Aslında evet, yanlış ifade ettim. Sen dahil çoğunluk koçtan pek hoşlanmıyorsunuz. Ben çok anlamıyorum kadın basketten ama ortada şöyle bi tablo varken fazla da gerek yok gibi geliyor kendini üzmeye. Sonuçta o loserlık sonrası telafi ettiler gibi.
Takım alarm veriyordu. Vurup geçeceğimiz anlarda saçma sapan tercihler ve rotasyonlarla rakiplerin geri dönmesine izin verdik. Bir Polonya deplasmanı var ki Efe'nin tabiriyle maç sonunda bir kendi potamıza şut atmadığımız kalmıştı. Son aldığımız kupada da direkten döndük resmen. Emma'nın oyun aklı Hızır gibi yetişti her seferinde. Umarım yeni transfer bir nebze olsun değiştirir vaziyeti. Detayıyla yazıp çağırmak istemiyorum, şöyle yazayım; en kötüsü geliyor hep aklımıza.
Üç yıl üst üste Avrupa Şampiyonu olma fırsatı her zaman gelmez. Bütün kulüpler için geçerli bu. Herkes bu işin şansa bırakılmamasını istiyor. Rakiplerimizin maçı bize hediye eden hatalarının bir kısmı "son iki yılın şampiyonu ile oynuyoruz" psikolojisinden kaynaklanıyor. Önümüzdeki yılı düşünsene; "son üç yılın şampiyonu ile oynuyoruz" psikolojisini hissettirme şansımız var. Kesinlikle şansa bırakılmamalı. Bir sürü iş adamı var. Bir ikinci iyi takviye ile açık kapı bırakmamalıyız. Sonuçta F4'e kim kalırsa kalsın, "tek maç, her şey olabilir" motivasyonu ile çıkacaklar karşımıza. Emma imdat çekici olarak dursun bir köşede yine. Kadının "hep ben, hep ben" türünden bir egosu da yok. Bu işleri mesele etmeyen bir yıldıza sahip olmak büyük bir lüks...