama LeBron, Cleveland tarafından draft edilecek kadar şansız bir isim ne yazık ki. Cleveland için söylenen "Tanrının unuttuğu yer" sözü herhalde bunun nedenini açıklamaya yeter diye düşünüyorum.

LeBron'un bir diğer şansızlığı da 7 yıl boyunca çalıştığı koçun Mike Brown olması. Jordan, Kobe, Duncan, Magic gibi oyuncular Phil Jackson, Pat Riley, Popovich gibi koçlarla çalışırken LeBron, Mike Brown'la çalıştı çok büyük bir şans değil bence bu.

Ayrıca LeBron, modern zamanın bad boys'un karşı oynadı ve o seriyi tek başına 7 maça taşıdı, Boston'un kurduğu Big 3 şampiyon olduğu sene bir tek Cavs serisinde 7. maç oynadı. Bunlara bakınca bana o kadar da şanslı gözükmedi LeBron.
BAK YİNE HASRETİN DÜŞTÜ İÇİMİZE
SADECE FENERBAHÇE ...

Çevrimdışı Andrew Goudelock

  • Üye
  • Yaş: 30
  • Yer: İzmir
  • İleti: 2543
  • Cinsiyet: Bay
  • Andrew Goudelock
Ynt: Dünyanın En İyi Erkek Basketbolcusu Kim?
« Yanıtla #46 : 26 Şubat 2014, 22:15:21 »
LeBron'un, Miami'ye takas olmadan önce Wade, Bosh, Paul gibi oyunculara Cleveland'a gelmeleri için adeta yalvardığını bir çok gazeteci yazdı ama nedense insanlar bunları hep görmezden geliyor. Yani LeBron'un aklında da öncelikle kalmak vardı ama LeBron, Cleveland tarafından draft edilecek kadar şansız bir isim ne yazık ki. Cleveland için söylenen "Tanrının unuttuğu yer" sözü herhalde bunun nedenini açıklamaya yeter diye düşünüyorum.

LeBron'un bir diğer şansızlığı da 7 yıl boyunca çalıştığı koçun Mike Brown olması. Jordan, Kobe, Duncan, Magic gibi oyuncular Phil Jackson, Pat Riley, Popovich gibi koçlarla çalışırken LeBron, Mike Brown'la çalıştı çok büyük bir şans değil bence bu.

Ayrıca LeBron, modern zamanın bad boys'un karşı oynadı ve o seriyi tek başına 7 maça taşıdı, Boston'un kurduğu Big 3 şampiyon olduğu sene bir tek Cavs serisinde 7. maç oynadı. Bunlara bakınca bana o kadar da şanslı gözükmedi LeBron.

Bir kere unutmadım. Ancak bir süper starın yada efsane diyeceğimiz bir adamın başka oyunculara yanıma gel diye yalvarması ilk dediğimden daha kötü bir şey. Belki bu dediği isimler yaşlı kariyerlerinin sonlarında olan yıldız oyuncular olsa anlarım ama kendi döneminin en büyük yıldızları olması beni daha çok üzüyor.

Ben LeBron artılarını yada eksilerini saymadım size.. Benim gözümde neden en iyi 4 te yer alamayacağını anlatmaya çalıştım. İyi yanlarını sayıyor olsaydım. Pek tabii kariyerinde kötü bir koçla başladığını da yazardım.

Modern zamanın Bad boys'u dediğiniz Billups'lı Pistons mi yoksa Celtics mi anlayamadım. Ancak Billups'lu Pistons'dan bahsediyorsak o takım çok çok iyi bir takımdı ancak bana göre gerçek bir bad boys la oynasalar baş edemezlerdi.

Aklıma gelmiş iken söyleyeyim. O seride Cavs geçtiyse seriyi;

1- Gibson'a dua etsinler
2- Hakemlere dua etsinler

Eğer Celtics'den bahsediyorsak o Celtics takımı çok çok iyi bir takımdı. Şahsen oynadıkları basketbol açısında bana göre son yılların en iyi basketboluydu. Ama yine dediğime çıkıyor. Karşısındaki Piece, Allen, Garnett hatta o zamanlar genç bir guard olan Rondo en iyi zamanında olan bir takım değildi. Kariyerlerinin sonuna gelen 3 yıldızla mücadele etti orada.. Dediğim noktaya çıkıyor yani. Ki daha uzunlar hakkında konuşmadık bile..

Yani illaha playoff serilerinde konuşacaksak,

Doğu'da seri öncesi mutlak favorisi olduğu Magic'e nasıl seriyi kaybettiğini ve Mavericks finalin de nasıl özellikle ortadan kaybolduğunu da konuşmak lazım.

Ama bunları konuşurken objektif olarak aynı zamanda son 2 seneyi domine ettiğini unutmamak lazım.

Toparlarsam LeBron çok ekstra bir oyuncu son yılların Kobe'den sonra tek büyük oyuncusu.. (Bu noktada bakış açımın iyi yıllarını göz alarak baktığımı belirteyim. Duncan, Shaq yada Kidd gibi oyuncuları daha önce olarak kabul ediyorum yani) Ancak şuanda ve ileride en büyük 4 oyuncudan birisi olması için önünde çok büyük eksiklikler var.

Ve, Madrid’e ulaşırlarsa… Benchlerinde Avrupa’da hiçbir takımda olmayan bir avantaja sahip olacaklar.

Çevrimdışı phenom_07

  • Üye
  • Yaş: 33
  • İleti: 279
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Dünyanın En İyi Erkek Basketbolcusu Kim?
« Yanıtla #47 : 26 Şubat 2014, 23:58:01 »
Bir kere unutmadım. Ancak bir süper starın yada efsane diyeceğimiz bir adamın başka oyunculara yanıma gel diye yalvarması ilk dediğimden daha kötü bir şey. Belki bu dediği isimler yaşlı kariyerlerinin sonlarında olan yıldız oyuncular olsa anlarım ama kendi döneminin en büyük yıldızları olması beni daha çok üzüyor.

Ben LeBron artılarını yada eksilerini saymadım size.. Benim gözümde neden en iyi 4 te yer alamayacağını anlatmaya çalıştım. İyi yanlarını sayıyor olsaydım. Pek tabii kariyerinde kötü bir koçla başladığını da yazardım.

Modern zamanın Bad boys'u dediğiniz Billups'lı Pistons mi yoksa Celtics mi anlayamadım. Ancak Billups'lu Pistons'dan bahsediyorsak o takım çok çok iyi bir takımdı ancak bana göre gerçek bir bad boys la oynasalar baş edemezlerdi.

Aklıma gelmiş iken söyleyeyim. O seride Cavs geçtiyse seriyi;

1- Gibson'a dua etsinler
2- Hakemlere dua etsinler

Eğer Celtics'den bahsediyorsak o Celtics takımı çok çok iyi bir takımdı. Şahsen oynadıkları basketbol açısında bana göre son yılların en iyi basketboluydu. Ama yine dediğime çıkıyor. Karşısındaki Piece, Allen, Garnett hatta o zamanlar genç bir guard olan Rondo en iyi zamanında olan bir takım değildi. Kariyerlerinin sonuna gelen 3 yıldızla mücadele etti orada.. Dediğim noktaya çıkıyor yani. Ki daha uzunlar hakkında konuşmadık bile..

Yani illaha playoff serilerinde konuşacaksak,

Doğu'da seri öncesi mutlak favorisi olduğu Magic'e nasıl seriyi kaybettiğini ve Mavericks finalin de nasıl özellikle ortadan kaybolduğunu da konuşmak lazım.

Ama bunları konuşurken objektif olarak aynı zamanda son 2 seneyi domine ettiğini unutmamak lazım.

Toparlarsam LeBron çok ekstra bir oyuncu son yılların Kobe'den sonra tek büyük oyuncusu.. (Bu noktada bakış açımın iyi yıllarını göz alarak baktığımı belirteyim. Duncan, Shaq yada Kidd gibi oyuncuları daha önce olarak kabul ediyorum yani) Ancak şuanda ve ileride en büyük 4 oyuncudan birisi olması için önünde çok büyük eksiklikler var.


Bad Boys diye bahsettiğim takım Detroit'ti ve o seride dua etsin diye bahsettiğiniz Gibson yanılmıyorsam bir çaylaktı. Yani LeBron sadece yanında bir çaylakla kafa tuttu o çok iyi takıma. Bunun için birileri Gibson'a dua edecekse, LeBron'a tapınmaları gerekir o duadan sonra. 7 Cavs sezonunda yanında oynayan en iyi oyuncu posası çıkmış Shaq ve playofflarda 0 katkı veren Mo Williams'tı. 2007'de NBA finali oynayan Cavs kadrosuna iyi bakın, o kadro NBA finali oynayan en kötü takımdır hemde açık ara.

Mavs serisiyle ilgili asla koruyacak bir şey söyleyemem LeBron'la ilgili felaket kötü bir seri geçirdi ama Magic serisini sabaha kadar konuşalım, LeBron elinden geleni yaptı o seride ama tek başına deviremeyeceği bir takım vardı karşısında. Size söylemiyorum ama açıkçası böyle yakıştırmalara da çok kızıyorum. Aynısı t-mac içinde playoff turu geçemedi diye söylüyorlar mesela da kardeşim bir maçı izle, istatistlere bak hiç değilse bu adam ne yapmış diye dimi ama yok elendi o zaman looser. Tekrar söylüyorum buna asla şahsınıza söylemiyorum tamamıyla yeri geldiği için söyledim.

Ben zaten sizin listenize LeBron'u sokmaya çalışmıyorum. Seversiniz, sevmezsiniz o sizin kendi düşünceniz maksat fikirleri konuşmak zaten.
BAK YİNE HASRETİN DÜŞTÜ İÇİMİZE
SADECE FENERBAHÇE ...

Çevrimdışı Hakan Yaman

  • Yönetici
  • Üye
  • Yaş: 49
  • Yer: Antalya
  • İleti: 8494
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Dünyanın En İyi Erkek Basketbolcusu Kim?
« Yanıtla #48 : 27 Şubat 2014, 00:08:01 »
Aşağıdaki yazıyı, LeBron Miami'ye geldiği hafta yazmıştım. Üstünden üç buçuk sene geçmiş. Belki konuya ışık tutar.


KRALLIKTAN DEMOKRASİYE Mİ GEÇİLİYOR? BU YENİ BİR VOLTRAN MI?

Aslında bu güzel hafta sonu sahilde şezlonga uzanıp buz gibi gazozumu yudumlayarak serinlemek yerine, evde bilgisayarın başına hapsolup kelimelerle boğuşmak pek akıl kârı değil... Ama bir kere kanınıza NBA virüsü bulaşmış ve iflah olmaz bir hastalığa yakalanmışsanız, herkesin LeBron-Wade-Bosh birlikteliğini konuştuğu bu günlerde meseleye kayıtsız kalıp deniz sefası yapmanız mümkün değil...

Çocukken en sevdiğim çizgi filmlerden birisi VOLTRAN'dı. Dünyamızı korumak üzere proğramlanmış muhteşem ve dev bir robot... VOLTRAN beş aslan'dan oluşuyordu. Her aslan aynı zamanda ayrı bir savaşçıydı ve ufak tefek tehlikeler karşısında olaya bireysel olarak müdahil olurlar ve kendi başlarına çözümler üretirlerdi. Ama dünyamızda gözü olan kötü adamlar hiç rahat durmaz, her defasında çok özel bir ROBOT-CANAVAR üretirler ve gezegenimize saldırırlardı. Tehlikeyi haber alan aslanlar anında olay yerine gelir ve hemen karşı duruş sergiler ama daha canavarın ilk hamlesinde yere serilirlerdi. İşte tam bu noktada hemen VOLTRAN'ı oluşturma kararı verilir, aslanlar bir araya gelirdi. Beş ayrı renkte aslan, önce gövde, kol ve bacakları oluşturur, en son -sanırım- siyah aslan kafayı biçimlendirirdi. VOLTRAN oluştuktan sonra gerisi kolaydı; beş aslanın ayrı ayrı cephelerden saldırarak elde edemediğini belli bir rol dağılımı içinde tek başına VOLTRAN yerine getirir ve birçok özel silahıyla o ROBOT-CANAVARI yok ederdi. VOLTRAN'ın silahları bitecek gibi değildi; ama hiç birisi işe yaramazsa en sonunda en durdurulamaz silahı sahne alırdı: IŞIN KILICI... Eğer VOLTRAN bir kere ışın kılıcını çıkardıysa düşmanlara şimdiden geçmiş olsun; paramparça olurlardı.

Ne tuhaftır ki, basketbolda tıpkı VOLTRAN gibi beş oyuncuyla oynanıyor. Ve doğru zamanda, doğru biçimde, doğru aslanlar bir araya gelir; kafa, gövde ve başı sorunsuz biçimde oluşturabilirse basketbol evreninin en güçlü silahını meydana getirmeleri kaçınılmaz oluyor. Kendi başına dahi süper güce sahip olan aslanların birlikteliği ile basketbol arasında bir paralellik kurmaya ne dersiniz?

LeBron James'in Miami'yi tercih etmesi açıkçası birçok kişi gibi beni de ters köşeye yatırdı. İlk defa NBA tarihinde böyle bir durum olduğunu iddia ediyorum. Evet, daha önce de NBA tarihinde süper üçlüler gördük, duyduk, okuduk ve izledik. Ama böylesi ilk defa karşımıza çıkıyor. Bu kadar genç yaşta ve bütün gözlerin üzerinde olduğu, el üstünde tutulan ve hangi takıma gitse oranın patronu olacağı muhakkak üç flash yıldızın böyle ani bir kararla bir arada buluştuğuna kimse şahit olmadı. "Bu kadar genç yaşta" ifadesini özellikle vurguluyorum.

Dilerseniz NBA tarihinin belli başlı süper üçlülerine bir göz atalım. Buna VOLTRAN hikayeleri de diyebilirsiniz. Benim aklıma süper üçlü deyince ilk önce Lary Bird-Kevin McHale ve Robert Parish'ten oluşan efsane Celtics üçlüsü geliyor. Daha sonra ve hemen aynı dönemde Magic Johnson- Kareem AbdülJabbar ve James Worthy üçlüsü... Bunun yanında unutulmaz ikililer de var; Jordan-Pippen veya Stockton-Malone, en son olarak 2000'lerin başında üç yıl NBA'i sürklase eden Shaquillie O'Neal-Kobe Bryant ikilileri... Buraya aldığım isimlerin her biri ŞÖHRETLER MÜZESİNE seçilmiş ve yine her biri 1996 yılında NBA otoriteleri tarafından GELMİŞ GEÇMİŞ EN İYİ 50 OYUNCU listesine girmiş efsanelerdir. (Shaq-Kobe ikilisi de kariyerleri sona erdiğinde emin olun ki, bu müzenin en güzide köşelerinden birisini kapacaktır.) Bazılarına ikili, bazılarına üçlü derken bunu kriter aldım; yoksa her bir üçlü veya ikilinin yanında all-star seviyesine ve onuruna erişmiş başka önemli oyuncular da vardı. Dedim ya; VOLTRAN'ın esas unsurlarını inceliyorum.

Ama bu bahsettiğim üçlü veya ikililerin birlikteliğini şu günlerde basketbol denildiğinde ilk akla gelen hadiseye, yani LeBron-Wade-Bosh birlikteliğine benzetirsek mantık hatası yaparız. Lary Bird 1979-80 sezonunda NBA'e adım attıp "yılın çaylağı" ödülünü "ezeli" rakibi Magic Johnson'ın elinden aldığı sezon ortalıkta ne Robert Parish vardı; ne Kevin McHale... Robert Parish 80 yazında bir takasla Celtics kadrosuna dahil olduğunda kimse onun bir efsane olacağını düşünmüyordu. Warriors'ta geçirdiği dört sezon boyunca bir görev adamı olmanın ötesinde öne çıkmayı başaramamıştı. Her ne kadar 17 sayı ve 10 üzeri ribaunt ortalamalarına ulaşmayı başarmış olsa dahi bir defa bile all-star seçilmemişti. Lary Bird'ün yanına geldikten sonra onun en büyük yardımcılarından birisi olmakla kalmadı, tam dokuz defa all-star seçildi, en iyi elli oyuncu listesine girdi ve bileğinin hakkıyla şöhretler müzesinde yerini aldı. Kısacası, Lary Bird'ün yanına bir süper yıldız olarak gelmedi.

Robert Parish Celtics kadrosuna takasla dahil olduğu yaz, yeşil-beyazlı ekibe bir başka isim de NBA draftından geliyordu: Kevin McHale... Evet; ne Kevin McHale ne de Robert Parish Lary Bird'ün yanına geldiklerinde süper yıldız değildi. Birisi görev adamı, diğeri ise gelecek vadeden ve Cedric Maxvel'in yedeği olarak düşünülen bir çaylaktı. Kendisine ne görev verilirse onu yapacaklar, bir ego çatışması sözkonusu olmayacaktı. Nitekim Kevin McHale daha kariyerinin ilk yıllarında adını süper yıldızlar arasına yazdırmış ama bu bile onun kenardan gelen bir yedek olmasına mani olamamıştır. Kevin McHale daha 3. yılında all-star seçilmiş olmasına rağmen kariyerinin ilk dört sezonunda TOPLAM 57 maçta ilk beş çıkabilmiş, 5. sezonunda ise sadece 31 maç ilk beşte yer bulabilmiştir. Bu süre zarfında ligin en önemli power-forveti sıfatını kazanmış olmasına, iki defa en iyi 6.Adam ödülü almasına ve Celtics'le iki şampiyonluk yüzüğü kazanmasına rağmen yedekliği sorun etmemiştir. Çünkü bu VOLTRAN montaj değildi; tamamen orjinal fabrika çıkışlıydı, başlangıçta verilen rol neyse o şekilde biçime giriyordu. Muhtemelen bir süper yıldız sıfatıyla Celtics kadrosuna gelse 6.Adamlığı kabullenmesi mümkün olmazdı. Tabii aynı Celtics kadrosunda yer alan diğer aslanları da göz ardı etmemek lazım. Mesela McHale'in önünde ilk beş çıkan Cedric Maxvel 1982 finallerinin MVP'sidir. Yedeği McHale ne desin? (Maxvel dışında MVP ödülü almasına rağmen bir defa bile all-star seçilmeyen başka bir isim var mıdır; bilmiyorum.) Keza birkaç yıl önce hayata veda eden ve geçen yıl şöhretler müzesine seçilen Dennis Johnson'da bu takımın gardıdır. O Dennis Johnson ki, ESPN anketinde tüm zamanların en iyi 10 oyun kurucusundan birisi sayılmasına rağmen süper üçlü denilince akla gelmez ve takımın dördüncü yıldızıdır. Hem tüm zamanların en iyi 10 point gardından birisi ol; hemde takımın ilk üç yıldızından birisi olmayı başarama... VOLTRAN olmak böyle parçalara sahip olmakla mümkün... Aynı şekilde Cedric Maxvel ilk beş başlamasına rağmen kenardan gelen Mchale daha fazla süre alıyor ve takımın 2. yıldızı kabul ediliyordu. Yani yedeği yıldız muamelesi görürken kendisi rol oyuncusu hüviyetindeydi; yedeği all-star seçilirken kendisi yakın yanından geçemiyordu. Nitekim 85-86 sezonundan itibaren Kevin McHale ilk beşe yerleşti. Kariyerinin 6. sezonunda ve bir süperyıldız olduktan sonra yerleşilen ilk beş... Bugün hiçbir yıldız bunu kabullenmez.

O günleri anlatan Lary Bird bir konuşmasında -mealen- şöyle der: "Başarımızda en büyük pay Robert Parish'e aitti. Çünkü o hiçbir zaman top istemedi. Başka bir takımda çok daha büyük istatistiklerle oynama şansı varken, o süper üçlünün bir parçası olmayı seçti. Yeri gelir ve sıradan bir çaylak kadar az top kullanmaya katlanır, çember altında ekmeğini taştan çıkarırdı."

Bir başka süper üçlü Kareem AbdülJabbar-Magic Johnson ve James Worth'de aynı olmasa da benzer hikayeye sahiptir. Kareem bir NBA efsanesi iken 1979 yılında Michigan State'in pozisyonuna nisbet insan azmanı fiziğine sahip "şampiyon" gardı Magic Johnson takıma katılır. Magic henüz sadece gelecek vadeden bir çaylaktır. Magic o sezonun finallerinde Kareem'in sakatlığını fırsat bilir ve Sixers ile oynanan serinin 6. maçına tüm zamanların en özel final performanslarından birisini sergileyerek damga vurur ve finallerin MVP'si seçilir. Magic-Kareem birlikteliğinden üç sene sonra da (1982 yazında) takıma bir başka çaylak katılır: North Coralina'nın şampiyonluğunda başrolü oynayan James Worthy... Yani Worthy’de takıma bir süperyıldız sıfatıyla değil, gelecek vadeden bir çaylak olarak ve kendisine verilecek her rolü kabule hazır bir görev adamı duruşuyla katılır. Zaten ilk sezonunda sadece bir maçta ilk beş başladığını görüyoruz. Demek ki, bu VOLTRAN’da montaj değil ve fabrika çıkışından orijinal uyumlu… Süper yıldız olarak bir araya gelmiyorlar; bir tane süper yıldızın yanına gelen diğer iki parça onun yanında süper yıldız olmayı başarıyor. Yani bir arada oynadıkça süper yıldıza dönüşüyorlar.

Aynı şekilde 1987 yılında Bulls'un -yanlış hatırlamıyorsam- 7.sıradan seçtiği Scottie Pippen'da kariyerinin ilk sezonunda çok az süre alan ve gelecek vadeden genç bir forveti. Jordan'ın yanına 2. bir süper yıldız sıfatıyla değil; Jordan'a yardımcı olsun diye verilen her görevi kabule hazır bir çaylak olarak geldi ve majestelerinin yanında oynadıkça bir süper yıldıza dönüştü. Bu da montaj değil, orjinal birliktelik...

Keza Shaquillie O'Neal inanılmaz bir rakamla Los Angeles'ın yolunu tuttuğunda, aynı yaz Lakers takımı liseli gencecik bir oyuncuyu draft etmişti. Gelecek vadeden bu oyuncunun adı Kobe Bryant'tı. Kobe ilk yıllarında az sürelerle ve kenardan gelerek katkı yaptı. Rüştünü ispat edip süper yıldıza dönüşme sürecine girdiği andan itibaren VOLTRAN oluştu ve üst üste üç şampiyonluk geldi. Başlangıçta tamamen orjinal bir birliktelikti. Ne zaman ki; VOLTRAN'ın baş kısmını oluşturan siyah aslan olmak istiyorum; yahut IŞIN KILICINI artık elime almak istiyorum muhabbeti başladı; VOLTRAN arıza çıkardı ve sonunda aslanlar farklı gezegenlere savruldu.

Elbette bütün VOLTRAN hikayeleri fabrika çıkışlı değil... Bugüne kadar farklı gezegenlerin koruyuculuğunu üstlenen aslanların bir araya gelme ve MONTAJ bir VOLTRAN oluşturma kararına ilk defa rastlamıyoruz. Son LeBron hadisesinden evvel bu teşebbüslerden üç tanesi beni çok heyecanlandırmıştı. İlk heyecanlandığım MONTAJ VOLTRAN hadisesi 1996 yazındadır. Majesteleri anlamsız beyzbol macerasından geri dönmüş ve kendisine ait emaneti geri almıştır. Onun yokluğunda bu fırsatı iyi değerlendiren Hakeem Olajuvan iki yüzüğü parmağına çoktan geçirmişti. Üstelik 2. yüzüğü aldığı sezon yanında kolejden takım arkadaşı Cleyde Drexler'da vardı. (1994 yazında Drexler'da Houston'a gelmiş ve 2. şampiyonlukta pay sahibi olmuştu.) Fakat 94-95'i şampiyon kapatan Hakeem-Drexler birlikteliği; değil 95-96 sezonunun 72 galibiyetli Bulls'una karşı çıkmak, batının çıkıştaki ekibi Payton-Kemp ikilisinin başını çektiği Seatle'a bile dur diyememişti. Şampiyonluğun tadını bir kere alan Hakeem ve Drexler o sene finale bile yürüyememenin acısını yaşadı ve bir hamle istediler. Olabilecek en iyi hamle geldi: CHARLES BARKLEY... Bireysel olarak herşeyi başarmış fakat 93 finallerinde Jordan'a toslamış bu efsane forvet Arizona çöllerine elveda deyip Texas'ın yolunu tutuyordu. Üç tane efsane, üç tane NBA tarihinin en iyi ELLİ OYUNCUSU arasına girmiş süper star, üç tane ŞÖHRETLER MÜZESİ üyesi büyük basketbolcu bir araya gelmişti. HAKEEM-DREXLER-BARKLEY... Fakat şu gün itibariyle baktığımda bu bile bugün Miami'de olanların tam ifadesi değildi. Bir kere VOLTRAN'ın parçalarından ikisi zaten bir arada oynuyordu ve bir şampiyonluk yaşamışlardı. Üstelik o ikisi kolejden takım arkadaşıydı. Yeni katılan aslan sadece bir taneydi; Barkley... Herşey bir yana, her biri 30 yaşını çoktan geçmişti ve kariyerlerinin sonuna yaklaşmışlardı. Yani bireysel olarak tek başına bir takımın patronluğuna soyunacak yaşı da, egoyu da geride bırakmışlardı. Fakat bu bile inanılmaz heyecan oluşturdu.

O sene Houston lige fırtına gibi başladı. Rekora göz dikmiş gibiydiler. Ama sakatlıklar o kadar erken başladı ki... Birisi iyileşiyor, diğeri sakatlanıyordu. Üçünü bir arada görebilmek için neredeyse playoffları bekleyecektik. Playofflarda ilk turu rahat geçtikten sonra 2. turda bir önceki sezon elendikleri, batının son şampiyonu Seatle'la karşılaştılar. NBA tarihinin en unutulmaz serilerinden biri yaşandı ve "süper üçlü" 7.maçta batı finaline yürümeyi başardı; Payton ve Kemp ikilisi son maç teslim olmuştu. Batı finalinde ise Karl Malone-John Stockton ikilisi kariyerlerinin ilk finalini yaşamaya and içmiş gibilerdi ve yine unutulmaz, yedi maçlık bir seri oldu. 7. maçta Stockton ağırlığını koyu ve Houston'ın bu takıma yakışmayan vasat gardı Matt Maloney'i darmadağın etti. Oysa bir önceki seride Matt Maloney kariyerinin en muhteşem serisini oynamış, Payton karşısında boyundan büyük işler yapmıştı. Bu defa Stockton buna izin vermedi ve ilk MONTAJ VOLTRAN teşebbüsü batı finali 7.maçında arıza verdi.

Ertesi sezon süper üçlü şansını bir defa daha denedi ama sakatlıklar iyice başlarına bela oldu. Zaten yaşları 35'i geçmişti. Drexler o sezon basketbolu bıraktı. Onun yerine dağılan Bulls kadrosundan Pippen'ı kadroya dahil edip, bir de onunla denemek istediler ama bu "yaşlı VOLTRAN"da hiçbir netice vermedi. Zaten önce Barkley, sonra Hakeem basketbolu bıraktı. Beni ilk heyecanlandıran MONTAJ-VOLTRAN böylece hayal kırıklığı ile neticelenmiş oluyordu.

İkinci defa 2003 yazında heyecanlandım. Lakers üç yıl üst üste şampiyon olduktan sonra Kobe-Shaq kavgası tahammül edilmez boyutlara ulaşmış ve 2003 batı yarı finalinde elenmişlerdi. 2003 yazında iki hamle birden geldi: Payton ve Malone bir yüzük hevesiyle alacakları paradan büyük fedakarlıklar yaparak Kobe-Shaq ikilisinin yanına koştu. 1998 all-star'ında batı takımında ilk beş başlayan dört efsane, 2003 yazında Lakers'ta buluşmuşu. Sezon başlamadan aksilikler başladı. Önce Kobe'nin tecavüz davası... Sonra Shaq'la aralarında demeç savaşı... Fakat herşeye rağmen normal sezona -tıpkı Houston'ın yukarıda bahsettiğim üçlüsü gibi- fırtına misali başladılar. Ama yine onlar gibi sakatlıklar erken baş gösterdi. Karl Malone en az 30 maç kaçırdı. Shaq muhtemelen 20 maç... Kobe yine birçok maç kaçırdı. Öyle ki, bir ara takımın tek yıldızı olarak Payton kaldı. (O sanırım hiç maç kaçırmamıştı...) Bu arada Payton 35, Malone ise 40 yaşındaydı. Mart ayında süper dörtlü bir araya geldi ve ard arda gelen galibiyetlerle yine de konferansı makul bir yerde bitirdiler. Batı yarı finali 5. maçında Derrec Fisher'ın mucizevi 0.4 saniye şutuyla Spurs'e elenmekten kurtuldular; batı finalinde o sezonun MVP'si Garnet'in Minesota'sını fazla zorlanmadan geçtiler. Karşılarında Detroit vardı ve herkes Lakers'ın şampiyonluğuna kesin gözüyle bakıyordu. Ama asıl VOLTRAN tüm zamanların en iyi takım oyunlarından birisini sergileyen Detroit'ti. Karl Malone'un da sakatlanması, Kobe'nin ilk üç şampiyonluğun aksine bu final serisinde MVP olmak adına sahaya çıkması gibi gerekçeler de eklenince Pistons Lakers'ı paramparça etti. MONTAJ-VOLTRAN yerle bir olmuştu.

Beni heyecanlandıran üçüncü MONTAJ-VOLTRAN hikayesi 2007 yazında faaliyete geçti. Ben ki yıllarca Ray Allen için Seatle'ı takip ettim; Garnet için Minesota ile ilgilendim, Pierce için Boston'ı izledim. Süper üçlü bir araya gelince heyecanlanmamak mümkün değildi. Ama doğrusu bahsettiğim örnekleri hatırlıyor ve korkuyordum. Fakat BAŞARDILAR. Onlar başardı. Ray Allen, Paul Pierce ve Garnet üçlüsünün ne büyük bir işe imza attığını, ne büyük zorluğun altından kalkmış olduğunu bu sezon en iyi anlayacak olanlar, LeBron, Wade ve Bosh'tur. Görecekler ve takdir edecekler. Sporda her zaman 1+1=2 olmaz. Bazen 1+1=5 olur; bazen SIFIR... “Haydi, birleşelim; aslanlar bir araya” demekle VOLTRAN olmuyor. Yani, “haydi güçlerimizi birleştirelim, birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” yeminleri Alexander Dumas’ın şövalye romanlarında olduğu kadar spor sahalarında hayat bulmuyor. Muhtemelen 2007 yılında değil, mesela 2002 yılında bu üç isim bir araya gelseydi, inanın bu uyumu asla bu düzeyde yakalayamazdı. En büyük avantajları oyun olarak en olgun yıllarında bir araya gelmekti. Ne Houston'ın süper üçlüsü veya Lakers'a gelen Malone ve Payton kadar yaşlıydılar; ne de istatistikle yatıp kalkacak kadar toy... Atabilecekleri kadar sayı atmışlar, defalarca all-star seçilmişler, en iyi beş listelerine bir şekilde girmişlerdi. 300-500 sayı fazladan atsalar n'olurdu, atmasalar n'olur?... Tam bu noktada, 30 yaşın ilk yıllarında bir araya geldiler ve başardılar.


LeBron, Wade ve Bosh çok büyük bir yükün altına girdi. Yukarıda anlattığım olumlu ve olumsuz neticelenen hiçbir hikaye onların durumuyla aynı değil... Başta dediğim gibi, böyle bir hadise daha önce görülmedi. Her biri gençliğinin zirvesinde; her birinin ispat edeceği çok şey var önlerinde; her birini bekleyen sayısız bireysel ödüller duruyor ve onlar bunları ellerinin tersiyle itip, küçük bir kentin kralı olma ve hatta çeşitli savaşlarla krallıklarını büyütüp hanedanlığa, imparatorluğa dönüştürme fikrini bir kenara bırakarak, büyük bir ülkenin YASAMA-YÜRÜTME ve YARGI organı olmayı tercih ediyorlar. İlk defa bu genç yaşta KRALLIĞI elinin tersiyle iten ve CUMHURİYET’in güçler ayrılığı fikrine yelken açan süper yıldızlar görüyoruz. Şüphesiz bu geçiş hiç kolay olmayacak. Bir kere ahali krallığın normlarına alışmış, Cumhuriyet düzeni onların bu genç yıldızlardan beklentileriyle çelişebilir. Diğer yandan; kurumlar arası uyum sağlanırsa bir beş yıl huzur içinde ülkeye bolluk yağar ama kurumlar arası çatışmalarda ülke bölünme tehlikesiyle karşı karşıya kalabileceği gibi, ahali isyan edebilir, demokrasi kesintiye uğrayabilir ve darbeler görebiliriz. Bu bir devrimdir. Örneği görülmemiş bir hadisedir. Yarım kalan devrimler önce devrimi yapanların başını yer. Finalin bile başarısızlık kabul edileceği noktada durmanın, yani başlar üzerinde bir giyotinin gölgesiyle dolaşmanın baskısını ne kadar kaldırabilecekler. Bu baskı altında DEMOKRASİNİN gereklerini ne kadar aksiyona dönüştürebilecekler. Hepsi bir soru işareti… Bekleyip göreceğiz. Son haftalarda Miami’de yaşananlar bir VOLTRAN oluşturma işinin bile ötesinde…

.....

devamı diğer sayfada...
« Son Düzenleme: 27 Şubat 2014, 00:13:12 Gönderen: Hakan Yaman »

Çevrimdışı Hakan Yaman

  • Yönetici
  • Üye
  • Yaş: 49
  • Yer: Antalya
  • İleti: 8494
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Dünyanın En İyi Erkek Basketbolcusu Kim?
« Yanıtla #49 : 27 Şubat 2014, 00:09:03 »
YAZININ BAŞI BİR ÖNCEKİ SAYFADA.



KRALLIKTAN DEMOKRASİYE Mİ GEÇİLİYOR? BU YENİ BİR VOLTRAN MI?

...................

geçen sayfadan devam.

Herkes kendi baktığı açıdan logoları oturtmak kaydıyla haklıdır. Kimisi korkak diyor, kimisi doğru yaptı diyor. Doğrusunda yanlışında değilim; ama bu yapılan büyük bir cesaret örneğidir. KRALLIKTAN DEMOKRASİYE GEÇİŞ kadar büyük bir kumardır. LeBron başta olmak üzere, başarısızlık durumunda bütün şöhretleri çökecektir. Başarırlarsa HALK KAHRAMANI olarak çılgınca alkışlanacaklar, başarısızlık halinde darağaçları onlar için kurulacaktır.

Şu durumda ne desek boş... Bütün NBA’in en iyi 10 aktif oyuncusundan üçü aynı takıma geldi. Bosh’u bir tarafa bırakalım; bütün NBA’in en iyi ÜÇ oyuncusundan ikisi bir araya geldi. Bakalım; YASAMA-YÜRÜTME ve YARGI uyum içinde şekillenebilecek mi? Bakalım; aslanların modelleri ve biçimleri VOLTRAN’ı oluşturmaya müsait mi? Burası NBA… Hiçbir şey, hiç kimse için kolay değil… Ama bir gerçek var ki; her şey bu üçlünün elinde… Ya bu devrimin sonunu getirecekler; ya bu devrim onların sonunu… Bu hikayenin sonu görmeye değer. Önyargılarımızdan arınalım. Onları izlemeye devam edelim.


Hakan YAMAN
11.07.2010



İLAVE: Yazıyı tamamladıktan sonra birçok süper üçlüyü unuttuğumu gördüm. Ama zaten konu çok fazla uzayacaktı. Bunlardan bazılarına arkadaşlarla beraber alt sayfalarda değindik. Ama bir tanesi var ki, hatırlamamak olmaz. 1983 yılında tarihin en ezici şampiyonluklarından birisini yaşayan (Playofflar boyunca sadece bir maç kaybetmişler) PHILEDELPHIA SIXERS, 1983-84 sezonunda ünvanını Boston Celtics'e kaptırdıktan sonra o yaz draftta büyük bir seçim yapıyor: CHARLES BARKLEY... Bu seçimi yapan Sixers kadrosunda MOSES MALONE ve JULIS EİRWING (Dr.J) VARDIR. O Moses Malone ki, tüm zamanların en iyi pivotları sıralandığında kesinlikle ilk altıya girer; asla 7.sıraya düşmez. O Julis Erwing ki, tüm zamanların en iyi smallforvetleri sıralandığında kesinlikle ilk beşe girer, asla 6.sıraya düşmez. O Charles Barkley ki, tüm zamanların en iyi power forvetleri sıralandığında kesinlikle ilk beşe girer, asla 6.sıraya düşmez. İşte bu üç isim aynı takımda buluştu. Peki başarı geldi mi? Hayır... Çünkü MOSES MALONE ve özellikle JULIS ERWING EN İYİ YILLARINI GERİDE BIRAKMIŞTI; BARKLEY'in ise EN İYİ YILLARI HENÜZ GELMEMİŞTİ. Yani bu süper üçlünün birlikteliğini de, LEBRON-WADE-BOSH üçlüsünün durumuyla bir tutamayız.
« Son Düzenleme: 27 Şubat 2014, 00:11:22 Gönderen: Hakan Yaman »

Çevrimdışı Andrew Goudelock

  • Üye
  • Yaş: 30
  • Yer: İzmir
  • İleti: 2543
  • Cinsiyet: Bay
  • Andrew Goudelock
Ynt: Dünyanın En İyi Erkek Basketbolcusu Kim?
« Yanıtla #50 : 27 Şubat 2014, 00:20:23 »
Bad Boys diye bahsettiğim takım Detroit'ti ve o seride dua etsin diye bahsettiğiniz Gibson yanılmıyorsam bir çaylaktı. Yani LeBron sadece yanında bir çaylakla kafa tuttu o çok iyi takıma. Bunun için birileri Gibson'a dua edecekse, LeBron'a tapınmaları gerekir o duadan sonra. 7 Cavs sezonunda yanında oynayan en iyi oyuncu posası çıkmış Shaq ve playofflarda 0 katkı veren Mo Williams'tı. 2007'de NBA finali oynayan Cavs kadrosuna iyi bakın, o kadro NBA finali oynayan en kötü takımdır hemde açık ara.

Mavs serisiyle ilgili asla koruyacak bir şey söyleyemem LeBron'la ilgili felaket kötü bir seri geçirdi ama Magic serisini sabaha kadar konuşalım, LeBron elinden geleni yaptı o seride ama tek başına deviremeyeceği bir takım vardı karşısında. Size söylemiyorum ama açıkçası böyle yakıştırmalara da çok kızıyorum. Aynısı t-mac içinde playoff turu geçemedi diye söylüyorlar mesela da kardeşim bir maçı izle, istatistlere bak hiç değilse bu adam ne yapmış diye dimi ama yok elendi o zaman looser. Tekrar söylüyorum buna asla şahsınıza söylemiyorum tamamıyla yeri geldiği için söyledim.

Ben zaten sizin listenize LeBron'u sokmaya çalışmıyorum. Seversiniz, sevmezsiniz o sizin kendi düşünceniz maksat fikirleri konuşmak zaten.

Gibson'a dua etsinler dediğim o seri geçildiyse Gibson'dan gelen o sürpriz katkı sayesinde geçildi. Özellkle son maçta 7-9 üçlükle oynamıştı. O katkı gelmezse, hakemler biraz dengelese o seriyi kaybediyorlardı.

Ben LeBron'un Cavs takımı iyiydi diye bir cümle söylemedim. Zaten yaptığı o işler olmasa bugün bu adam ilk 4 olabilir mi diye konuşmazdık diye düşünüyorum. Ancak 2008'deki Magic elenmeleri kabul edilebilir değil. Bütün o seriyi izlemiş biri olarak söylüyorum. James iyi seri oynadı ama takımının geçmesi gerek oyunu oynamadı.  Net bir şekilde kavrayamadı takımı da devreye sokması gerektiğini. Ki geliş açısından söylüyorum.. 8-0 ile gelmişlerdi oraya. Magic'de çok iyi basketbol oynamıyordu.

Sizinde dediğiniz gibi kimse kimseyi fikrini değiştirmeye çalışmıyor burada sadece amaç fikirleri konuşma.
Ve, Madrid’e ulaşırlarsa… Benchlerinde Avrupa’da hiçbir takımda olmayan bir avantaja sahip olacaklar.

Çevrimdışı Bogdan Bogdanovic

  • Yönetici
  • Üye
  • Yaş: 41
  • Yer: Belgrad/Sırbistan
  • İleti: 4489
  • Cinsiyet: Bay
  • Winner
    • KE_Billz
Ynt: Dünyanın En İyi Erkek Basketbolcusu Kim?
« Yanıtla #51 : 27 Şubat 2014, 01:34:52 »
James Pistons serisinde önce hakemlere sonra Gibson'a dua etsin,
bugün geldiği noktada ise Wade abisine dua etsin yoksa loser oğlu loser muamelesi görmeye devam edecekti.

Çevrimdışı Hakan Yaman

  • Yönetici
  • Üye
  • Yaş: 49
  • Yer: Antalya
  • İleti: 8494
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Dünyanın En İyi Erkek Basketbolcusu Kim?
« Yanıtla #52 : 27 Şubat 2014, 02:11:14 »
LeBron fizik ve yetenek bileşimi olarak tarihin en iyisi olmak için bir çok özelliğe sahip ama eksik olan bir şey var ki, o olmadan hiç bir şey olmaz: MENTAL GÜÇ.

Tarihin en iyilerinden birisi olan adam karar maçı denilen telafisi olmayan son maçlarda sıçıp batırmaz, saklanacak delik aramaz. 2010 Boston serisinin 6. maçı, 2011 Dallas serisinin 6. maçının 4. periyodu...

Jordan, Magic, Bird, Zeke hangi karar maçında saklanacak delik aramış? Bilakis bu maçlarda her daim gemiyi son terkeden kaptan olmuşlar. Yani miş'li, mış'lı konuştuğuma bakılmasın; Türkiye'nin belki bir numaralı eski maç arşivine sahip kişisiyim. Bir değilsem de ilk üçteyimdir. tecessüs şahit. Ve bunların çoğunu da fırsat buldukça izliyorum, halen izlemeye devam ediyorum. Bazen de izledikten sonra o maçlarla ilgili düşüncelerimi derin nba'de vs paylaşıyorum. Nette benim izlediğim maçın linki varsa linkle birlikte paylaşıp... Yani yazdıklarımın havada kalmadığı görülsün diye eski maçlara dair konuşurken özellikle internette full maç linki olanları seçiyorum. Ve bahsettiğim oyuncularla LeBron arasında nasıl bir korkunç mental kuvvet farkı olduğunu, nasıl bir liderlik farkı olduğunu her defasında görüyorum.

Diyeceğim: LeBron önce Kobe'yi geçsin; Duncan'ı geçsin. Diğerlerini sonra düşünürüz.
« Son Düzenleme: 27 Şubat 2014, 02:13:52 Gönderen: Hakan Yaman »

Çevrimdışı Bogdan Bogdanovic

  • Yönetici
  • Üye
  • Yaş: 41
  • Yer: Belgrad/Sırbistan
  • İleti: 4489
  • Cinsiyet: Bay
  • Winner
    • KE_Billz
Ynt: Dünyanın En İyi Erkek Basketbolcusu Kim?
« Yanıtla #53 : 27 Şubat 2014, 02:17:41 »
Hakan abi çok uzağa gitmeye gerek yok, 2003'de Spurs'ün kadrosu çok mu iyiydi, James'in Cavs'te oynadığı kadrodan ne farkı vardı, Parker 2007 yılıyla birlikte sivrildi öncesinde hakkında neler denildiğini biliyoruz. Ginobili'nin avrupa kariyerine diyecek lafım yok lakin onunda kendini ispatı sonradan oldu.

bu adamların hepsi mental anlamda Duncan sayesinde belli bir seviyeye geldi.

James konusunda tüm başarısızlıkları oynadığı kadroya ihale edip, tüm başarıları kendisine mal etmek nasıl bir mantıktır yıllardır anlamadığım tek nokta bu, bana bunun mantıklı açıklamasını yapan çıkmadı, çıkacağını sanmıyorum, çünkü mantıklı bir tez değil. Duncan'ın oynadığı kadroları da biliyoruz o kadroların mental çıtasını nasıl yükselttiğini de biliyoruz.
« Son Düzenleme: 27 Şubat 2014, 02:19:37 Gönderen: Chauncey Billups »

Çevrimdışı phenom_07

  • Üye
  • Yaş: 33
  • İleti: 279
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Dünyanın En İyi Erkek Basketbolcusu Kim?
« Yanıtla #54 : 27 Şubat 2014, 04:14:47 »
Hakan abi çok uzağa gitmeye gerek yok, 2003'de Spurs'ün kadrosu çok mu iyiydi, James'in Cavs'te oynadığı kadrodan ne farkı vardı, Parker 2007 yılıyla birlikte sivrildi öncesinde hakkında neler denildiğini biliyoruz. Ginobili'nin avrupa kariyerine diyecek lafım yok lakin onunda kendini ispatı sonradan oldu.

bu adamların hepsi mental anlamda Duncan sayesinde belli bir seviyeye geldi.

James konusunda tüm başarısızlıkları oynadığı kadroya ihale edip, tüm başarıları kendisine mal etmek nasıl bir mantıktır yıllardır anlamadığım tek nokta bu, bana bunun mantıklı açıklamasını yapan çıkmadı, çıkacağını sanmıyorum, çünkü mantıklı bir tez değil. Duncan'ın oynadığı kadroları da biliyoruz o kadroların mental çıtasını nasıl yükselttiğini de biliyoruz.

Duncan çok özel bir oyuncu onun diğer oyuncuların gelişiminde pay sahibi olmasına tek lafım yok ama orda Popovich diye bir gerçek var bunu kimse göz ardı edemez. Kobe'yle ilgili kimsenin mental sorunları olduğunu düşündüğünü sanmıyorum ama Phill Jackson olmadan ne kazandı mesela? Sahi Mike Brown, yakın zamanda Kobe, Howard, Gasol, Nash'li kadroyu ne kadar iyi idare etti dimi? Kobe maç başına kimi zaman 25 şut attı, kimi zaman 15 asist yaptı. Bu sırada Nash köşede ceza şutörü gibi bekledi, Howard iki pota arasında sağlık koşusu yaptı durdu.

Liseden NBA'e direk girmiş bir oyuncunun daha kendisine yol gösterecek, onu mental açıdan geliştirecek biriyle tanışmadan yani daha kendi gelişimini tamamlamadan başkalarını geliştirmesini beklemek bence çok acımasızca. Pat Riley'le çalışmaya başladığından beri 3 yılda bireysel olarak yaşadığı gelişim zaten yeterince net bir gösterge bence doğru yol göstericilerin oyunculara etkisinin.
BAK YİNE HASRETİN DÜŞTÜ İÇİMİZE
SADECE FENERBAHÇE ...

Çevrimdışı Bogdan Bogdanovic

  • Yönetici
  • Üye
  • Yaş: 41
  • Yer: Belgrad/Sırbistan
  • İleti: 4489
  • Cinsiyet: Bay
  • Winner
    • KE_Billz
Ynt: Dünyanın En İyi Erkek Basketbolcusu Kim?
« Yanıtla #55 : 27 Şubat 2014, 04:24:09 »
James'i savunmak için alakasız örnekler veriyorsun ;

Hakan abi burada şahittir, Utkan şahittir, Mike Brown'un adam olmadığını zaten hep söylüyorduk, lakin Lakers'ın o kadrosunun şampiyon olacağını, ligin anasını ağlatacağını da anca Kaan Kural ve onun kafasındaki insanlar iddia ediyordu. biz daha o yaz Lakers'tan bir halt olmayacağını söylüyorduk zira o kimyanın tutma ihtimali çok düşüktü.

ki hala aynı yerde duruyoruz James'in tüm başarısızlıklarını başkalarına ihale ediyorsunuz.

bir adamın mental yapısı zayıfsa, sorumluluk almaktan kaçıyorsa, son senesinde başka yere kaçmak için seriyi kafasında bitiriyorsa, değil Phil Jackson mezardan Red Auerbach çıksa fayda etmez.

Çevrimdışı phenom_07

  • Üye
  • Yaş: 33
  • İleti: 279
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Dünyanın En İyi Erkek Basketbolcusu Kim?
« Yanıtla #56 : 27 Şubat 2014, 05:38:08 »
James'i savunmak için alakasız örnekler veriyorsun ;

Hakan abi burada şahittir, Utkan şahittir, Mike Brown'un adam olmadığını zaten hep söylüyorduk, lakin Lakers'ın o kadrosunun şampiyon olacağını, ligin anasını ağlatacağını da anca Kaan Kural ve onun kafasındaki insanlar iddia ediyordu. biz daha o yaz Lakers'tan bir halt olmayacağını söylüyorduk zira o kimyanın tutma ihtimali çok düşüktü.

ki hala aynı yerde duruyoruz James'in tüm başarısızlıklarını başkalarına ihale ediyorsunuz.

bir adamın mental yapısı zayıfsa, sorumluluk almaktan kaçıyorsa, son senesinde başka yere kaçmak için seriyi kafasında bitiriyorsa, değil Phil Jackson mezardan Red Auerbach çıksa fayda etmez.

çok alakasız örnekler verdiğimi düşünmüyorum zira Mike Brown ve diğer koçların arasındaki fark ciddi bir şekilde ortada. LeBron'un, Mavs ve Celtics serilerinde yaptıklarını savunmak için tek laf etmedim burada. Mental olarak geç gelişmeye başlaması ne olursa olsun LeBron'un sorunu ancak şansının da ona hiç yardım etmediğini söylüyorum. İsmi anılan diğer oyunculardan nasıl fizik olarak bir adım öndeyse bu açıdan da geride bunun aksini iddia etmek bence doğru değil. Riley'le beraber ortaya koyduğu mental gelişim bunun için önemli bir örnek sayılmaz mı?
BAK YİNE HASRETİN DÜŞTÜ İÇİMİZE
SADECE FENERBAHÇE ...

Çevrimdışı Bogdan Bogdanovic

  • Yönetici
  • Üye
  • Yaş: 41
  • Yer: Belgrad/Sırbistan
  • İleti: 4489
  • Cinsiyet: Bay
  • Winner
    • KE_Billz
Ynt: Dünyanın En İyi Erkek Basketbolcusu Kim?
« Yanıtla #57 : 27 Şubat 2014, 05:52:42 »
seninle ayrıldığım nokta ben ortada abartılacak kadar bir mental gelişim göremiyorum Ray Allen o mucize üçlüğü atmasaydı bugün farklı şeyler konuşuluyor olurdu.

ki ben James'i ittiği kadar hakemlerin herhangi bir oyuncuyu bu denli bariz ittiğini hatırlamıyorum. Ben taraf olduğum için ne Pistons'la ilgili bir örnek vereceğim ne de Rasheed'in sözlerini buraya taşıyacağım. Bizi geçelim de bir Wizards serisi vardı hatırlarsın NBA için utanç serisidir o seri bu kadar barizi hiç olmamıştı.

hem bu kadar kollanacaksın, hem yanında 2 süperstar daha olacak, üstüne rekabet açısından tarihin belki de en drafta yatılan dönemlerine denk geleceksin, ee bir zahmet 2 yüzük de taksın.

James'i sevdiğin için bana kızabilirsin lakin Kobe bile Shaq'sız yüzük kazanamasaydı tartışılan bir adam olacaktı.

Çevrimdışı phenom_07

  • Üye
  • Yaş: 33
  • İleti: 279
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Dünyanın En İyi Erkek Basketbolcusu Kim?
« Yanıtla #58 : 27 Şubat 2014, 06:03:51 »
Ben James'in özellikle bir dönem çalınmayan stepsler dışında hakemler tarafından diğer süperstarlara göre itildiğini hiç ama hiç düşünmüyorum hatta bir çok oyuncuya çıkan düdüklerin LeBron'un gücü yüzünden çalınmadığını düşünüyorum. Üstelik LeBron bir dış alan oyuncusu gibi değil de daha çok itiş kakışın olduğu pota altı oyuncusu gibi oynamasına rağmen daha az düdük alıyor.

Neyse bizim kafalarımızdaki LeBron portreleri çok ama çok farklı belli ki az buçuk bile orta nokta bulamayız herhalde 3 gün 3 gece yazışsak.
« Son Düzenleme: 27 Şubat 2014, 08:18:15 Gönderen: phenom_07 »
BAK YİNE HASRETİN DÜŞTÜ İÇİMİZE
SADECE FENERBAHÇE ...

Çevrimdışı Hakan Yaman

  • Yönetici
  • Üye
  • Yaş: 49
  • Yer: Antalya
  • İleti: 8494
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Dünyanın En İyi Erkek Basketbolcusu Kim?
« Yanıtla #59 : 27 Şubat 2014, 07:19:14 »
LeBron James için sitemiz moderatörlerinden Umut kardeşimiz devri zamanında fenerbasket'te şahane bir ifade kullanmıştı. Kendisi hatırlar mı bilmiyorum. Şunu söylemişti: "Allah özene bezene kusursuz bir basketbolcu yaratmış. Ama içine yürek koymamış."

Ben o kadar yüreksiz olduğunu düşünmesen bile, yürek ve potansiyel arasında büyük bir uçurum olduğunu düşünüyorum. Kaplan bedeninde kedi yüreği...

Mesela Vince Carter ve Tracy McGrady'nin yetenek olarak Michael Jordan'dan ne eksiği var? Jordan'ın topla yaptığı hangi şeyi normal şartlarda yapamazlar? Bence fazlaları var; eksikleri yok. Ama bugün bunları tarihin büyükleri listesinde hatırlamıyor, en iyiler arasında saymıyorsak; büyük oyuncunun bambaşka kriterleri olduğundan...

LeBron benim gördüğüm en eşsiz fizik + yetenek bileşimine sahip oyuncu... Onu herkesten farklı kılan fiziksel özellikleri var. Ancak buna sahip olmak en iyiler arasına adını yazdırmaya yetmez. En iyi oyuncular karar anlarında ortaya çıkar ve SON SÖZÜ söyler. Başta söylediğim gibi; potansiyel olarak LeBron orada olabilecek her özelliğe sahipken, fiiliyat olarak oranın oldukça uzağındadır. Bugün bu dakika Kobe Bryant ile aynı anda basketbolu bırakma kararı alsalar, Kobe'nin NBA tarihindeki yeri dahi LeBron'un önünde olur. Duncan'ın aynı şekilde.

Kısacası, LeBron hakkında nihai kararı vermek için kariyerinin sonlarına yaklaşmasını beklemek, en azından üç beş sezon sonrasını görmek gerek. Bir kaç adım daha ileri atabileceği gibi Kemal'in bahsettiği "Ray Allen'ın o son saniye üçlüğü olmasaydı" benzeri bir durumda yine dört ayağının üstüne düşmezse çok daha olumsuz bir imaj da çizebilir.

Zaman gösterecek deyip noktalamak en iyisi.

Özetle: Şu gün ve şu saattte dünyanın en iyisi LeBron.

Aktif oyuncular içinde bütün bir kariyeri baz alırsak şu gün ve şu saat içinde NBA tarihinde en üst yere sahip olan aktif oyuncu Duncan ve Kobe.

Tarihin gelmiş geçmiş en iyi 10 oyuncu listesine ise LeBron'un girmesi için daha zaman var. Şu haliyle bu listede yeri yok. Kobe ve Duncan bu listeye dahil edilebilir ama LeBron için daha çok erken.

İleride bu listenin en tepesine adını yazdırma potansiyeli de var. Ama ben yaptıkları yapacaklarının teminatıdır noktasından bakınca, bu kadar KIRILGAN bir oyuncunun ilk beş içinde kendisine yer bulabileceğini sanmıyorum. Bulursa da bu sadece popüler kültürün medya pohpohlamasıyla kalabalıklar arasında olur. Objektif listelerde değil.
« Son Düzenleme: 27 Şubat 2014, 07:24:11 Gönderen: Hakan Yaman »