Bizim bu play-off serisinde en büyük farkımız skorda bir oyuncuya bağlı olmayışımız... Düşünün ki, en tehlikeli iki skor opsiyonumuzun (Kleiza ve Bojan) hücumda fazla üretken olmadıkları bir günde dahi 90'lı sayılara yaklaşabiliyoruz. Yani bir kaç hafta evvel yazdığım gibi; bu takımda herhangi birisi skorda devreye girsin diye takım artık temposundan ödün vermiyor; koç buna izin vermiyor. Böylece ne diğer oyuncular ritim kaybediyor, ne de devreye girmesi beklenen oyuncu psikolojik erozyon yaşıyor. Bugün değil; play-off başından itibaren bu şekilde... Kendine şut yaratmak için tempoyu yavaşlatma pahasına topu elinde gereğinden fazla tutan isim kenara alınıyor; şut kaçırdığından değil, şut açısı bulmak için topu gereğinden fazla elinde tutup diğer dört arkadaşının ritmini düşürdüğünden... Sezon içinde bu kredisi olan oyuncular play-off'ta aynı hakka sahip değil. Zorladıkları an kenara geliyorlar. Kısacası; OBRADOVİC muhteşem bir koç. Kime ne zaman ve ne kadar özgürlük tanıyacağının hesaplarını gerçekten mükemmel yapmış. Böylece bahsi geçen oyuncuları da mental yıpranmadan koruyor.
Galatasaray cephesine gelince... Kendileri adına bugün bence rol oyuncuları bakımından maksimum katkı aldılar. Engin Atsür dahi hatırı sayılır bir sayı katkısı verdi; Cenk adeta Stephen Curry modundaydı; ne atarsa girdi. Ender, Sinan... Hepsinden skor katkısı aldılar. Bizim uzunlar faul sıkıntısı yaşadı. Bo bir dönemi sakatlık şüphesi nedeniyle kenarda geçirmek zorunda kaldı. 16 yaşında bir çocuk hemde maçın son periyodunda takımı yönetmeye mecbur oldu. Bu bölümde faul problemi nedeniyle Emir'de bir süre oturdu. Kısacası, şu tabloda Galatasaray'ın bize diş geçirmesi için her istediği vardı ama attığımız fark buna rağmen 20.
Yani arkadaşlar; hakemler açıkça maçı bir taraftan oraya vermedikçe biz bu Galatasaray'ı yeneriz. Ama tempo yapmamıza müsaade edilmez, adice düdüklerle ritmimiz frenlenirse belki o zaman maç alma şansları olur.
Bir de... Bo'ya bir şey olmasın. Şu basketbol tarzını devam ettirebilmek için olmazsa olmazımız.