Bence;
Eldeki kuş, daldaki kuştan iyidir...
Eldeki kuş senindir yada sana öyle ya da böyle bir şekilde bağlıdır. Planlarına dahildir. Daldaki kuş ne senindir nede seninledir. Bunun yanında daldaki kuş senin kuşun yeminde gözü olandır. Hep bir potansiyel fikri vardır.
Şöyle ele alalım; Hayatın ince nüanslarına baktığınızda, içinde barındırdığı bütün fırsatlar eldeki kuş gibidir. Bu nedenle neyiniz varsa olanın ve yaşadığınız zamanın değerini çok özelmiş gibi kıymetini bilmeniz gerekir. Öyle, fırsatlar elden gidince de "tüh" demenin ne bir faydası nede bir mantığı vardır.
Transfer sezonunun başında, Poirirer diye bir uzun vardı, kendini kanıtlamış. 1,8'e Efese gitti. Biz o zaman herhalde, o parayı verirsek daha iyisini getiririz diye düşünmüş olmalıyız ki, 2,2 Mio vermeyip, daldaki kuşu kovalamaya karar verdik.
Özet olarak şunu söylemek istiyorum; bazen alternatiflerin sağlam olursa, daldaki kuşa gidersin. Bazen de eldeki kuşu güdersin, çünkü sahip olmazsan açıkta kalma riski yüksektir. Yönetimin aldığı riskin büyüklüğünü şu an kestirmek güç. Ne takımı gördük, ne de oynadığı düzeni biliyoruz. Biraz tahmin ediyoruz hepsi o. Kendi adıma pozitif gördüğüm şey şu; Saras, laf olsun diye adam aldırmadı, kafasındaki düzene ve oyuna hizmet edecek adamları seçiyor ve yönetimden talep ediyor. Yönetimin bu konuda %100, talebi karşılıyor olduğuna pek inanmıyorum. Zaten görünen köy kılavuz istemez, giden pivotları arıyor olmamız her şeyi anlatıyor.