Bizim bir numarali eksikligimiz, mevcut oyuncularin cok kirilgan olmasi. Mac ici inis cikislar cok fazla: Buyuk Sahra Colu'ndeki gece ile gunduz arasindaki fark gibi… Lider ve atesleyici vasifli bir oyuncunun yoklugunda bu kadronun bu sekilde is yapmasi imkansiz. Su anda Avrupa Basketbolu'nde bu vasifta adam olup olmadigina emin degilim zira basketbolu o kadar detayli eskisi gibi izlemiyorum. "Var mi yok mu"dan ziyade, mevcut kadronun yetenekleri dahilinde oyunumuzun ancak ne sekilde ilerleyebilecegine iliskin bir elestiri idi. Gelecek sene, farkli kadro ve yapilanma ile ortaya konan oyun farkli olursa, o zaman bu ihtiyac da ortadan kalkabilir takim oyunu ile.
Biz mental gelişimi çok hafife alıyoruz bence
Farklı bir örnekle anlatmaya çalışayım: Tenisciler, hele ki ATP Top 50 Pro tenisciler, entellektüel seviye açısından dünyanın belki de en ileri spor dalıdır. Hepsi muhakkak bir iki yabancı dili çok iyi bilir, çoğu üniversite mezunudur, çok fazla maç oynarlar ve oyunun temeli bireysel karar ve hata dengesidir. Yani bir vuruşa karar verir ve yaparlar, başarılı olurlarsa sayıyı alırlar. Bugün bu sporu en üst düzeyde yapan Nadal, Djoko, Federer, Murray gibi isimler bile halen daha mental anlamda kırılganlıklarını tamamen çözmüş değillerdir.
hal böyle iken bahsettiğimiz mental gelişimi, sosyal hayatlarının sınırları belli olan, keza eğitim düzeyi de vasat veya altında olan 20-28 yaş arası adamlarda görmek ciddi bir beklentidir. Bu mental gelişimi saplantı haline getirmiş Vujosevi(veya benzeri) gibi bir adamla böyle bir yapılanma yapabilirsin ama mevcut düzende bu tip adamlara ekmek yok. Gene de bu kombinasyonun en başarılı olduğu isimlerden biri Obradovic'tir. Melih'teki gelişim bile bunun ispatıdır.
Özetle bizim "böyle olmalı" diyerek kesbettiğimiz meselede sandığımız gibibir müdahele ile düzelme yok. Eldeki yerli çekirdeğini o noktaya çekmedikçe her transfer dönemi aynı şeyleri tartışır dururuz