sadık bir bobby hayranı olarak müsadenizle, başrolde olmadığı, atış yüzdesinin kötü olduğu (2/7) bir maçtan sonra dahi övecek bişeyler çıkarmak istiyorum. (1) ilki büyük oranda obradoviç'le alakalı. 3 maçta başımıza dert açan huertas'a karşı 4. maç bobby kozunu daha fazla oynadı (mesele sadece +3 dakika değil, karar dakikalarında sahada olması) huertas iyi bir hücum silahı. reyiz bu maçta silaha, kalkandan ziyade kendi silahıyla karşılık verdi. bu da benim hayran perspektifim yüzünden çok daha fazla epik bir tad bıraktı. ha, huertas'ın performansında bi değişiklik olmadı ve hatta zamanında wilbekin'e, huertel'e yaptığı gibi "ahan da şimdi arka arkaya top çalacak" beklentim de boş çıktı ama sayacağım 2. ve 3. sebeplerden ötürü yine de artıya geçtiğimizi düşünüyorum. (2) ('bir başka isim'le kıyaslama yapmayacağım, o meseleden sıkıldım) bobby'nin topu sloukas'a teslim etmede bir problemi yok. topu o yarısahaya taşısa bile slou'nun top dağıtımında ilk opsiyon olduğunu biliyor. süre kullanımı daha efektif hale geliyor. (3) bobby demek hücumda hareketlilik demek. topla ya da topsuz hücumda devamlı bir hareket içinde. giriyor, çıkıyor, topu talep ediyor (dolayısı ile sloukas topu ona vermek için aksiyon yaratmak zorunda da kalmıyor)... sonuçta savunmanın dengesini bozup hareketlilikte takıma maya oluyor.
başta melli ve guduriç olmak üzere, kuvvetli x faktörlerimiz kaliniç, sloukas, vesely... kısacası hepsi iyi bir güzellemeyi hakediyor. dediğim gibi, bu yazdıklarım sadece benim hayran perspektifim, o yüzden paylaşmak istedim