Obradovic'in gidişi, yönetim, Kokoskov'un gidiş süreci, sonrasında gelen isim vesaire her şey sıkıntılı da sadece basketbol şubesi değil her alanda Fenerbahçe'nin en önemli sıkıntısı seyirci psikolojisi. Gerek dış ve gerekse iç dinamikler son on yılında bu kulübün geleneklerinden çok şeyler kaybettirdi ama en ağırı seyirci oldu. Kim gelse hoca değil, kim gelse topçu değil, kim gelse basketbolcu değil. Ben gerek burada gerekse diğer sosyal medya mecralarında Kalinic, Dixon ve niceleri hakkında da yazılıp çizilenleri biliyorum. Sabır, tahammül kalmamış. Eleştiri yapılmasın demiyorum. En azından cümlenin başına bence, bana göre falan yazılabilir. Avrupa'nın en yüksek seviye lig ve takımlarında yıllarca oynamış bir adam için basketboldan gram anlamıyor yorumu yapmak bana hiç sağlıklı gelmiyor. Cevap olarak teknik taktik anlamda bir şeyler yaz diyebilirsiniz ama maalesef teknik taktik anlamda cahilim, fazla bilgim yok. Öte yandan Bologna şehrinde, Madrid'de, Barcelona'da yıllarca forma terletmiş, Sırbistan milli takımında gerek oyuncu ve gerekse koç olarak bir çok başarı tatmış bir insanın zerre kadar basketboldan anlamayacağını düşünmeyi eleştirmenin de teknik ve taktik bilgi ile ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Benim gibi yaşlı, old fashion nesillere mensup kişiler her şeyden elini ayağını çekmeli kabul, keza bizden öncekilerin ve bizim neslin ülkeyi getirdiği nokta ortada. Öte yandan çok erken yaşlarda Avrupa şampiyonluğu tatmış genç nesil de bunu hazmedemedi gibi geliyor bana. Takım kimyasının ve beraber oynamanın çok önemli olduğu bir branşta, -en azından sonraki süreçte bir şeyleri beğenmemenizin altını doldurmak için- zaman tanımalısınız diye düşünüyorum. Ortada, çok yeni olup bitmiş bir Kokoskov örneği var. Son sezonun iki yarısı siyahla beyaz kadar ayrı idi, Guduric hariç hemen hemen aynı kadro ile. Bu da mı bir örnek teşkil etmiyor?
Her şeyin sorumlusu olarak taraftarı görmek de hastalık haline geldi. Kaldı ki, Fenerbahçe'nin basketbol taraftarı (diğerlerine göre) son derece bilinçli ve olabildiğince de sabırlıdır. İstisnalar olur, o da işin tuzu biberidir. Hem Obradovic hem Kokoskov döneminde taraftarın büyük çoğunluğu (çok kötü sonuçlar alındığı zamanlarda bile) büyük destek verdi. Hadi Obradovic'in yeri ayrıydı ama Kokoskov'a da baya baya kredi verildi. Hatta kendisine en çok geçirenlerin başında gelen İlhan abinin de övgülerine maruz kaldığı süreçler oldu Igor'un. Bu noktada taraftar psikolojisi falan temelsiz bir iddia olarak kalıyor, basketbolda.
Djordjevic'i eleştirenlerin bayrak tutanlarından biri olarak, bir tane cümlemde, bir tane mesajımda basketbolu bilmiyor gibi bir ifadem olmadı. Bu biraz duygu sömürüsü oluyor Ertan abi, kusura bakma. Aklı başında kimse zaten Djordjevic basketbolu bilmiyor demez. Ancak basketbolu bilmek demek, iyi koç ya da iyi yönetici olacağınız anlamına gelmiyor. Bugün nice iyi koç ve yöneticinin oyunculuk kariyerleri yerlerdedir. Her iyi oyuncudan iyi hoca olmaz lafı tarihsel bir gerçekliktir. Bana göre Türk basketbolunun en iyi oyuncularından biri İbo, futbolunun ise Oğuz'dur. İbo'nun Daçka'daki yapılanması da son derece sorunlu ve ağır eleştiriler alan bir yapılanmaydı. Oğuz Çetin'in teknikdirektörlük kariyerini söylemeye gerek yok. Bu İbo basketboldan, Oğuz futboldan anlamaz demek değildir.
Teoride olağanüstü analizler yapan birçok kişi var. Bu kişileri koç ya da yönetici yapsan pratikte de aynı başarıyı sağlayacaklar anlamına gelmez.
Sizin mantığınıza göre dünyada kötü diye nitelendirebileceğimiz hoca yok. Çünkü hemen hepsinin bir oyunculuk kariyeri var. Bu adamlar oyuncuydu, orada burada oynadı diye kimse kimseyi eleştirmesin, sürekli vardır bir bildiği diye takılsın o zaman.
Djordjevic'in kafasındaki basketbolla, oyuncu grubu arasındaki uçurumu görmek için Madrid'te, Barcelona'da, Fenerbahçe'de ya da başka bir yerde oynamaya gerek yok. Ki biz bu adamı neye göre değerlendirelim o zaman siz söyleyin. Adamın koçluk kariyeri ortada, siz buna şimdi başarılarla dolu diyorsanız ve Obradovic gibi markalarla bir tutuyorsanız, zaten konuşma burada tıkanıyor.
Gittiği her takımdan kovulduğunu, oyuncularla kavga ettiğini bir yerimizden uydurmuyoruz. Ortada böyle bir gerçek varken halen nasıl oluyor da olmamış gibi davranıyorsunuz anlamıyorum. Üstüne ihale de bize kalıyor. Djordjevic'i eleştirmek için Final Four'da kupa getiren şutu mu atmamız gerekiyor? O zaman forumların, sosyal medyanın ya da herhangi bir mecranın hiçbir vasfı kalmıyor. Kapatalım gitsin ya da HOF olmuş isimler forum açsın onları okuyalım.
Ek olarak;
NBA'de kendimi bildim bileli Detroit Pistons taraftarıyım. Pistonslı olma nedenim de Isiah Thomas'tır. NBA tarihinin gelmiş geçmiş en iyi oyun kurucularından biridir. Cebinden 160 tane Djordjevic falan çıkartır, o derece efsanedir. Ancak Isiah'ın yöneticilik kariyeri ortadadır. Bu adama New York basınında 'dangalak', 'ruh hastası', 'manyak', 'beceriksiz', 'tarihten silinmesi gerek' gibi hakaretin ötesine geçilen şeyler yazıldı. Isiah, bu eleştiriler karşısında bir kere olsun, ''Ulan ben Isiah'ım, oyunculuğum ortada, siz kimsiniz...'' demedi. Bence siz de şu psikolojiden kurtulun artık.