Umarım yanılıyorumdur ama Milano - GS - Maccabi serisinden ağır yaralı olarak çıkacağımızı düşünüyorum. Bu düşüncem takıma inancımın olmamasından kaynaklanmıyor, tam tersine uzun vade bağlamında takıma olan inancım tam. Klişe bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir ama her zaman söylerim ve buna inanırım; basketbol takım kimyası işi. 50 milyon euro da harcasan 100 milyon euro da harcasan takım kimyasını dengeli bir şekilde oturtamamış isen işler yürümez. Bu süreç önemli bir paradoksu da ihtiva eder. Yıldız oyuncun, kaliteli oyuncun ne kadar fazla ise uyumun gerçekleşmesi sürecinin zamanı da uzar. Beş yıllık süreç içerisinde dişlileri oturmuş ve sakatlıklar neticesinde büyük bir travma geçirmiş bir takımın hemencecik kabuk değiştirmesini bekliyoruz. Kolay değil, takımın liderliğine soyunan büyük bir yıldız ve bunu sindirmesi ve beslemesi gereken büyük egolar söz konusu. Ego vurgum negatif bağlamda anlaşılmasın. Çok insani bir mevzu ve ezberlerin aksine sanat dallarında ve spor branşlarında başarıyı getiren unsurdur. Mühim olan dozajdır. Milano aç, Makkabi aç. Galatasaray zaten malum, onlar için yılın maçı, şubeyi aklamak için maçı almak zorundalar. Bin atlı çocuklar gibi şendiler vesaire piranhalar gibi saldıracaklar vesselam. Üç maç da deplasmanda ve üç takımın da yılların birikimi acısı var bize karşı. İfade ettiğim durumun gerçekleşmesi durumunda; onu keselim, bunu asalım, şunu satalım, şu müzeci, bu karaktersiz, öbürü loser ve benzeri gibi yorumlar kullanmaktan ziyade taraftarın takımın yanında olduğunu göstermesi uzun vadede çok daha güzel günler görmemize vesile olacak bir reaksiyon olacaktır. Takım karakterli oyunculardan oluşuyor ve bu karakterler dile getirdiğim desteği gördükleri zaman bunun karşılığını vermek için elinden geleni ardına koymuyor. Giden Bjelica'sı da, Udoh'u da, Bogdan'ı da Melli'si de Guduric'i de böyleydi, mevcut kadro da böyle. Sonuçlar bağlamında umarım yanılıyorumdur. Saygılar...