Son çeyreğe girilirken Datome-Melih-Bobby üçlüsünün bulduğu toplam skor yanlış hatırlamıyor isem 3 idi. Bu durumda maçı kazanmak mucizeydi zaten. Maç sonunda Efesli oyuncular da baya bir uğraştı kaybetmek için ama beceremediler. Tecrübe ile sabit olduğu üzere basketbol kırılma anlarının sonuca direk ettiği bir spor. Maçın kırılma anının Ahmet'in hızlı hücumda solunda bomboş olan Melih'e pas vermeyip saçmaladığı pozisyon olduğunu düşünüyorum. O dakikadan itibaren momentum tamamen Efes lehine döndü. Oysa ki çok iyi başlamıştı maça Ahmet. Bu pozisyonda çıldıran Obra epey bir süre şans vermedi kendisine. Umarım ders olmuştur. Hücumda top Sloukas'ın elinde çok kalıyor, top dolaşmıyor ve dolayısıyla takım birçok hücumda kilitleniyor. Bu bağlamda Guduric'in oyununu geliştirmiş olması ya da olamaması takım adına çok kritik noktayı teşkil ediyor. Bobby'nin geldiğinden beri en kötü performansıydı diyebilirim, nazar boncuğu olsun. Sinan ve Melih'e söylenecek söz bulamıyorum. Tamam kötü oynarsın ya da hata yapabilirsin fakat bu hatalar basketbolun temel doğruları ile ilgiliyse büyük sıkıntı. Oynadığınız takım son 3 yılın Avrupa finalisti, biraz kendinize gelin bir zahmet. Sloukas çok iyiydi ama bütün maçlar böyle geçecek ise çok hırpalanır. Tüm ayarsızlığına ve sahip olduğu risklere rağmen Vesely bu takımın enerji katalizörü. Onsuz bir şeyler eksik, hatta çok şey eksik. Bobby'nin maç sonundaki 3 serbest atışı esnasında abuk subuk tezahuratlar geveleyen ve belki de son atışın kaçmasında etkin rol oynayan pota arkasındaki futbol merkezli seyirciye de ayrıca bir selam, çok güzel eğlendiler bugün, kutluyorum kendilerini... Son olarak Ekim ve Kasımlar onların, Nisan ve Mayıslar bizim olsun. Takımın maçları sonuna kadar oynayıp bırakmayan karakteri en büyük umut ışığım, her şey güzel olacak...