Bu salonda taraftar tribününde olmayıpta bütün maçı ayakta izlediğim ilk maç oluverdi. Her zaman bunun salon enerjisine etkisinin farklı olduğunu söylerdim.
Maç öncesi hiç müzik yayını yoktu, gereksiz anonslar yoktu. Organize şekilde konuşlanan taraftarlar rakip sahaya çıktığı gibi onlar üzerine çalışmaya başladı.
Salona girişte daha yürüyen merdivenlerin orada özel güvenlikçiler alt kat üst kat biletlerine göre herkesi ayırmaya çalışıyordu.
Obradovic takım anonsları sırasında pota arkasında bizim olduğumuz tribüne gelip alt köşeye yerleşiverdi, onun ortaya çıkışı şaşırtıcıydı, heyecanlandık.
Maçtan önce bir grup spor büro polisi bizim tribünün alt kısmında oturuyordu. Daha sonra oraya Galatasaray yöneticilerini getirdiler. Devre arası büyük bir tepkiyle ayrıldılar.
Salonda hem üst katta tribün vardı hem pota arkasında. Ama bence en büyük etkiyi Galatasaray bench arkasına yerleşen ekip yaptı. Hatta hep derim ki Fenerbahçe bench arkasında da oturan tipler ve başkan vs yerine böyle bir ekip olsa salonun ambiansı çok bambaşka olur.
Saha içi koltuklara yığmacasına taraftar alınmıştı, kulübün ceketli idari ekibini ilk defa bir işe yararken gördük. Bir tanesi pota arkasındakileri kontroldeydi, bir tanesi orta kısımdakileri zaptetmeye çalışıyordu. Anlaşılan herkes Abdi İpekçi'de ki yaşatılan ortam sonrası gurur meselesi yapmıştı.
Maç başlamadan önce ısrarla sürdürülen küfürlü tezahüratlar çoğunlukla Ergin Ataman ve Cenk Akyol'a ağırlıklıydı. Hakemler ilk anonsu bu kısımda yaptı. Rakip salonda olanları yerinde gördüğüm için burada erkenden eksi birle başlamak komik bir durumdu.
Maç sırasında Mustafa Özben fazla müdahale etmedi, alıştığımızın dışında bir ortam vardı. Zırt pırt girilen yarışma,salon büfeleri vb. anonslarda olmadı. Sadece devre arası şut yarışması vardı.
Molalarda hiç doğumgünü kutlaması, la viva dansları gibi ortamı bölecek yumuşatacak aksiyonlar görmedik. Yüksek sesli müziklerle tribün bastırılmadı.
İlk devre maça olan konsantrasyon olağanüstüydü. Defalarca eleştirdiğimiz konular biraz arka planda kalıp, yönetim taraftara az bir yol verince bambaşka bir yere gelmiş gibi hissettik. İkinci yarı Galatasaray daha iyi oynayıp bir süre strese yol açtıysa da, taraftar sürekli alkışla oyuncuları teşvik etmeye çalıştı.
Maç boyunca oyuncu ve yardımcı koçların Obradovic'in seslenmelerine göz attığını, bazen buna göre oyuncu değişiklikleri yapıldığını fark ettim. İspanyol yardımcı oldukça enerjikti, kimi zaman orta sahaya kadar girmesine hakemler iterek yerine yolluyordu.
İkinci anonsun ardından doping yapsana tezahüratı yerine mola alsana versiyonu ile Ergin iyice gerginleştirildi. Son kısımda rakibin attığı sayılar alkışlanıyordu, oley sesleriyle top çevirildi, pazara yollanan oyuncuyla dalga geçildi, Ergin'in aldığı molayla makaralar iyice zirve yaptı.
Maçın bitimiyle Galatasaraylıların çıkış tüneline taşkınlık oldu, bizim oyuncularda hemen oraya yönelip kontrol altına almaya çabaladılar. Devre arası Ömer Onan bizzat bench arkasındakilere gidip onlarla konuşmuştu.
Koridorlar gene inletilerek salon ahalisi dışarı döküldü. Şampiyonluğa bir adım kaldı. O maça gidememek üzücü olacak.