Hayatın her alanında, idealler ile realiteler arasındaki çatışmayı görürürüz. Sen ideal olanı dile getirmişsin. Keşke dediğin gibi, taraftar kötü oynasa bile oyunculara takmasa. Ancak pratikte bunun gerçekleşmesi imkansız. Zaten, ideal bir toplum olmanın çok ötesindeyiz. Sanmıyorum ki bu realite, bu basketbol örneğinde bir anda ideale dönüşsün.
Cevaplarına dönecek olursam... Mücadele konusunda Kaliniç hep aynı noktada demişssin. Dikkat edersen, senin kullandığın anlamıyla mücadele ile benimki ayrı. Konteksten bağımsız bakarsak büyük ihtimalle senin kullanımın daha doğru. Maç içinde ortaya konan eforu kastetmişsin. Ben, efordan ziyade, maçta yapılan katkı ve performans kalitesini de içine katmışım. Açıkçası, senin kullandığın manası ile mücadele benim için fazla bir şey ifade etmiyor. Mesela, Emir de mücadele ediyordu. Keza, Barış Hersek de eminim ki ciddi bir efor ortaya koyuyor. Ancak iş, pozitif bir sonuç elde etme olunca, mücadele elzem ama tek başına yeterli bir kriter değil. Obradoviç'in Kaliniç'e bağırmamasını onun beklenen performansı ortaya koyduğuna yormuşsun. Birincisi, Obradoviç'in neden bağırdığı ile ilgili tüm sebepleri içine alan genel bir kanun yok. İkincisi, Obradoviç'in geçen sene hiç bağırmadığı tek oyuncu kim? Goudelock. Ancak, Hoca'nın onun oyunundan tatmin olmadığını bu sene gördük.
Ideal toplum olmadığımız konusundaki eleştiriler doğru abi, yine de herkes çevresindekini uyarmalı böyle konularda. Hak edene övgü, hak etmeyene yani mücadele etmeyene eleştiri.
Kalinic'in mücadelesinin performansa dönüşmemesi konusunda... Ben burada bir çok etken olduğunu ve bir çoğunun dışsal etkenler olduğunu düşünüyorum. Saydığım gibi ilk kez yeni bir ülke ve takım olması mesela. Ayrıca Murat Murathanoğlu çok güzel ifade etmiş, ironik bir şekilde, Vesely'nin sakatlanmasıyla Kalinic'in görev tanımı çok daha netleşti. Önceden onun çok iyi yaptığı şeylerin (savunmada açık kapayarak her yere yetişme, hücum ribaundu, açık sahada kulvar koşma, backdoordan cut etme...) büyük bir kısmını Vesely yapıyordu ve Datome oyundan çıkınca giren Kalinic'in ceza şutu atması en kritik mesele oluyordu. O da bu şutlarda korkunç bir yüzde ile oynayınca (burası içsel bir sebep mesela) özgüven kaybederek kendi iyi yaptığı şeyleri de Top 16'da yapamamaya başladı. Şimdi Vesely'nin yokluğunda, bir kaç haftadır yükselen formunun üstüne ona büyük bir rol biçilince, o da parladı.
Kendine güvenini tekrar kazanıyor, böyle devam ederse eminim ki önümüzdeki zorluk derecesi yüksek maçlarda şimdikinden de iyi oynayacak. Belki 17 sayı yapmayacak ama 5 ribaunt 3 asist yapmaya devam edecek, ceza şutlarını sokacak, her ribaunda ve savunma yardımına yetişecek. Bu potansiyel onda var.
Fiziksel olarak yapamayacağı şeyleri kısa oyuncuyu savunmak ve hücumda topla yüzü dönük yaratmak olarak görüyorum, ama zaten ona bu işler düşmeyecek her şey yolunda giderse.
Sent from my LG-D855 using Tapatalk