Koç Sırp basınına uzunca bir röportaj vermiş, ilk kısmını dün yayınlamışlar. 2. kısmı da gelecek yakında. Önemli olan soru ve cevapları çevireyim şuraya;
- 30 milyon insan Fenerbahçe için alkış tutuyor. Bu nasıl bir duygu?
- Ben bu insanların kaybolan güvenlerini geri getirme fikri ile geldim ve büyük ölçüde başarılı olduğumuzu düşünüyorum. Euroleague'de her maçı dolu salon önünde öynadık. İnsanların size güvenmesi ve yanınızda olması önemlidir, bu müthiş bir duygu.
- Pankartlardan görüldüğü kadar insanlar sizi tanrı olarak görüyor. Bunun getirdiği bir yük var mı?
- Hep aynı şekilde çalışmaya devam ederim. Yük ve baskı bu işin ayrılmaz parçaları. Her sabah uyandıktan sonra kendi hatalarımı ve takım için daha iyi neler yapabileceğimi düşünürüm. Saha içindeyken tribünden pek haberim olmuyor çünkü oraya konsantre oluyorum, oyuncularımı gösteriyorum. Maçlarda her bir taraftarın çok önemli yükümlülükleri var.
- Fenerbahçe'yi kariyerinizdeki diğer takımlarla karşılaştırabilir misiniz? Özel olan ne?
- Fenerbahçe'yi çalıştığım diğer kulüplerden ayıran şey bir spor kulübü olması. Bir sürü spor branşı var, taraftarlar Aziz Yıldırım'ı çok seviyor. Basketbol şubesinin ana sponsoru Ülker. Birlikte daha iyi nerelere gelebileceğimizi oturup konuşuyoruz, bunları düşünebiliyoruz. Tabii her şeyi yapmak zaman alan bir iş, kolay gerçekleşmiyor.
- Avrupa Şampiyonası döneminde her şey yolunda gitti mi?
- Kariyerimde ilk kez önemli oyuncularımdan eksik şekilde çalıştım. 6 hafta, 42 iş günü, 50 antrenman ve 12 maç. Sadece 4 kez birlikte çalışabildik. Rakiplerimizden Galatasaray'ı yenerek kupa şampiyonluğu ile başladık.
- Kulüpten ne kadar memnunsunuz?
- Temmuz ayında imzaladım. Kulüp organizasyonu, insanlar ve sair her şeyden memnunum.
- Süre ne kadar? Zeljko Obradovic sadece yerel şampiyonluklarla değil Avrupa kupalarıyla da ilişkilidir.
- Bu yüzden bu tercihi yaptım. Benimle aynı emelleri olan oyuncu grubu ve bir kulüp var, Euroleague'i kazanmak.
- Bu seneki hedefleriniz neler?
- Gideceğimiz yeri bilemeyiz ama hedeflerimiz her alanda büyük. Bazen güzel hayaller kurarım ama gerçekçi bir insanım. Nokta nokta düşünüyoruz. Önümüzdeki hedef Top8. Sonra Türkiye Kupası, sonra Türkiye Ligi.
- Final Four için kimleri rakip olarak görüyorsunuz?
- Top16 grubumuz güçlü ve korkutucu. Olympiakos son 2 yılın şampiyonu. Panathinaikos ve Milan'ın Avrupa şampiyonlukları var. Efes ve Malaga'nın F4 başarıları var. Bir tek Fenerbahçe'nin yok (gülüyor). CSKA, Barcelona, Maccabi ve Kuban da çok güçlü ekipler. Şimdiden bir şey söylemek mümkün değil.
- Türkiye Ligi hakkında bir kaç şey konuşalım. Uzun zaman birlikte çalıştığınız Dimitris Itoudis şimdi Banvit'in başında.
- Çok güçlü bir lig. Euroleague'e göre bir fark var, her maçta bir yabancıyı dışarıda bırakmak zorunda kalıyorum. Sahada 2 Türk oyuncunun olması gerekiyor. Dimitris çok büyük bir iş yapıyor.
- Takımın neredeyse yarısı Sırpça konuşuyor. Geri kalanlara da öğretmeyi düşünüyor musunuz?
- Tabii ki hayır. İngilizce konuşuyoruz. (kahkahalar)
- Partizan'a karşı 2 kez oynadınız. Neler hissettiniz ve Bogdan Bogdanovic hakkında neler düşünüyorsunuz?
- Partizan yetenekli gençler için büyük bir fırsat sunuyor. Sakatlıklar var, başka sıkıntılar var ama mücadele ediyorlar. Bogdanovic müthiş becelerileri olan ve Milosavlijevic ve Kinsey gibi müthiş arzu-fedakarlık gösteren bir oyuncu. Lauvergne'yi de bunların içine katabiliriz. Bogdanovic ve arkadaşları iyi işler çıkarıyor.
- Bojan Bogdanovic ve Nemanja Bjelica'nın oyunundan ne kadar memnunsunuz? Geliştirebilecekleri noktaları var mı?
- Bojan 24 yaşında. Eskisiden daha fazla katkı yapmak adına gerekli iyileştirmeleri yapacağız. Çok iyiler ama daha da iyi olabilirler. Bireysel eğitim de çok önemli. Ben oyuncularıma "şu dönemin hayatanızın en güzel dönemi olduğunun farkında değilsiniz" diyorum. Bir gün basketbolu bıraktıklarında ne dediğimi çok iyi anlayacaklar.
- Bogdanovic NBA yolunu mu tutacak yoksa Fenerbahçe'de mi kalacak?
- Gelecek için böyle bir planı var. Yazın oturup kendisiyle konuştuğumuzda mantıklı bir şey istediğini söyledim ama ona bir soru sordum: "Burada oynamak mı istiyorsun yoksa orada oturmak mı?" Bu sezon müthiş bir şekilde gelişti ve Avrupa'nın en iyi oyuncularından birisi oldu. Gelecek sezon için ne olur bilemiyorum ama o benim yerimi ve kulübünü biliyor.
- İstanbul hakkında kısa bir izlenim alabilir miyiz?
- Geçmişte defalarca geldim. 1992'den dolayı kendime bağlı görüyorum (gülüyor). Bazı arkadaşlarım bana şehri gezdirmişti, Oktay Mahmuti bunlardan birisidir. Kulüpteki personelden de çok memnunun. Çalıştığımız ortam harika. Şehrin nüfusu 18 milyon. Tek sorun trafik. Benim olayım rutin: günde iki antrenman, seyahatlar ve maçlar. Bazen akşamları yemek için dışarı çıkıyorum. Ana genel olarak dinamik bir şehirde sakin bir hayat yaşıyorum.
- 1992'ye geri dönelim. O dönem takımın 2 ana oyuncusu Danilovic ve Djordjevic'in arası iyi değildi. Bu olayın takımın kimyasını bozmamasının nasıl önüne geçtiniz?
- Oyuncular ve antrenörler halkın önünde önemli figürler olduklarını unutmamalılar, bunu iyi anlamalılar. Oyuncular arasında bireysel bir problem varsa ben hep onları konuşmak için çağırırım. Bir oyuncu takım arkadaşı hakkında bana konuştuğu zaman onu durdururum ve kendisine "hemen kendisini arayıp çağıralım" derim. Durumu kontrol etmek gerekir. Takım atmosferi sayılardan önemlidir. İş olumsuz tarafa doğru büyürse tepki gösteririm. Kulüp ve takım her zaman önemlidir.
- Koçluk felsefenizi formüle eder misiniz?
- Basketbol değişen bir oyun. Oyuncular her zaman farklı ama her zaman sahada hızlı düşünmeniz gerekiyor. Bir sürü şeyi aynı anda düşünüp karar verebilmelisiniz. Özveri mottolarımdan birisidir. Hepimiz taraftarlarımızın memnun olacağı bir oyun oynamak istiyoruz, aynı zamanda oynadığımız oyundan kendimizin de memnun olması gerekiyor. Yaratıcılık, işe bağlılık, iyi organizasyon, eğitim ve takım oyunu. Bunlar benim maddelerim.
- Ve hayat mottonuz?
- Her sabah mutlu uyanın ve hayatın tadını çıkarın.
- Aileniz sizinle birlikte İstanbul'da mı?
- Kızım Anja burada. Buraya gelme kararında benim herhangi bir etkim yok. Kendisi benden bir yıl önce geldi ve burada çalışıyor. Barcelona'da bir evimiz var. Oğlum Djordje Joventud'a dil okuluna gidiyor.
- Oğlunuz da basketbol hayranı mı?
- Tabii ki. NBA'i iyi bilir.