Arkadaşlar daha düne kadar bu foruma üye olan son kişi olarak takdir edersiniz ki kimseyi tanımamakla beraber tanıyor olsam da inandiklarımı söylemekten elbette geri durmayacağım aşikârdır.
Londra-Türkçe mevzusunda elbette ironi yaptığımı belirtmeye gerek yok. Orada anlatmak istediğim, Besim'in benim ne demek istediğimi 2-3 iletide anlamamış olmasından kaynaklı bir ironik yaklaşımdı ki sanıyorum en sonunda derdimi kendisine de anlatabildim diye düşünüyorum.
Ben ''Daçka'nın bize gelmesi daha tehlikeli olabilir ve onlara kaybedersek daha üzücü olabilir.'' dedim. Bu benim şahsi düşüncem olmakla beraber bir başkasına da uymayabilir elbette. Her düşünceye saygı duyacağımı belirtmiştim de daha önceden.
Sıkıntı esasen Besim'in yaklaşımından başladı.
''bu söylediklerinin altı dolu değil''
''Bunlar çürütülebilecek spekülatif iddialar''
Bunlarla geldi Besim bana. Yahu Besim, ben tüm dünyaya yeni bir hipotez mi sunuyorum ki çürütmekten bahsediyorsun? Çıkar dersin ki ''Erdalcım ben senin gibi düşünmüyorum bence Daçka gelsin, gelmesini isteme nedenlerimde şu şu şu'' ben de belki derim ''evet Besim haklısın, söylediklerin daha mantıklı''
Tekrardan kimseyi tanımadığımı hatırlataraktan diyorum ki Besim'in bu yaklaşımı hoşuma gitmedi. Şu ana kadarki Besim'in idrak edip yorumlama konusunda ciddi bir sıkıntı yaşadığı imajı da gözümde değişmiş değil. Kendisine karşı şu an bir önyargım evet var ve yanıldığımı zaman içerisinde görürsem elbette çıkar derim ''Besim yanılttın beni'' diye.
Çünkü hissettirdiği ''dur şu üyenin yazdıklarını çürüteyim de egomu şişireyim'' şeklinde oldu. Yahu çürütmek nedir
hala gülüyorum bak şu yaklaşıma. Sanırsın dialektik materyalizm üzerine bir yazı yazmışım da karşı savlarla geliyor bana 
Besimcim bak. Sana 'Besimcim' diyorum ben severim samimi yaklaşmayı, altında da başka bir anlam aranmasın lütfen. Hâlâ tatminkâr cevap alamadığından bahsediyorsun, bunu özel mesajla da çözemeyiz. Türkiyeye geldiğinde İstanbulda ya da İzmirde seni misafir ederim ya da Londraya geldiğimde sen beni misafir edersin gül cemâline karşı anlatırım, tanışmış da oluruz. şaka yapmıyorum Besim, taktım sana peşindeyim 
Kötü bir şey dediğim düşünülmesin, samimi bir niyetle söyledim bunu sana.
Erdal, yeni geldiğini farkettim. Üslup hususunda haklı olabilirsin. 'Söylediklerinin altı dolu değil' derken, şahsına ilişkin bir anlam gütmedim. Bir nevi, 'bunları biraz daha detaylandıralım' davetiydi. Her şeyi yazıya dökünce ve belirli sınırlar dahilinde yazınca, kelimeler daha muğlak ve keskin hale geliyor.
Ama şunu da söylemeden geçmek istemedim. Pektabii, beni şahsen tanımadan ego olup olmadığını anlaman zor ama egodan ziyade tartışmadan keyif aldığım için yazıyorum. Tartışma derken akıllara hemen olumsuz bir şey gelmesin. Tamam, belki forumda içerik olarak dünya sorunlarına çare olacak nitelikte hususları tartışmıyoruz ama çok ilginç noktalar da yok değil. Mesela, senin ilk yorumunda iki unsur arasında direkt korelasyon olduğunu iddia etmem yanlış idi (direkt değil dolaylı idi) ancak tartışıp, üzerine biraz düşününce, savının başka bir açıdan hatalı olduğunu düşündüm. Fikirler daha rafine hale geldi. Diyebilirsin ki, böyle detaylara takılmadan geçip gidebilirdin. Bir noktadan da haklısın ama karşılıklı etkileşim olmadan, sahip olduğumuz fikirler çok ham ve ezber kalıyor. Ancak bir diskur içerisine girdiğimizde, kendimizinkinden tamamen farklı bir perspektif ile bilgi ve algı evrenimiz genişliyor. Cem, hukukçu hastalığı demiş ama bence doktoradan gelen bir hastalık.
Kısacası, Londra, İstanbul veya İzmir, nereyi arzu edersen, orada bire bir basket maçına hazırım. Kaybeden yerine göre, boyozu, fish and chipsi veya balık ekmeği ısmarlar
