Gönderen Konu: 1992: Partizan'ın mucize yılı  (Okunma sayısı 2672 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Umut

  • Genel Moderatör
  • Üye
  • Yaş: 43
  • Yer: Berlin
  • İleti: 3657
  • Cinsiyet: Bay
  • Обрадовић: беспрекорна командант
1992: Partizan'ın mucize yılı
« : 12 Temmuz 2014, 00:58:57 »
Yine Euroleague'de yayınlanmış güzel bir yazının çevirisiyle karşınızdayız. :)

Alıntı
1992: Partizan'ın mucize yılı



Not: Bu yazı Vladimir Stankovic tarafından 10 Nisan 2011 tarihinde kaleme alınmıştır.

Avrupa'nın en önemli turnuvasının 53 yıllık tarihi birçok dramatik finale sahne olmuştur. Fakat şu ana kadar, bunların sadece bir tanesi son saniyede atılmış bir üç sayılık basketle sonuçlanmıştır. Bu, tabii ki 16 Nisan 1992'de, İstanbul'da, Partizan ile Joventut Badalona arasında oynanan final maçında Alexander Djordjevic tarafında kaydedilen ünlü şuttu. Bitime 8 saniye kala Tomas Jofresa Joventut'a 70-68 üstünlüğü getiren turnikeyi bırakmıştı. Slavisa Koprivica, Partizan'ın uzunu, topu Djordjevic'e teslim etti, o da tüm sahayı koşarak tam bitiş anında uzun süre unutlmayacak üçlüğü attı. Partizan 71-70 kazandı ki bu sezonun en büyük sürpriziydi zira sene başında bahis dünyasında kimse Partizan'a, Avrupa şampiyonluğu için zerre şans tanımıyordu.

Fakat Djordjevic'in üçlüğü aslında birçok sebepten garip ve sıradışı geçen sezonda meydana gelen mucizelerin zirve noktasıydı. Muhtemelen hikaye 1991 yazında başlıyordu. O yaz İtalya'da düzenlenen Eurobasket'e hazırlık amacıyla toplanan takıma hazırlıkların 2. aşaması başlamadan önce birkaç gün izin veren baş antrenör Dusan Ivkovic çalışmaların devamı için Belgrad havaalanında toplanılmasını kararlaştırmıştı. O gün geldiğinde Partizan oyuncusu Zelijko Obradovic de dahil herkes gelmişti. Obradovic doğruca Ivkovic'in yanına gitti ve "Ben gelmiyorum" dedi.  Sebebi işittiğinde Ivkovic'in şaşkınlığı daha da artmıştı: "Dün gece itibariyle Partizan'ın yeni koçu benim".

Obradovic sadece 31 yaşındaydı fakat kendisinin idolü olan ve hemşerisi Partizan spor direktörü Dragan Kicanovic tek bir şart karşılığında ona baş antrenörlüğü önermişti: Oyunculuk kariyerini derhal noktalayacaktı. Bir gece içinde Obradovic bu mücadeleye girmeyi kabul etti. Bu, bu Mayıs ayı ile beraber Obradovic'in 11 kez Final Four'da sahne almasıyla sonuçlanan parlak kariyerinin başlangıcı oldu. Diğer 10 Final Four'un 7'sini kazandı: 1992'de Partizan ile, 1994'te Joventut ile 1995'te Real Madrid ile ve 2000, 2002, 2007 ve 2009 yıllarında Panathinaikos ile. Ayrıca bunlara Real Madrid ile 1997'de ve Benetton Basket ile 1999'da kazandığı Saporta Kupaları da eklenmelidir. Ancak Obradovic'in kendisi başlı başına, dolu dolu yazılacak bir konudur. (Bknz. Bir aşağıdaki post :)

Fuenlabrada'da ev sahipliği

O sezon Partizan Macar MOL Szolnoki takımını iki maçta da yenerek kolayca ikinci tura ulaştı. Bu sezonda FIBA'nın yeni uygulaması gereği güçlü ülkelerin 3 takımla katıldığı turnuvaya son 16 seviyesinde dahil oldular. FIBA bu uygulamayı UEFA'nın Şampiyonlar Ligi'nde benzer bir uygulamaya geçmesinden 1 sene önce gerçekleştirdi. 16 takım, 8 takımdan oluşan iki gruba ayrıldı. Partizan'ın rakipleri İspanya'dan Estudiantes ve Joventut, İtalya'dan Milano, Yunanistan'dan Aris Selanik, Almanya'dan Bayer Leverkusen, Belçika'dan Maes Pils ve Hollanda'dan Comodor Den Helder idi. Sırbistan'da savaş olmasa bile bölünmekte olan Yugoslavya'daki acımasız çarpışmalar nedeniyle FIBA 3 Yugoslav takımı Partizan, Cibona ve Slobodan Dalmacija Split'in (Jugoplastika) iç saha maçlarını tarafsız bir ülkede oynamalarına karar verdi. İronik bir şekilde, Hırvat takımı olan Cibona ve Slobodan resmi olarak Yugoslavya'yı temsil ederken ülkede dehşet verici bir savaş, Hırvatistan kendisini ayırmaya çalışırken devam etmekteydi. Ancak daha ortada savaş yokken, 1990-91 sezonu sonunda bu takımlar Yugoslav temsilcisi olarak belirlendikleri için paradoks ortaya çıkmış oldu.

3 takımda yeni evleri olarak İspanyay'ı belirlediler. Partizan Fuenlabrada'da, Cibona Puerto Real'de ve Slobodan da La Coruna'da maçlarını oynadı. Partizan, kimsenin hayal bile edemediği şampiyonluğa giden yoluna deplasmanda Den Helder'i, Danilovic'in 22 sayıyla en skorer oyuncu olduğu maçta 75-81 yenerek başladı. İkinci maçta şimdiden "evi" olan Fuenlabrada'da Maes Pils'i Danilovic'in 23 sayısına eklenen Djordjevic'in ve Vlada Dragutinovic'in 11'er sayısıyla, 20 sayı farkla mağlup etti. Bizzat şahit olduğum ve Partizan'ın gerçek potansiyelini gözler önüne seren 3. maçta Fuenlabrada'da Milano'yu ağırladılar. Koç Mike D'Antoni'nin takımı Milano Darryl Dawkins, Johnny Rogers, Riccardo Pittis, Davide Pessina, Antonello Riva, Piero Montecchi, Marco Baldi, Andrea Blasi ile gerçekten inanılmaz bir ekipti... fakat Partizan'ın yeteneği deneyim ve maddi güce karşı Danilovic'in (31 sayı) tek kişilik şovuna eklenen Djordjevic (14), Koprivica (19) ve Ivo Nakic (15) ile galip gelmeyi başardı. Sanırım Partizan ile 4000 Fuenlabrada taraftarı arasındaki sevgi hikayesinin gerçek başlangıcı bu maçtır. Bu noktadan itibaren Partizan, İspanyol takımlarına karşı bile gerçek manada kendi evinde oynamaya başladı. Dördüncü maçta Partizan Badalona'da yenildi; 79-76. Ancak genç oyuncular bir gerçeği kavramıştı: Herhangi bir takımla mücadele edebilirlerdi. Partizan, beşinci maçta Leverkusen'de 80-73 ve özellikle altıncı maçta, Fuenlabrada'da Estudiantes'e, Jose Antonio Orenga'nın 30 ve Ricky Winslow'un 23 sayısıyla, net bir şekilde 75-95 kaybedince şüpheler ortaya çıktı. Aris'e karşı, Nikos Galis'in 33 sayısına rağmen alınan 75-83'lük deplasman zaferi ve Fuenlabrada'da rahatça elde edilen 111-77'lik Den Helder galibiyeti (Danilovic 24, Zoran Stevanovic 20, Djordjevic 19, Nakic 17) Partizan'ı 5-3'lük sonuçla 3. sıraya yerleştirdi. O sezonun bir başka yeniliği olarak ilk dört takım play-offlara katılıyordu.

Belçika'da alınan 86-72'lik Maes Pils mağlubiyeti şüpheleri tekrardan gün yüzüne çıkarırken Milano'ya karşı, bu kez İtalya'da alınan 89-94'lük galibiyet tekrar umutları yeşertti. Sonraki sezon İtalyan ekibine katılacak olan Djordjevic'in 23 sayısına Danilovic 21 sayıyla eşlik etti, ev sahibine Riva'nın 29 sayısı yetmedi. 11. haftadaysa kilit bir maç, Fuenlabrada'da Joventut'a karşı oynandı oynandı. Djordjevic (21) ve Danilovic (20) ikilisi gene ölümcüldüler ancak maçın adamı attığı 12 sayıyla değil bitime 2 saniye kala kusursuzca kullandığı iki serbest atışla Zoran Stevanovic'di. Partizan'a destek veren 4000 İspanyol taraftar Joventut'un bölgesi Katalunya'da öfkeye neden oldu. Danilovic'in 20 ve Rebraca'nın 19 sayıysla gelen 93-69'luk Leverkusen galibiyetiyle Partizan play-off yolunu açmıştı. 75-72 ile İspanya'da alınan Estudiantes mağlubiyeti sonrası son maçta Danilovic'in 29 sayısıyla gelen 99-65'lik Aris galibiyeti 9-5 ile Partizan'ı play-offlara taşıdı. Joventut 11-3 ile lider, Estudiantes ve Milano da 10-4 ile ikinci ve üçüncü sıradalardı. Diğer gruptaysa (A Grubu) play-off yapan takımlar 10-4 ile Knorr Bologna, Barcelona ve Maccabi; 9-5 ile Cibona'ydı.

Aynı gruptan yarı finalistler

İlginç bir şekilde İstanbul'daki Final Four'da yer alan takımların tamamı B grubundandı. Joventut, Cibona'yı 2-0'la geçerken Milano, Barcelona'yı süpürmüş, Estudiantes, Maccabi'yi geçebilmek için 3. maça ihtiyaç duymuştu. Aynı şeyi Partizan da Ettore Messina'nın Knorr Bologna'sına yaptı. Bu sezon Belgrad'da oynanan tek maçta Djordjevic'in 26, Danilovic'in 20 ve Nakic2in 13 sayısyla 78-65 galip geldiler. Ancak iki maç Knorr'un kendi evinde oynanacaktı. İtalyanlar ilk maçı tek sayı farkla 61-60 kazandılar (Brunamonti 20, Danilovic 19) fakat ikinci maçı 65-69 kaybettiler (Binelli 23, Danilovic 23). Partizan Final Four'a sızmayı başarmıştı.

Yarı finalde Partizan, Milano'yu o sezon 3. kez mağlup etti. Danilovic'in 22 sayı, 10 ribauntluk müthiş "double-double"ına Djordjevic 21, Koprivica 14 ve Mladjan Silobad 10 sayı ekledi. Diğer maçtaysa Lolo Sainz'ın koçluğunda Joventut Estudiantes'i 91-69'la dağıttı. 28 sayı şu an kulüp başkanlığını yapan Villacampa'dan geldi. Final maçıysa Djordjevic'in meşhur üçlüğüyle sonlandı. Bu şut şansa sayı olmamıştı zira Djordjevic 5/7 üçlükle maçı noktaladı. MVP olan Danilovic 25 sayı atarken Djordjevic'in 23 sayısı vardı. Stevanovic (6), Nakic (5), Koprivica ve Silobad (4'er), Nikola Loncar ve Vlada Dragutinovic (2) diğer skorerlerdi. Sadece Rebreca'nın sayısı yoktu.
21,7 yaş ortalamalı, 31 yaşındaki çaylak bir koçu olan ve 21 maçın sadece 1 tanesini evinde oynayabilen bir takımdı şampiyon. Ve son saniyede gelen bir üçlükle kazandılar. Ayrıca kendi liglerini ve kupalarını da şampiyon tamamlayarak unutulmaz bir sezona imza attılar.

*Yazının orjinali: http://www.euroleague.net/features/voices/2010-2011/vladimir-stankovic/i/84553/5237/1992-partizan-s-miracle-year
Kara deryalarda bir FENERsin!

Çevrimdışı Solamnus

  • Üye
  • Yaş: 40
  • Yer: istanbul
  • İleti: 1880
  • Cinsiyet: Bay
  • in zeljko we trust!
    • cemturk
Ynt: 1992: Partizan'ın mucize yılı
« Yanıtla #1 : 12 Temmuz 2014, 11:00:44 »
Umut eline sağlık büyük bir hizmet bu yaptigin teşekkürler...

Çevrimdışı Umut

  • Genel Moderatör
  • Üye
  • Yaş: 43
  • Yer: Berlin
  • İleti: 3657
  • Cinsiyet: Bay
  • Обрадовић: беспрекорна командант
Ynt: 1992: Partizan'ın mucize yılı
« Yanıtla #2 : 12 Temmuz 2014, 12:24:25 »
Bir şey değil kardeşim. Bana da eğlence oluyor arada. :)
Kara deryalarda bir FENERsin!

Cem Ağrak

  • Ziyaretçi
Ynt: 1992: Partizan'ın mucize yılı
« Yanıtla #3 : 12 Temmuz 2014, 12:55:10 »
Eğlenmeye devam et umut
Eline sağlık. Keyifle okuduk

Çevrimdışı Umut

  • Genel Moderatör
  • Üye
  • Yaş: 43
  • Yer: Berlin
  • İleti: 3657
  • Cinsiyet: Bay
  • Обрадовић: беспрекорна командант
Ynt: 1992: Partizan'ın mucize yılı
« Yanıtla #4 : 12 Temmuz 2014, 14:00:04 »
Bundan sonra takipteyim kardeşim. Bu çevirileri yapmak şart. Çok bir zoru da yok. 8)
Kara deryalarda bir FENERsin!