Hangi takımlı olduğu falan neyse de, taraftara su veren oyuncu transfer edilmeli arkadaş

(Polen maç sırasında köşedeyken, arkadan su isteyenlere dönüp su şişesi verdi)
Güneşli bir bahar havası, insanları dışarıda gezmekten alıkoyup kapalı ortama hapsedip eziyet çektirecek yegane şey Fenerbahçedir. Bilet kuyruğu fazla sıkıntı değildi ama koca salona gelenleri tek giriş kapısından içeriye almak isteyen federasyon saçmalığı yüzünden uzun kuyruklar oluşuverdi. İlk defa salonun yol tarafına değil de diğer tarafına doğru uzayan bir kuyruğuna tanıklık ettim. Sonra diğer tarafa doğru da bir kuyruk oluşunca , kaynak yapanlarla kuyrukta bekleyenlerin enayimiyiz tartışmaları başladı.
İçeride evsahibi Vakıfbank orta tribünü parselleyip çoluk çocuk taşıma seyirciyle doldurmaya çalışıyordu. Fenerbahçeliler diğer kısımlara sıkışıverdi. İlginç bir şekilde maçları düzenli takip eden Cadde ekibi bench arkası tribüne birikince, orada oturup maçı izleyeceğini zannedenler çevreye yayılıverdi. File arkası üst kata da birkaç taraftar grubu daha yerleşmekteydi, bulunduğumuz köşeden görülmedikleri gibi karşılıklı tezahürat hariç pek bir etkinlikleri hissedilmiyordu, salonun file arkalarındaki katlı yapısı kopukluk yapıyor, portatif tribünler de açılmadığı için sahaya yakın baskı kurmakta zor oluyor.
Etrafta birçok tanıdık yüzle muhabbet ederek zaman geçirdik, dışarıda kuyruk yola doğru da uzamıştı.
Salondan eskiden tanıdık isimlerle köşeye yerleşiverdik. İlk maçta da burada bir yere oturmuştum ama ortam ölü gibiydi. Bu sefer bir taraftar kitlesinin yerleşmesiyle bu coşku etrafa da sıçrayıverdi.
Bizler inandık sizde inanın tezahüratları eşliğinde maç öncesi başlayan güzel atmosfer, oyuna hızlı girişle her sayı sonrası devam ediyordu. Ne zaman ki Vakıfbank mola aldı, rüzgar tersine esmeye başladı, bu sefer bizim koçtan bir mola hamlesi bekliyordum ama ikide bir arkaya yardımcısına bakıyor, işaret verecek gibi oluyor sonra skorborda bakıp vazgeçiyordu. Böyle böyle fark eridi, bizim sahte özgüvende aynı şekilde yokoldu.
Bu noktadan sonrası seti devamlı önde götürsekte ensemizden ayrılmayan inatçı bir rakip sonucu en kritik sayılarda tökezleyerek geri düşüp yaşanan moral bozukluğu ortama hakim oldu.
İkinci set rakip bizim tarafa geçtiği için iyice onları bozmaya laf atmaya uğraşır olduk, ama çok mesafe ve gürültü vardı, çabamızın yarısı boşa gidiyordu. Seti bırakır gibi bir havada söylenmeye başlanan sevdamıza kimse engel olamaz bestesi sırasında üstüste sayılarla bir hava yakalanıverdi.
Kazandığımız set dahil maçtaki tribünün en coşkulu anları yaşanıyordu. Öne geçmiştik ancak hakemin çaldığı çift pas kararı sonrası ivme gene değişiverdi, hırsız hakem sesleri yükselmekteydi. Eda'nın dışarıya yolladığı servis Vakıfbanklılara nefes aldırdı, üstüste yapılan hatalarla bu sette gidiverdi, suratlar iyice asılarak takım bizim tarafa geliverdi. Bundan sonra takımı morallendirmek oldukça güçtü, ümitsizlik havası ortalığı sardı.
....
Şimdi yüklenmiş olan birkaç videoyu ekleyeyim, devamını sonra tamamlarım
https://www.youtube.com/watch?v=wbnuLjPZ4tghttps://www.youtube.com/watch?v=41eedsWkitI