28.10.2016 Galatasaray Odeabank-Fenerbahçe 87-103Maç öncesi yapılan tüm analizlerde ve yorumlarda, Galatasaray’ın ilk üç maçta yediği ortalama 97 sayının, savunma kısmında neredeyse reaksiyonusuz oynamalarından kaynaklandığından ve takımda gerçek manada savunma yapan oyuncu bulunmamasıyla sonuçlanan kadro kurgu hatasından dem vuruluyor, ancak Fenerbahçe’nin bu seneye ciddi manada savunma takımı(!) kimliğiyle girmesinden ötürü de işin atma kısmında sorun yaşamayan Galatasaray’ın böyle bir maçta nasıl tepki vereceğine dair çok farklı yorumlarda bulunuluyordu.
Gerçekten de Galatasaray maça, seyircinin de ivmelendirdiği bir savunma gayretiyle başlayıp hücumda da fazla aksamayınca ilk 5 dakika sonunda 15-7 gibi bir skorla öne fırladı. Yüksek motivasyonla el üstü şutları soktular ve aslında göründüğü kadar yavaş olmayan Antic’in ekstra hızlı ayaklara sahip Galatasaray uzunları karşısında zorlanmasıyla da kontrolü ele geçirdiler. Ancak televizyon molası sonrası kısa süre daha sahada kalan Antic’in, Vesely’yle değişmesi sonrası savunması sıkılaşan Fenerbahçe hücumda Dixon’ın sürüklemesiyle kısa sürede farkı eritti ve Ekpe’nin de ribaunt ve sayı katkısıyla ilk çeyreği 3 sayı farkla (19-22) önde kapattı. Bu çeyreğin son 5 dakikasının skorunun 4-15 olduğunu gördüğümüzde ivmenin nasıl ters yüz olduğunu da anlayabiliyoruz.
İlk çeyrek sonunda ters dönen kontrolü tekrar ele geçirebilmek adına Thompson ve Dentmon’ı oyuna alan Ergin Ataman’ın bu tercihleri tam anlamıyla elinde patladı. Savunmada katkı veremediği gibi bu ikili hücumda da, bilhassa Dentmon’ın saçma el üstü zorlamalarıyla katkıdan çok zarar verirken Galatasaray, maçın başındaki savunma gayretini de tümden kaybedince fark hızla yükseldi. 2. çeyreğin başlarında Datome adeta alev aldı. Aynı bölgeden gönderdiği 3 tane üçlükle arka arkaya 9 sayı buldu. Hücumda neredeyse hiç boş dönmeyen Fenerbahçe çeyreğin ilk 5 dakikası geçilirken 26-40’lık skoru (5 dakikada 18 sayı) bulmuştu bile. Kalan sürede Pleiss’in can havliyle attığı üçlükle başlayan direnme isteğine Nunnaly ve Kalinic’ten hücum sahasında gelen hatalar da eklenince tekrar heveslenen Galatasaray devreye 41-48 gibi makul bir farkla girmeyi başardı. Devre itibariyle tamamen savruk ve kaos basketbolu oynuyor imajı çizen Galatasaray’a karşılık toplamda 10 dakika kendi oyununu oynayan Fenerbahçe’nin, kalan 10 dakikada kapasitesinin çok üzerinde sayı yiyerek soyunma odasına gittiğini gördük.
3. çeyrek Fenerbahçe’nin maça başlayan beşiyle parkeye çıktığı ve karşılıklı sayılar ve savunma hatalarıyla geçilen bir ilk kısma sahne oldu. Son 5 dakikaya yaklaşırken Galatasaray 48-52 ile uzunca süre sonra en düşük farkı yakaladı. Ancak hemen tepki veren Fenerbahçe’de, Datome ve Ekpe farkı tekrar 9 sayıya çeken isimler oldular ve TV molasına böyle gidildi. Bitime 2.30 kala tekrar farkı 14 sayıya (50-64) çeken Fenerbahçe’ye karşı reaksiyonu yine can havliyle atılmış ve şansla sayı olmuş Dentmon üçlüğüyle verdi Galatasaray. Seyircinin tekrar uyanmasıyla azimlenen sarı-kırmızılı ekip Ergin Ataman’ın denize düşen adam rolüyle sahaya fırlatıp sarıldığı Smith ve Dentmon “Takılın abi işte” moduyla verdiği müsamaha sonrası bu iki isimden gelen beklenmedik asist katkılarıyla da tekrar farkı eritti ve son çeyreğe 6 sayılık bir farkla (64-70) girildi. Bu süreçte Vesely’ye çalınan ve bence doğru olmayan sportmenlik dışı faul ve geçen seneden beri bilmem kaçıncı kez sergilenen, Barış Hersek’in son topu savunmak üzere sahaya girip rakibe faul atışı attırmasıyla sonuçlanan sekans farkın erimesine katkıda bulundu. Obradovic böyle anlarda Barış’ı sahaya alarak “Nazar gitsin üstümüzden abi, feda olsun” demeye çalışıyor da olabilir. Emin değilim…
Böylelikle Galatasaray’ın ümitli başladığı son çeyrek sahnelenmeye başlandı. Fenerbahçe Sloukas’ın sayıları ve Ekpe’ye yaptığı 2 asistle hızlı başladı ve fast-break sonrası Kalinic’in üçlüğüyle farkı tekrar 13’e (66-79) çekti. Bundan sonrası Smith vs. Fenerbahçe şeklinde cereyan eden maçın son 2 dakikasına girilirken 16 olan (74-90) fark, yine karambole atılan iki el üstü üçlükle 10 sayıya inince Obradovic saha ortasına kadar gelerek, kulaklarından tutup sürüklemekten kendisini son anda alıkoyup oyuncuları molaya götürdü. O esnada “Obradovic Kırmızısı” isimli müstesna rengin en şatafatlı halinden bir sekans da sundu bizlere. Mola dönüşü Sloukas’ın asla bırakmadığı liderliğine Dixon da eşlik edince maç krize girmeden rahat bir şeklîde tamamlandı (87-103).
Maçtan Fenerbahçe adına notlar çıkarmak istersek, öncelikle istenen savunmanın sadece 20 dakika civarında yapıldığını ve fark 10 üzerine çıktığı dönemlerde bir gevşeme yaşandığını söyleyebiliriz. Galatasaray’ın zorlama şut deneyeceği ve bir şekilde sokmayı da becerdiği (attığı sayı ortalamasından belli bu) ortadayken savunmada ellerin, zaman zaman, bu zorlama şutları deneyecek olan Dentmon, Smith, Daye gibi isimlere karşı kalkmaması koçu çileden çıkardı. Öte yandan buraya, belki de takımın en formda ismi olarak gelen Antic’in Galatasaray uzunlarıyla eşleşmede yaşadığı ciddi sıkıntı da gözlerden kaçmadı. Bu durum ayakları yavaş kaldığı için ortaya çıkmadı; en azından tam olarak böyle değil. Daha çok tarz olarak, bilhassa Daye onun eşleşebileceği bir uzun değil. Hoş, Daye ne kadar uzun, o da tartışılır ya… Fakat 30 dakika üzeri sahada kalan Ekpe, Avrupa kariyerinin en dominant oyunlarından birisini (hem de blok yapmadan) oynadı. Topladığı 6 hücum ribauntuyla Galatasaray pota altını işledi ve sıkışık anlarda anahtar oldu. 31 ratingle zaten nasıl oynadığı netleşiyor. Yıllardır istediğimiz “Yunan Gard” da kariyerinin en iyi oyunlarından birisini sergiledi. %75’le attığı 24 sayı kariyer rekoruyken yanına eklediği 7 asist kaymağı oldu. En kritik anlarda soktuğu (kaçırmadan) 4 üçlük takıma nefes verdi. Ha, bu arada kendisi bu sene 4 maç sonunda %79’la üçlük atıyor. 2. çeyrekte alev alan Datome ve son anlarda kapıyı kapatan Dixon da maçın diğer önemli figürleriydi. Galibiyetin arkadaşları tarafından Bogdan’a armağan edilmesiyse bu takımın kimyası gereği kimseyi şaşırtmamıştır sanırım.
Bundan sonraki süreçte savunma konsantrasyon süresi daha da yükselecek, hücumdaki yan parçaların adaptasyonu artacaktır. Özellikle Nunnaly bir şeyler yapmak için önce şutlarla çabaladı fakat olmadığını hızlı idrak edip arkadaşlarına hazırlayarak seçerek fark yaratabileceğinin sinyallerini verdi. Skorer kimliğini mutlaka sergilemek istiyor ancak bu gün 1/7 ile attığı sadece 4 sayı iken 6 ribauntu ve 6 asisti nasıl çok yönlü bir oyuncuya evrilebileceğinin tatlı sinyalleriydi. Her geçen gün artan savunma gayretiyse takdire şayan.
Kazasız, belasız, sakatlıksız devam…
