Yıllar önce bütün maçlarını salondan takip ettiğim bir Efes serisi vardı. Bilen bilir 2-0'dan 4-2 verdiğimiz seri. Üçüncü maçın son 5.45'ine 15 sayı kadar önde girmiştik. Salon pınarbaşı burma burma ve şampiyon Fener sesleriyle yıkılıyordu henüz maç sona ermeden. Bu ambians dahilinde başta Solomon olmak üzere 8 9 metreden üçlük denemeye başladı takımımız oyuncuları. Oyun disiplini gitti. Sonuç olarak uzatmaya giden maçı kaybettik, seri de 2-4 aleyhimize bitti. Bugün üçüncü sette aynı duyguları hissettim. Şimdi birileri diyecek ki profesyonel oyuncular etkilenmemeli bu işten. Öyle olmuyor işte, amatörü profesyoneli etkileniyor. Profesyonel sporcu de etten kemikten insan. Diyeceğim o ki salondaki seyirci beşinci setteki ciddiyeti üçüncü setin son bölümünde de gösterip şampiyonluk türkülerine başlamasaydı netice farklı olabilirdi. Katılırsınız katılmazsınız, benim görüşüm bu yönde. Oyuncuların ya da koçun eleştirilebilecek hususları muhakkak vardır. Ama ben çok görmüyorum şu şartlarda. Sene başından beri takip ediyorum. Terzic koç değil, Meliha vasat, Edacılar-Nazcılar çekişmesi bilmem ne, vesaire vesaire yaz yaz bitmez. Bu şartlarda işi şu noktaya getirmeleri bile büyük başarı. Demin biri Vakıfbank adına maçı alan kıza vasat yazmış. Allah vere ki vasatmış kız, demek iyi olsa hiç şansımız yok. Bu beğenmemişliği, doymazlığı Obradovic döneminde de görmüştüm ben. Arkasından sallanan oyuncuların hemen hemen hepsini arıyoruz artık. Karşındaki devlet destekli takım 12 yıldır aynı koçla çalışıyor. Oturmuş bir kadro var. İstikrar çok önemli artık. Bunu görmeliyiz artık. Ki henüz bir maç daha var ortada. İnsanlar orda burda şimdiden mahvolduk, 3-0 kaybederiz bilmem ne yazar ise tekrar altını çizerek belirtiyorum, kötüyü çağırmaz, kötüyü yaptırır oyuncusuna, takımına vesaire. Bunun metafizikle falan alakası da yok, tamamen insan ve kitle psikolojisi ile ilgili...