Zalgris ve Baskonia deplasmanlarının en güzel yanı ne kadar defon varsa saçmaları ortaya. Baldwin'in 36 sayısı bugün ne kadar kötü bir basketbol oynadığımızın ilk elden göstergesi. Hayat ilginç, geçen yıl sorsalar "kadroda en güvenmediğin oyuncu kim" diye Wilbekin'i bile es geçip Baldwin derdim. Geldiğimiz noktada ise en güvendiğim oyuncu. Tucker ağbi Avrupa basketbolu ile tanıştı, güzel oldu. Tarık geçtim maça gelmeyi, sezonu bile açmamış henüz, bir an önce toparlaması lazım. Hall ve Melli her zamanki gibi çok gayret sarf ettiler ama olmadı.
Bazen maçın başından itibaren hissediyor insan, ne yapsan ne etsen o gün maç kazanamayacağını. Herifler üçlük denedi, potadan sekip bir metre yükselen top içeri girdi, yarım saniye geçmedi ki Brandon Baston rakip sahaya koşayım derken Baldwin'in ayağına bastı ve sakatlandı. Ne desek boş, bununla kalır inşallah.
Anna Panther bildiğimiz gibi. Erkek olsa şurada sağlam döşencem ama yazmıyorum. Bir pozisyon var üç atış vermediği, bize karşı en az 10 atış var böyle üç atış çalınan. Tamam anlıyorum, biraz da oynanan basketbol ile ilgili ama rakibe 27 faul atışı imkanı verirken bize 10 atışa müsade etmek nedir ya bir basket ile biten maçta. Avrupa şampiyonu apoleti taşıyorsun, yine saygı görmüyorsun...
Bir buçuk, iki ay böyle gideriz. Mühim olan evdeki maçları kazanmak. Önümüzdeki dört maçın İstanbul'da olacağını göz önünde bulundurursak takım daha fazla bir arada idman yapma fırsatı bulacaktır.