Gönderen Konu: Fenerbahçe Ülker Euroleague (2013 - 2014)  (Okunma sayısı 524451 defa)

0 Üye ve 7 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ardglr

  • Üye
  • Yaş: 35
  • Yer: İstanbul
  • İleti: 315
  • Cinsiyet: Bay
    • ardaguler
Ynt: Fenerbahçe Ülker Euroleague (2013 - 2014)
« Yanıtla #1380 : 09 Ocak 2014, 23:38:21 »
Kolay grup olmayacak. 30 sayılık Oly galibiyeti ağır mesaj vermektir, sadece iyi günde olmakla açıklanamaz. Herkesin herkesi yenebileceği bir tur zaten artık, ama ne olursa olsun kendi evinde maç kaybetmeyeceksin. Bugün kaybetmek bu açıdan çok üzücü oldu. Hesap kitap erken başlayacak gibi duruyor ama Malaga deplasmanı mutlaka kazanılması gereken bir maç haline geldi. Hatta ilk tur için kalan 5 maç bu hale geldi, ve Malaga maçı kazanma işini hatırlamak adına çok kritik.

Cem Ağrak

  • Ziyaretçi
Ynt: Fenerbahçe Ülker Euroleague (2013 - 2014)
« Yanıtla #1381 : 09 Ocak 2014, 23:41:53 »
Besim'cim ben tekrar söylüyorum '' ben hackett 'a  geçen kötü oynadı diye onu çok isteyen insalara /dostlaralaf sokmadım zaten ''

ama sen "Hackett'i istemeyenler vardi.  Simdi ne dusunuyorlar, merak ediyorum" yazısındaki anlamı şöyle bi sakin kafa ile düşünsen bu cümlenin forum jargonu itibari ile '' laf sokma '' olduğunu anlarsın , o yüzden senin kalitendeki adama yakıiıyor mu dedim , umarım beni anladın 8)

hayırlı geceler cümleten ben bi Sherlock izleyip yatayım :)

Çevrimdışı ErdemFB

  • Üye
  • Yaş: 31
  • Yer: Samsun
  • İleti: 285
  • Cinsiyet: Bay
Maçı izlerken geçen sene top16'da oynadığımız siena maçı geldi aklıma.Bobby Brown'un çılgınn attığı maç.Oyuncuların yüzünde aynı korku,aynı panik hucumlar,ardarda yapılan aynı savunma hataları.Maçı kaybetmenin dünyanın sonu olmadığını iki maçtada anlayamadı ne yazık ki oyuncular belki de bizimde suçumuz var bu durumda biz derken bu takımdan beklentisi olan herkes üzerlerinde gereksiz baskı oluşturuyoruz belki de oyuncuların.Siena maçı geçen seneki takım için sonun başlangıcı olmuştu o takım bunun altından kalkamayıp dağılmıştı.Obradovic ve oyuncular için asıl sınav şimdi başlıyo.

Bojan'ın bu kadar boş attığı,Emir'in geçen yıldan esitiler sunduğu,Kleiza,Zoriç ve Vidmar'ın yokları oynadığı bi' maçta 40 dakika oyunun içinde kalmamız ise gecenin tek tesellisi belki de, geleceğe daha umutlu bakmak için bi neden verdi en azından.
"Kendim için bir söz veriyorum,burası benim evim olacak."

Çevrimdışı ErdemFB

  • Üye
  • Yaş: 31
  • Yer: Samsun
  • İleti: 285
  • Cinsiyet: Bay
Orasi oyle ama Bo, Bjelica ve ozellikle de Melih'ten cok ekstra performanslar geldi.  Yani sifir oyuncu performansi ile mac icinde kalmadik :)  Zaten elestirilmesi gereken en muhim nokta, bizim mac icinde kalma seklimiz.  Organize, takim oyunu ile mac icinde kalamiyoruz.  Bir diger nokta da, bu ekstra performanslarin mactan maca degismesi.  Istikrarli bicimde, ekstra performans gosteren bir oyuncu yok.  Bjelica en yakini.  Zaten Obradovic, lider ariyorum derken bahsettigi sey de bu. 
Bo ve Bjelica'nın ekstra oynadığına katılmam imkansız, yapmaları gerekeni yaptılar.Ekstra performans gösteren tek oyuncu Melih'ti.
« Son Düzenleme: 10 Ocak 2014, 00:09:43 Gönderen: ErdemFB »
"Kendim için bir söz veriyorum,burası benim evim olacak."

Çevrimdışı FeNeRiM669

  • Üye
  • Yaş: 35
  • Yer: Almanya
  • İleti: 644
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Fenerbahçe Ülker Euroleague (2013 - 2014)
« Yanıtla #1384 : 10 Ocak 2014, 00:13:19 »
yani varya kafayi yiyebilirim
en zor gruptan geliyorsun yine en zor gruba düsüyorsun
sonra gelecek en berbat fikstür geliyor

Çevrimdışı pikenrol

  • Üye
  • Yaş: 39
  • İleti: 1418
Şöyle bir şey yazdım maçla ilgili...

KAZANAMAMA MANTALİTESİ

Fenerbahçe Ülker, grubun sıralamasına doğrudan etki edecek mücadelede Barcelona’ya sahasında kaybetmekten kurtulamadı. Doğrusunu söylemek gerekirse Top 16 çok uzun bir maraton, kaybedilen maçların telafisi mümküdür. Ancak gruptaki sıralama adına çekiştiğiniz rakibe evinizde kaybettiyseniz, telafisi tek bir şekilde mümkündür; deplasmanda kazanmak. Barcelona deplasmanının zorluğu düşünülünce, ne kadar ağır bir mağlubiyet olduğunu daha iyi anlayabiliriz. Ancak he şeye rağmen, Fenerbahçe için artı ve eksileri tartıya koyduğum zaman, olumlu yanların çok daha fazla olduğunu düşünüyorum. Buyrun incelemeye başlayalım…

Hava atışından itibaren Fenerbahçeli oyuncuların, rakibine vermek istediği mesaj çok açıktı: “Burası benim evim, burada benim sözüm geçer”. Barcelona 5-0 başladı, o nasıl oluyor diyebilirsiniz ancak sarı-lacivertli oyuncular hava atışıyla beraber o kadar agresiftiler ki, Barcelona’nın ilk 1.5 dakikada 5-0 öne geçmesi de tamamen agresifliğin telaşa dönüşmesi sonucu yapılan basit hatalardan kaynaklanmıştı. Sonrasında coach Obradovic’in molası geldi ve Fenerbahçe takımı agresifliği kendi lehine çevirerek bir ara öne de geçti. Ancak basit hatalardan ötürü çeyrek sonunda 23-18 gerideydiler.

İlk çeyrekte altı çizilmesi ve hiç de küçümsenmemesi gereken nokta; Fenerbahçe Ülker’in, Barcelona gibi bir rakibe karşı sahaya rakibi ezmek, kendi oyununu kabul ettirip onları teslim almak prensibiyle çıkmasıdır. Biraz kendi hataları, biraz Barcelona’nın tecrübesinden ötürü istediklerini gerçekleştiremediler. Fakat daha geçtiğimiz yıla bile büyük maçları oynamadan, kafalarında 20 fark yiyen oyuncuların, bu kadar kısa sürede yaşadığı mental evrim hiç kolay değildir ve önemlidir diyerek mental evrim konusuna bir virgül koyalım ve maçın 2. çeyreğine dönelim.

2. çeyreğin başlangıcını her iki takım da rotasyon oyuncularıyla geçirdi. Fenerbahçe Ülker’de Kenan-Melih-Zoric üçlüsünün sahadaki varlığının bu tür büyük maçlarda ne kadar handikap yarattığını biliyoruz. Ancak gerek geçen haftaki Olympiacos maçında, gerekse Barcelona karşısında Fenerbahçe’nin bir şekilde ayakta kalabildiğini gördük. Melih Mahmutoğlu’nun extra işler yapması sayesinde as oyuncular dinlenip, Fenerbahçe tekrar ideal beşine döndüğünde fark yine 5 sayıydı. Sonrasında ideal beş devreye eşitlikle girmeyi başardı.

Geçtiğimiz yıllarda Fenerbahçe’nin ne kadar kırılgan bir takım olduğunu, zoru görünce ne kadar kolay pes ettiğini biliyoruz. Fakat bu yıl hiç bir zaman geri adım atmayan bir takım var ortada. Bugüne kadar sarı-lacivertlilerin F4 hedefi için yarıştığı doğrudan rakiplerine karşı oynadığı 6 maça bakarsak, bir çoğunda çok zor durumlara düşüldü, 13-15 sayı farklar görüldü. Ancak her seferinde Fenerbahçeli oyuncular karakter koyup rakiplerine karşılık verdi ve dengeyi sağlamayı başardı. Mücadelenin 2. çeyreğinde atlamamamız gereken konu da bu. Fenerbahçeli oyuncular Emir’in yokluğunda hücumda, Zoric’in varlığında savunmada büyük problem yaşadılar. Fakat yaşadıkları tüm zorluklara rağmen her zamanki gibi mental olarak ayakta kalıp direndiler.

Mücadelenin 2. yarısı “Barcelona kaçtı, Fenerbahçe kovaladı ama bir türlü yakalayamadı” şeklinde özetlenebilir. Bardağın boş tarafı da işte tam bu noktada başlıyor. Eğer büyük hedeflerim var diyorsanız, sadece kovalamakla yetinmeyeceksiniz, öne de geçmeyi başaracaksınız. Fenerbahçe adına direnme konusunda problem yok ancak Olympiacos ve Barcelona mücadelelerinde görüldüğü gibi iş rakibe öldürücü darbeyi vurmaya geldiğinde basit hatalardan ötürü başarı sağlanamakta sıkıntı yaşanıyor.

Burada karşımıza çıkan eksiklik ise çok açık şekilde TECRÜBE. Kazanma mantalitesi denen şey maalesef ki bu tür maçları defalarca oynayıp kaybederek elde ettiğiniz tecrübeler sonucu oluşuyor. Fenerbahçe takımı ise henüz öğrenme döneminde ve görüntüye göre daha kaybedilecek çok maç var. Ancak bir süre sonra hem takım, hem de kilit oyuncular gerekli mental olgunluğa ulaşacak ve kritik anlarda yaptıkları hataları minimize ederek kazanmaya başlayacaklar.

Sarı-lacivertlilerin kazanma mantalitesine sahip olmalarının ne kadar zaman alacağını tahmin etmek güç, ancak Fenerbahçe’nin büyük hedeflerin takımı olma yolunda son eşiğe geldiği de ortada. Mağlubiyete rağmen Fenerbahçeli taraftarlara önerim umutlarını kaybetmemeleri. Zira son eşik de geçilmek üzere ve sonrasında aydınlık bir gelecek görünüyor…


http://www.altinciadam.com/kazanamama-mantalitesi/

Çevrimdışı Okan Y.

  • Üye
  • Yaş: 41
  • Yer: İstanbul
  • İleti: 1672
  • Cinsiyet: Bay
    • KendoKamae
Euroleague'de ilk defa gerçekten kazanmamız gereken bir maçı kaybettik. Bu açıdan maçı ve skoru önemsiyorum.

Gösterilen direnç, zaman zaman yakalanan savunma ve hücum serileri. Hepsine eyvallah. Ama daha henüz bu seviyenin(*) takımı değiliz.

takımlar, gruplar, organizasyonlar fert düzeyinde incelenebilecek kavramlardır. Elbette 25 Milyon Fenerbahçe taraftarı gibi bir söylemle farklı birşeye işaret etsek de işin gerçek kısmında, bu kulübe dair meselelere ciddi anlamda kafa yoranların sayısını ancak binli sayılarla ifade edebiliriz. Hal böyle iken kendimizi önemsiz hissettiğimiz bir noktada aslında yaptıklarımız ve düşündüklerimizin tümünün bu organizasyon için bir önemi olduğu aşikardır.

Bu biraz da teorik girizgahın sebebi, sahadaki pozisyon ve kadro problemlerinden ziyade bu organizasyonun parçası olması düşünülen kişilerin genel hal, hareket ve tavırlarının üzerimizdeki etkisidir.

Efsane maratonda futbol maçı izlemiş kimseler için Şükrü Saracoğlu lüks koltukları ve ısıtıcılarına rağmen halen bir kademe aşağıdadır. İzlemişler için spor sergi, halen daha en iyi salondur. Lakin zaman değişiyor ve mekanların zamana dayanımı pek de iyi olmuyor.

Hal böyle iken Fenerbahçe'nin de yıllardır süren "kendi salonumuz olmalı" düsturu bizi bugün "Ülker Arena"günlerine kadar getirdi.

Futbolda stad yapınca ŞLde başarılı olacağımızı zannedenler için basketbolda da salon sahibi olmak başarı yönünde atılmış büyük bir adımdı. Lakin mesele ne salon yapmak ne de o salonu doldurmaktı. Mesele o salonu dolduranların kaçta kaçı bu meseleye kafa yorar.

Lafı uzatmadan konuya geleyim:

Obradovici getirebilirsiniz

1-2-3-4-5 en iyinin iyisini alabilirsiniz

Her sene en az bir genç oyuncuyu da kazanabilirsiniz.

Olmaz ya Nedim Karakaşdan bile kurtulabilirsiniz.

Lakin 1:30 varken fark 5 sayı oldu diye o salonu terkederseniz, ne yaparsanız yapın,bu takımdan birşey olmaz. Embesil gibi başabaş giden maçın göbeğinde doğumgünü kutlarsanız, kemik sesleri, davul sesleri,ıslık, yuuhalama duyulacak yerde amerikan özentisi yapmacık aktivitelerin sesini duyarsanız ne o hocanın, ne oyuncunun ne de bu işe kendini vermiş taraftarın şevki, zevki kalmaz.

Maç sonu yazmıştım. Bu maçı, hücum ribauntu verip de yediğimiz üçlükde kaybetmedik. Kleiza'nın Zoric'in kötü performansıyla da kaybetmedik. Olmayan 1 numaramızın kendi yaratamadığı hücumda veremediği asistle de kaybetmedik. Biz bu maçı, Huertas üçlüğü atıp el kol yaparken ona tepki vermeden arkasını dönüp salonu terkeden taraftar yüzünden kaybettik.

O taraftar o tepkiyi verene kadar da kazanamayacağız.

O taraftar o tepkiyi vermeden Final Four bile oynayamayacağız.

(*) Final Four
« Son Düzenleme: 10 Ocak 2014, 00:27:15 Gönderen: Okan Y. »
Bizler bir gün daha Fenerbahçeli olarak yaşamak için hayata bağlanırız ve gerekirse o bir gün için bütün bir ömürü gözden çıkartırız.
A.Y.

Kalathi kai faul

  • Ziyaretçi
Euroleague'de ilk defa gerçekten kazanmamız gereken bir maçı kaybettik. Bu açıdan maçı ve skoru önemsiyorum.

Gösterilen direnç, zaman zaman yakalanan savunma ve hücum serileri. Hepsine eyvallah. Ama daha henüz bu seviyenin(*) takımı değiliz.

takımlar, gruplar, organizasyonlar fert düzeyinde incelenebilecek kavramlardır. Elbette 25 Milyon Fenerbahçe taraftarı gibi bir söylemle farklı birşeye işaret etsek de işin gerçek kısmında, bu kulübe dair meselelere ciddi anlamda kafa yoranların sayısını ancak binli sayılarla ifade edebiliriz. Hal böyle iken kendimizi önemsiz hissettiğimiz bir noktada aslında yaptıklarımız ve düşündüklerimizin tümünün bu organizasyon için bir önemi olduğu aşikardır.

Bu biraz da teorik girizgahın sebebi, sahadaki pozisyon ve kadro problemlerinden ziyade bu organizasyonun parçası olması düşünülen kişilerin genel hal, hareket ve tavırlarının üzerimizdeki etkisidir.

Efsane maratonda futbol maçı izlemiş kimseler için Şükrü Saracoğlu lüks koltukları ve ısıtıcılarına rağmen halen bir kademe aşağıdadır. İzlemişler için spor sergi, halen daha en iyi salondur. Lakin zaman değişiyor ve mekanların zamana dayanımı pek de iyi olmuyor.

Hal böyle iken Fenerbahçe'nin de yıllardır süren "kendi salonumuz olmalı" düsturu bizi bugün "Ülker Arena"günlerine kadar getirdi.

Futbolda stad yapınca ŞLde başarılı olacağımızı zannedenler için basketbolda da salon sahibi olmak başarı yönünde atılmış büyük bir adımdı. Lakin mesele ne salon yapmak ne de o salonu doldurmaktı. Mesele o salonu dolduranların kaçta kaçı bu meseleye kafa yorar.

Lafı uzatmadan konuya geleyim:

Obradovici getirebilirsiniz

1-2-3-4-5 en iyinin iyisini alabilirsiniz

Her sene en az bir genç oyuncuyu da kazanabilirsiniz.

Olmaz ya Nedim Karakaşdan bile kurtulabilirsiniz.

Lakin 1:30 varken fark 5 sayı oldu diye o salonu terkederseniz, ne yaparsanız yapın,bu takımdan birşey olmaz. Embesil gibi başabaş giden maçın göbeğinde doğumgünü kutlarsanız, kemik sesleri, davul sesleri,ıslık, yuuhalama duyulacak yerde amerikan özentisi yapmacık aktivitelerin sesini duyarsanız ne o hocanın, ne oyuncunun ne de bu işe kendini vermiş taraftarın şevki, zevki kalmaz.

Maç sonu yazmıştım. Bu maçı, hücum ribauntu verip de yediğimiz üçlükde kaybetmedik. Kleiza'nın Zoric'in kötü performansıyla da kaybetmedik. Olmayan 1 numaramızın kendi yaratamadığı hücumda veremediği asistle de kaybetmedik. Biz bu maçı, Huertas üçlüğü atıp el kol yaparken ona tepki vermeden arkasını dönüp salonu terkeden taraftar yüzünden kaybettik.

O taraftar o tepkiyi verene kadar da kazanamayacağız.

O taraftar o tepkiyi vermeden Final Four bile oynayamayacağız.

(*) Final Four


%100 doğru. Hele bir de 5-7 sayı civarı gerideyken desibel geyiği çıktı ki muazzam.

Maçın başında da düğün olmuş sanırım. Şaka gibi.

Çevrimdışı Solamnus

  • Üye
  • Yaş: 40
  • Yer: istanbul
  • İleti: 1880
  • Cinsiyet: Bay
  • in zeljko we trust!
    • cemturk
Okan Y.'ye katılıyorum, taraftar daha etkin olabilir ama maçın kaybını direkt olarak buna bağlayamayız, bence de taraftar olarak üst seviyeler için gerekli mantalitede olmadığımız bir gerçek. Çoğu şeyimiz skora endeksli, maç içerisinde daha etkili olmamız belki maçı kazandırabilirdi, sonuçta tek bir hareket bile maçın kaderini değiştirebilirdi dün. Ama başlı başına taraftar birçok etkenden sadece bir tanesi.

Şunu hepimiz kabul etmeliyiz ki transfer için çok geç kaldık, madem transfer yapılacaktı o zaman transferin F16 başlamadan bitirilmesi gerekirdi, şimdi oyuncu alıp 5-6 maç EL'de oynatamamak büyük handikap. Bunu suçlu aramak için söylemiyorum, dünkü maça ilk 5 çıkan oyuncular hariç az da olsa katkı alabildiğimiz 1-2 oyuncumuz daha olsaydı maçı kazanabilirdik. Maalesef her ne sebeple olursa olsun transferin geç olması bizim için sıkıntı olacak.

Oyuncuların bireysel performanslarına fazla değinmek istemiyorum, iniş çıkışlar olabilir bunlar doğal, ama Kleiza gibi büyük beklentilerimizin olduğu oyuncuların devamlı düşük performans gösterme lüksü yok. Umarım sezon sonunda hala Kleiza'dan çıkış bekliyor olmayız. Bu konularda koça güvenmekten başka yapabileceğimiz birşey yok.

Ufak detaylardan kaybettiğimiz maçlar söz konusu, özellikle Barcelona maçında koçun dediği gibi konsantrasyonumuzu biraz daha yüksek tutsak fark yaratabilirdik belki. Olympiakos maçında dikkatimi çeken bir şey olmuştu, biz serbest atış kullanırken Spanoulis'in kendi oyuncusunu serbest atış çizgisinin gerisinde her seferinde arkasına alıp boxout yaptığını farketmiştim. Belki çok ince bir detay ama oyun disiplini ve konsantrasyon açısından önemli bir detay. Mesela dün Papanikolau'nun aldığı hücum ribaunda mani olsaydık belki galibiyet konuşuyor olacaktık şimdi.

Son bir soru da bu sene EL'de hedefimizin ne olduğu, başarı kıstasımızın ne olduğu. Sezon başı hepimiz mücadele eden maçın içinde kalan bir takım istiyorduk sanırım bu beklentimiz karşılandı bu konuda sıkıntımız yok. Bundan sonrası için ne beklemeliyiz? Asıl soru burada, koç maç maç bakarım diyor ama biz F4 konuşuyoruz, sanırım bu konuda hedef belirlerken daha temkinli olmamız gerekli.

Beklentilerimizi oluştururken koçun elinde sihirli değnek olmadığını, geçen senenin ardından bir anda bütün herşeyi mükemmel yapamayacağını unutmamız gerekli. Şu ana kadar beklentilerin üzerinde bir performansla gruptan lider çıkarak F16'ya geldik. Bence grubun en dişli iki ebine kaybederek başladık. Bundan sonraki maçların çoğunu kazanıp gruptan çıkabiliriz, %100'ümüzü sahaya yansıtırsak yenemeyeceğimiz rakip yok. Daha önce sadece bir kez F8'e kalmış bir takım olarak bu başarıyı tekrarlamamız bence bu sene için en gerçekçi beklentimiz olacaktır, F8 sadece 1 defa kalmış bir takım olarak direkt F4 hedefi koymamız bana kalırsa yeterince gerçekçi olmaz. Bunun yanı sıra ligi de şampiyon bitirmemiz çok önemli.

Sizlerin takımdan beklentileri neler? Ne umdunuz ne buldunuz şu ana kadar?




Çevrimdışı nemanja bjelica

  • Üye
  • Yaş: 36
  • Yer: Ankara
  • İleti: 2177
Fikstüre bakarsak 2/2 mağlubiyet normal görünüyor,üzücü de olsa,ama ne yalan söyleyeyim bu maça daha fazla üzüldüm Oly maçından,bazı oyuncularımızın saçma sapan hataları yüzünden kaybetmek çok daha fazla üzüyor.Yıldızım olarak gösterilen(ben hiçbir zaman öyle görmedim) Bojan ne zaman eli titremeden bir şut atacak kritik maçlarda,bu sezon 3.sezonu şu maçı Bojan aldı dediğimiz kaç tane kritik maç var,yeter artık yahu her kritik maçta çember dövülmez ki,bu site açılmadan burada bulunan birçok kişiyle tanışıklığımız var twitter aracılığıyla,Melih Mahmutoğlu transferinin doğru bir hamle olduğunu yazın söylemiştim,sağolsun beni utandırmadı.Yine daha önce defalarca Zoric ve Kleiza'yı savundum ama maalesef boşa savunmuş görünüyorum,dün ben utandım Bo-Bjelica-Melih şu maçı kazanalım diye kendilerini parçalarken Kleiza'nın hiçbir şey yapmamasından ben utandım,Zoric transferinden çok ümitliydim ama hayal kırıklığı oalcak gibi duruyor.Geldi geleli herhalde Vidmar'a 1000 defa denmiştir şu hücum ribaundlarını aldıktan sonra topu yere vurma diye ama Vidmar devam aynı hataları yapmaya.
Obradovic gibi bir hocaya sahip olduğumuzdan ötürü TOP8 ümdim bitmiyor ama artık kazanma vakti geldi,ne yapıp edip Malaga maçını kazanmak gerekiyor.Kleiza'ya da giydiği formanın ağırlığını birilerinin anlatması gerekiyor.Umarım Malaga deplasmanında Melih-Bjelica aynı performansını devam ettirir.Bu arada Klezina'nın mola istemesinin açıklanacak bir yanı yok.

Cem Ağrak

  • Ziyaretçi
şöyle sakin kafa ile düşününce ;

seyirci atmosfer filan o konulara girmeyeceğim , Okan dostumun ortaya koyduğu bakış açısına tamamen katılmak ile beraber bu maç özelinde saha içini konuşacak olursak ;

Bogdanoviç'in 6/0 3 sayılık atması  ( 3 tanesiçok kritik yerde )
Emir'in 3/0 ile 3 sayılık atması
58/56 geride iken yaptığımız hızlı hücumda Emir'in ne yazık ki kötü pasında araya Huertas'ın girmesi ve farkın 4 sayıya çıkması.
Kleiza'nın şut atmaktan imtina etmesi , ben cidden buna halen anlam veremiyorum ,
yine fark 2 iken Bogdanoviç'in sol taraftan adamını geçmeye çalışırken basitçe yaptığı o top kaybı ( Kleiza nın elinde patladı ama top kaybı Bogdanoviç'indir )
Zoriç'in orta mesafe şut atmaktan çekinip çok basitçe yaptığı top kaybı ( fark yine 2 sayı idi )

Fark 2 sayı iken huertas'ın kaçırdığı şut sonrası Emir'in adamını boxout yapmaması ve rakibin aldığı hücum ribaundu sonrası huertas'ın attığı 3 sayılık sonrası farkın 5 e çıkması ,

İlk yarı Bo ile oyuna tutunduk , ikinci yarı Melih ve Bjelica ile oyunda kaldık ,
3ncü çeyrek 2 sayı geride olduğumuz 2 dakika içerisinde çok iyi savunma yaptık ama 4 kez üst üste hücum edemedik birtülü o anlarda sayı atıp vurup geçemedik ,

üst üste 2 mağlübiyet üzücü ve biraz keyif kaçırıcı oldu , ama ayağa kalkacağımıza inanıyorum

biz başaracak isek bu zor yoldan olacak , grup zor fiktür zor ,
inşallah buradan reaksiyon gösterip tekrar ivme kazanırız.



Çevrimdışı thamerist

  • Üye
  • Yaş: 35
  • Yer: istanbul
  • İleti: 67
  • Cinsiyet: Bay
Takımın pivotları ( Vidmar - Zoric ) 1/8 ile 3 sayı 7 ribaund yapmışlar toplamda 2 oyuncu double double rakamlarına bile ulaşamamışlar . Uzunlarımız o kadar etkisiz ki kısaların üzerindeki baskı daha da artıyor . 2 uzunumuzunda ayakları çok yavaş ribaund çekemiyorlar Zoric savunmada çok zayıf Vidmar sadece bizim pota altında sert ama atlet uzunlar karşısında zor anlar yaşıyor rakip pota altında yokları oynuyor .
Dün özellikle Joey Dorsey oyundayken oyunu kuran Emire sürekli baskı yapıldı . Zoric'i Vidmar'ı bırakıp Emire baskıya geldi Dorsey ilk yarının son hücumunda ve topu potaya atma imkanı bile bulamadık . Yani rakip uzunlar bizim uzunların yetersizliklerini bildiğinden maç içinde yardımlarda daha çok kayıp diğer oyuncuların alanlarını daraltıyorlar ve hücumda daha çok tıkanıyoruz .

Birde bakmak lazım TOP 16'da kadrosunda 1 siyahi oyuncu bulunan bizden başka takım var mı ? Ön alan savunmasında sıkıntı yaşamamız ve sürekli bire birde geçilmemizin bir sebebide bu olabilir bence ...

Çevrimdışı finkployd

  • Üye
  • Yaş: 30
  • Yer: Ankara
  • İleti: 293
  • Cinsiyet: Bay
Transfer mevzusundan ayrı olarak takımdan hala çok umutluyum. Kaybettiğimiz takımlar Olympiacos, Barcelona...

Büyük hedefler için bu takımları da yenmek gerek kabul ama form tutma olayını göz önünde bulundurursak önümüzde 2-3 aylık bir zaman dilimi var. Zaten ''Obradovic'in takımı'' olduğumuz için hedef takım haline geliyoruz. Bir de ilk tur grubunu Barça ve Cska'nın önünde bitirip çok öne çıktık. Bu mağlubiyetler hem hedef takım olmaktan az da olsa kurtulmak hem de eksiklerimizi görmek adına faydalı mağlubiyetlerdir umarım.

Optimistik yorumlarımdan birini daha yapayım yukarıda istatistikler verilmiş, heralde bundan sonraki hiç bir maçta dün akşamdan daha kötü hücum etmeyiz. Bojan ve Emir'in üçlük isabeti bulamadığı bir maçta, ortalamamızın epey altında kalıp sadece 8 asist üretebildiğimiz bir maçta bile son hücumda işin içindeydik. Hatta şunu da ekleyeyim Zoriç dominant değil, atletik değil, ribaunt konusunda yeterli değil, sert değil ama hücumda da 1/6 ile oynayacak adam değil. Haksızlık etmiş olmayalım kendi adına çok ekstra kötü bir gece geçirdi. Belki biraz fakir avuntusu gibi oldu ama samimi olarak böyle düşünüyorum

Hala en ciddi f4 adaylarından biriyiz bence. Bunu sadece ben düşünmüyorum, bizim maçtan önce Spanoulis'i dinlendiren Bartzokas'a da sorabilirsiniz. :)

Eleştireceğim de bir nokta var. Sadece bu maç özelinde değil kimle oynarsak oynayalım rakip takım ikili oyun oynarken perdelemeden sonra oyun kurucu içeriye bir adım atıp potaya bomboş şutu gönderebiliyor. Kazandığımız maçlarda da sürekli yiyoruz bunu. Yarım saniyelik kararsızlık (rakipte orta mesafe şutu olan bi guard varsa) iki sayıya patlıyor bize. Nasıl çözülür hiç bir fikrim yok çünkü el gösterecek mesafede kalırsa savunma bu sefer yürüyerek turnike atıyor rakip. Bu da bence atletik bir uzunumuzun olmamasından kaynaklanıyor, tehdit oluşturamıyoruz maalesef.

« Son Düzenleme: 10 Ocak 2014, 13:53:19 Gönderen: finkployd »

Çevrimdışı Umut

  • Yönetici
  • Üye
  • Yaş: 43
  • Yer: Berlin
  • İleti: 4392
  • Cinsiyet: Bay
  • 1899
Her mağlubiyet sonrası "transfer de transfer" diye tutturmaya gerek yok. Rahat rahat "Barcelona şu takımı yenemez" diyemeyeceğimize göre Barcelona'ya kaybettik diye yas tutmaya gerek yok. Kritik parçaları yeni bir araya gelmiş bir takıma fazlaca eleştiride bulunmaya gerek yok.

Elimizde Dünya'nın en iyi koçu var. Bırakalım takılsın biraz. Genel tavrımız biraz değişkenlik göstersin artık.

Taraftar olayıysa... Ya neyse...
Kara deryalarda bir FENERsin!

Cem Ağrak

  • Ziyaretçi
Ynt: Fenerbahçe Ülker Euroleague (2013 - 2014)
« Yanıtla #1394 : 10 Ocak 2014, 16:39:09 »
Malaga - D
Panatinaikos
Milano - D
Laboral
Efes D

kalan 5 maçtan firesiz çıkıp ikinci yarının ilk maçında kendi evimizde Olimpiacosu yenmeliyiz ...

deplasmandaki barcelona maçı işte öyle olursa çok büyük önem kazanır.