Dün salonda izledim maçı. Maç ile ilgili denecek fazla bir şey yok, yedeklerle, hatta yedeklerin yedekleriyle oynadığımız sekanslar oldu.
Eski bir Doğu bloku ülkesi olmasına karşın voleybol Macaristan'da pek popüler bir spor değil. Hatta su topu, eskrim ve kürek branşları çok daha popüler diyebilirim voleybola oranla. Çok büyük bir salon olmamasına karşın tek boş yer yoktu dün akşam, hatta merdivenlere oturanları dahi gördüm. Bunda Vasas'ın bir önceki maçı deplasmanda 2-3 kazanmasının da tesiri vardı ama esas faktör Fenerbahçe'nin gelmesi idi. Gazete haberleri "Vasas'ın dünyanın en iyi takımlarından birini konuk ettiği maçta iğne atsanız yere düşmezdi... Vasas set almayı başardı..." gibi cümlelerle başlıyor. Salonda gözlemlediğim bir diğer husus ise Macaristan'ın dört bir köşesinden gelen voleybol okulu öğrencileri idi. Küçük takımlar, genç takımlar sırf bu maçı izlesin diye salona getirilmişti. Vargas gibi bir yıldızı izleyemediler ama Vasas'ın seti kazandığı anı görmenizi isterdim. Yıkıldı salon.
Biz de giydik çubuklumuzu, kel, göbekli ve gözlüklü halimizle, kendi çapımızda ufak bir tribüncülük yapmaya çalıştık olduğu kadar.
Normalde hamasetten falan hazzetmem, bilmiyorum yaşlandığım için midir, duygulanmadan edemiyor insan. Avrupa'nın bir yerlerinde, voleybolun popüler olmadığı bir köşesinde yedek takımla çıktığın maç gündem oluyor, kaybettiğin set konuşuluyor.
Geçen yıl Eczacıbaşı'nın da Vasas ile oynadığını, salonun dolmadığını hatırlatayım.
Budapeşte'de yaşamadığım için eve girmem gece 2'yi falan buldu. Değdi mi? Değdi... Gerçekten çok özlemişim Fenerbahçe'mi...