Gönderen Konu: Fenerbahçe Ülker Köşe Yazıları  (Okunma sayısı 24693 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Cem Ağrak

  • Ziyaretçi
Ynt: Fenerbahçe Ülker Köşe Yazıları
« Yanıtla #60 : 23 Eylül 2014, 13:59:50 »
Yeni blogun hayırlı olsun Cem, ön alan baskısını sadece rakibe göre düzenleyeceğiz gibi geldi zira set oynayan daçkaya karşı bunu denerken genç ve koş koş oyunu oynayan Cedevitaya bunu yapmadık Gloria kupası bu konuda fikirlerimizi daha net ortaya koyacaktır sanıyorum. Hucumda buna göre değişkenlik gösterecektir hızlı oyun temposunda hucumda aynı şekilde olurken set oyununda da dediğin gibi hızlı top değişimi esas olacak gibi gözüküyor.

blog benim değil :)
yazının altına edit yaptım ama görülmemiş sanırım..
dediklerinde mutabıkız ama ..bence min 2 aya ihtiyacı var takımın

Çevrimdışı ardglr

  • Üye
  • Yaş: 34
  • Yer: İstanbul
  • İleti: 315
  • Cinsiyet: Bay
    • ardaguler
Ynt: Fenerbahçe Ülker Köşe Yazıları
« Yanıtla #61 : 23 Eylül 2014, 18:50:58 »
Birde sitede altta yorum kısımı açık değil o kısımı açmayı düşünüyor musun?
Hocam öncelikle teşekkürler okuduğun için, yorum kısmı açık, eleştirileriniz olursa başımın üstündedir :)

Çevrimdışı vonyc

  • Üye
  • Yaş: 25
  • Yer: Eskişehir
  • İleti: 332
  • Cinsiyet: Bay
  • Andrew Goudelock !!!
Ynt: Fenerbahçe Ülker Köşe Yazıları
« Yanıtla #62 : 23 Eylül 2014, 20:17:50 »
Hocam öncelikle teşekkürler okuduğun için, yorum kısmı açık, eleştirileriniz olursa başımın üstündedir :)

Guzel olmus abi,eline sağlık
Sevdamıza kimse engel olamaz,
Bazen hüzün vardır,bazen mutluluk,
Fener sevgisinin adı konamaz,
Ne kupa büyüklüğü,ne şampiyonluk!!!

Çevrimdışı Civa

  • Üye
  • Yaş: 37
  • Yer: Usa
  • İleti: 1198
  • Cinsiyet: Bay
  • Arif
    • twitter.com/arifcakir13
Ynt: Fenerbahçe Ülker Köşe Yazıları
« Yanıtla #63 : 24 Eylül 2014, 14:11:18 »
Hocam öncelikle teşekkürler okuduğun için, yorum kısmı açık, eleştirileriniz olursa başımın üstündedir :)

Eline sağlık gayet güzel bir yazı olmuş, ilk eleştirileri buradan yaptık zaten bundan sonrakileri siteden yaparız artık :).

Çevrimdışı ardglr

  • Üye
  • Yaş: 34
  • Yer: İstanbul
  • İleti: 315
  • Cinsiyet: Bay
    • ardaguler
Ynt: Fenerbahçe Ülker Köşe Yazıları
« Yanıtla #64 : 27 Eylül 2014, 13:58:32 »
Blog'daki 2.yazımı da yazdım, umarım keyifle okursunuz.

http://basketdoktoru.blogspot.co.uk/2014/09/sezon-oncesi-2.html



SEZON ÖNCESİ-2
Bir turnuva daha dün itibariyle son bulmuş oldu. İlk turnuvadaki genele yayılan olumlu havanın biraz azaldığını hissediyoruz. Tez canlı bir taraftar yapımız olduğu aşikar, buna ben de dahilim. Hazırlık maçı da olsa parkede yapılan yanlışlara biraz çabuk ve sert tepkiler veriyoruz. Bunların çoğu haklı tepkiler de olsa zamanlama olarak çok doğru sayılmaz. Oturmuş bir kadro olsa belki daha makul karşılanabilirdi ama özellikle oyuncuların parkedeki şaşkın ifadelerini gördükten sonra en azından şu aşamada çok umutsuz bakmaya gerek yok diye düşünüyorum.

Turnuvayı genel hatlarıyla değerlendirecek olursak çok pozitif bir tablo çıkmıyor ortaya.Bu nedenle bu yazıda oyuncu bazlı değerlendirmeye öncelik vereceğim.









Kenan Sipahi: Oyun kurucu özelliklerini tam anlamıyla barındıran tek oyunucumuz konumunda. Beklentiler de haliyle yüksek. Genç takım seviyelerinde gösterdiği performans ve geçen yıl sakatlık probleminden önceki performansı potansiyelini göstermek açısından yeterli veriler. Yıldız bir oyuncunun sahip olması gereken öncelikli özellik özgüvendir. Bu da Kenan'da fazlasıyla mevcut.
Gloria Cup'ta Zadar'a oranla daha hazır göründü. Bu yıl başarılı olacaksak Kenan'ın vereceği performans bundan çok belirleyici olacak. Sakatlığın izlerini zamanla daha da silecektir. Savunma konusundaki eksikleri hala var ama savunma gayreti üst düzeyde. Savunma sorunlarını da zamanla çözecektir.







Ricky Hickman: Kalitesini ve yaptıklarını tartışmaya gerek yok. Avrupa'daki en komple kısa oyunculardan bir tanesi. Mental özellikleri çok yüksek seviyede. Gloria Cup'ta özellikle takımla uyumu açısından zayıf kaldığını söylemek mümkün. Özellikle top kayıpları konusunda biraz daha dikkatli olması gerekebilir. Ancak zamanla takım oturdukça bu hatalar minimuma inecektir. Takımda topu kimin kullanacağına dair netleşmiş bir düzen yok. Bunun sıkıntısını da guardlar çekti haliyle. Bu gibi birçok faktörün etkisiyle Hickman kafa olarak parkede olmakta zorlandı, bu da savunma performansına yansıdı. Hickman 1 numarayı tek başına götürebilir mi sorusu çok muğlak. Zaten Kenan varken Hickman tek başına diyemeyiz. Ama aranan oyun kuruncu Hickman mı derseniz, bu konuda çekincelerim var. Elbette bunları konuşmak için henüz erken, ama gözüme çarpan önemli sorun da oyun kurucu pozisyonu olarak görünüyor.




Andrew Goudelock: Önceki yazımda da söylemiştim. yetenek açısından böylesini bu forma altında görmedim sanırım. Zadar turnuvasında iyi yönlerini, Gloria Cup'ta da zayıf yönlerini gösterdi Goudelock. Özellikle maça nasıl başladığı Goudelock için en önemli kriter, iyi başladığı bir maçta onu durdurmak pek de mümkün değil. Ayrıca yukarıda belirttiğim top kullanma belirsizlikleri de oyununu negatif etkiledi. Şu aşamada en büyük problemi ise biraz da doğal olarak kendini gösterme isteği. Euroleague seviyesine ilk defa adım atan oyuncu sırtındaki Eurocup MVP'si yükünün altında ezilmemek adına bir şeylerde aceleci davranıyor ve bu da genelde olumsuz olarak dönüyor. Takımdaki roller netleştikçe Goudelock ne kadar farklı bir oyuncu olduğunu gösterecektir. Sadece skorer yönü değil oyunu okuma açısından da çok farklı meziyetleri var. Ama bunları özellikle üzerindeki baskı azaldıkça daha net izleyeceğimizi düşünüyorum.






Bogdan Bogdanovic: Henüz birkaç antrenmanla maçlara çıktı. Zaten parkedeki yüz ifadesi durumunu anlatmaya yetiyordu. O nedenle hakkında fazla yorum yapmaya gerek duymuyorum. Bu yılki kısa rotasyonumuzun en önemli parçası, tek sorun hangi rolde kullanılacağı ve bu role ne kadar adapte olacağı. Burada da Obradovic faktörü devreye girecektir. Bogdanovic'in gecen yılki Rising Star apoletini bu yıl da devam ettireceğini ve üzerine katacağını düşünüyorum. Henüz çok yeni, 1-2 antremanla cıktığı maçlardaki durumuyla yorumlamak çok sağlıksız olur.




Can Altıntığ: 2 maçta izledik. Lig için alternatif yaratmak açısından önemli olabilir. ama Euroleague seviyesinin altında kalıyor. Ben Can'dan hazırlık maçı da olsa daha etkili bir performans bekliyordum, ama bunu pek gösteremedi. Lig rotasyonunda zaman zaman rol almaktan öteye gideceğini düşünmüyorum.





Melih Mahmutoğlu: Bütün alkışlar Melih'e gidiyor. Sürekli üzerine koyan, asla yılmayan, bütün Obradovic gazaplarına rağmen yüzü düşmeyen, karakterli oyuncu Melih. Turnuvada en cok beğendiğim oyuncuydu. Önemli olan bir oyuncunun her şeyi yapması değil, kapasitesi dahilinde yapabileceği şeyleri geliştirip o konuda maksimuma ulaşabilmesidir bana kalırsa. Melih bunun en somut örneği. Savunma konusunda da geçen yılın başındaki halinden çok daha ileride. Daha da iyi olacaktır. Ben Melih'in Euroleague seviyesine geldiğini, burada çok iyi bir alternatif olduğunu düşünüyorum.





Serhat Çetin: Obradovic'in her maç ilk 5'te başlattığı tek oyuncu Serhat. Serhat'ın takımdaki rolü hücum setlerini bitirmekten öteye geçemeyecek bana kalırsa, ki bunu layıkıyla yapabilmesi bile bize özellikle ligde çok fayda sağlayacaktır. Savunmada ayakları cok yavas kalıyor. Rakip oyuncu topu vurup dribblinge başladığı an faul yapıyor. Bu konu ancak takım halindeki savunma ritmimizin oturmasıyla çözülebilir. Yine hücumda zaman zaman ikili oyun oynamayı denese de genelde tembel paslar verip top kaybına neden oldu. Mümkün olduğu kadar ikili oyun oynayan değil, üç sayı gerisinde boş poziyon alan ve gelen pası bitiren rolde kullanılacaktır.





Emir Preldzic: Üzerine bir paragraf değil, bir kitap yazılır aslında. Kimine göre olmazsa olmaz, kimine göre de başarısızlığımıızn ana faktörü. Uçlarda yaşayan bir adam. Milli takımdan geç dönmesi nedeniyle henüz tam anlamıyla ön planda değil. Ama dünya şampiyonası emir için özgüven açısından çok faydalı oldu denilebilir. Emir eminim ki yine saç baş yoldurtacaktır yeri geldiğinde ama bunun önceki senelere göre daha az olacağını sanıyorum. Sahada daha olgun bir Emir görmeye başladım. Yine oyun kurmak konusundaki bütün yük ona kalırsa ciddi hayal kırıklığı olacağına şüphe yok. Bu yıl bu görevi başka oyuncularla paylaşıp daha verimli, baskıyı daha az hisseden, daha olgun bir Emir izleyeceğimizi düşünüyorum.




İzzet Türkyılmaz: Yazın çok fazla çalıştığı belli, ama Can için söylediğim şeyleri İzzet için de söyleyebilirim. Lig için faydalı olabilir, ama Euroleague düzeyi için yetersiz kalıyor hala. Bu düzeyde yeterli duruma gelebilmek için çok daha fazla yaz lazım İzzet'e. Bu yüzden o seviyelere geleceği konsuunda pek umutlu değilim. Yine de çalışan oyuncu karşılığını elbette alacaktır. O da zamanı geldiğinde Euroleague olmasa bile ligde forma şansı bulup katkı verecektir.









Nemanja Bjelica: Bogdan gibi Bjelica da 1-2 antrenmanla oynayabildi. Açıkçası turnuvadaki maçlar özelinde en çok kızdığım oyuncuydu Bjelica. Mazereti fazlaca olmasına rağmen çok dağınık ve isteksiz göründü. Hala dünya şampiyonasının etkilerini üzerinden atamamış. Beklentilerin çok yüksek olduğu oyuncuların yaptığı hatalar da çabuk göze batıyor haliyle. Bir an önce kendine gelmesini diliyorum. "Yürüyen Basketbol" olarak görüyorum ben onu, bu yıl vereceği katkı çok kritik.







 Jan Vesely: Müthiş atlet, kanayan yaramız olan atletizm konusuna merhem olur. Spektaküler bloklar smaçlar havada uçuştu zaten. Ama zayıf yönler de az değil. Turnuva boyuncu özellikle rakip 4 numaralar maden buldu. Aynı tip hücumlardan üst üste sayılar yedik durduk. Vesely'nin yardım savunmasına gitme sevdasına biraz ket vurması gerekiyor. Savunmada ne yapacağını bilmez ve her yere koşmaya çalışan bir görüntüsü var. Bu da yerleşimde ciddi sıkıntılara neden oldu. Zamanla çözüleceğini sanıyorum.

Hücum konusunda da büyük bir tehdit. Ama şut konusunda kendisini geliştirip daha özgüvenli atması gerekiyor. Hücumdaki spacing'i baltalamaması açısından bu çok önemli. Genel olarak istekli ve
mücadeleci tarzı sürüyor. Avrupa basketboluna geri dönüş biraz sancılı olacaktır, ama Obradovic faktörü bunun da kısa sürede çözülmesini sağlayacaktır.





Oğuz Savaş: Geçen yılın büyük bölümünü sakat geçiren Oğuz bu yıla daha farklı bir havayla giriyor. Eski, tabiri caizse "hımbıl" Oğuz yerini daha hareketli daha fit bir oyuncuya bıraktı. Özellikle hücumda doğru yerde, ki bu genelde low post oluyor, topu aldığı zaman çok ciddi bir hücum tehdidi. Bu yıl X faktör oyuncumuz olacaktır. Sayı bulmakta zorlandığımız anlarda kurtarıcı rolüyle pota altında çok etkili olacağını düşünüyorum.






Luka Zoric: En çok eleştirdiğimiz oyuncuların başında şüphesiz Zoric geliyor. Zoric'ten ne beklediğimizle alakalı bu. Abartılı bir benzetme olmakla birlikte şahin'den ferrari'yle yarışmasını bekleyemeyiz. Zoric belki şahin ama Avrupa'da ferrari düzeyinde uzun yok. Bu nedenle bir yere kadar yarışı devam ettirebilir. Ama yorulduğu andan itibaren Zoric safi zarar veriyor ne yazık ki. Burada onun yorulma zamanını iyi okumak gerekiyor, ki Obradovic'in bunu yapacağına şüphe yok. Bu yıl arkasında Semih ve Oğuz hatta zaman zaman Vesely var. Yani uzun süreler sahada kalmak zorunda kalan, acaba ne zaman hücum faullerine başlayacak diye düşünmemiz gereken bir Zoric olmayacaktır. Zaten turnuvada kısa sürelerde çok faydalı olabileceğini gösterdi. Savunmada da istekli mücadeleci, ama ribaund almak konusunda biraz daha çaba biraz daha box out gerekiyor.









Semih Erden: 10 dakika civarı süreler aldı, ve hücumda istenilen katkıyı vereceğini gösterdi. Konsantrasyon problemi yaşadığı aşikar. Ama yıllarını böyle geçirmiş bir oyuncunun bundan tamamen kurtulması olanaksız. Semih bence çok faydalı bir transfer, sezon içinde bunu net olarak anlayacağız. Yine saçma sapan hataları olacak, çıldırtacak zaman zaman belki ama bunları geçtiğimiz yıllarda 5 yapıyorsa bu yıl 1-2'lere düşürecektir. 0 olmasını beklemek de fazla hayalci olur.






Oyuncuları genel hatlarıyla bu şekilde görüyorum. Belki yazacak daha çok şey var ama henüz sezonun çok başı. Bir çok oyuncu çok az antrenmanla oynadı. Yine de takım yapmak istedikleri konusunda bazı ipuçları verdi. Eksiklerimiz var mı? fazlaca var tartışmasız, ama bunları giderecek süremiz de var. Hazırlık maçları nedeniyle umutsuzluğa düşmeye hiç gerek yok.
Transfer konusu tekrar konuşulmaya başladı, ben de kendi adıma takımın bir oyun kurucuya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Piyasada alacak adam sayısı çok az farkındayım, ama önceki yazımdaki temmeni ettiğim oyuncu, yani Heurtel, bizim takımda hem kendi üzerine koyabilecek hem de takımdaki önemli bir eksikliği giderebilecek potansiyelde bir oyuncu. Bu yazıya da bir Heurtel temennisi koyarak son veriyorum.

Sağlıkla kalın.



Cem Ağrak

  • Ziyaretçi
Ynt: Fenerbahçe Ülker Köşe Yazıları
« Yanıtla #65 : 27 Eylül 2014, 14:14:09 »
Eline sağlık arda..

Maçlar kötü olursa whatsup dan yaz ben sakinleştirici etkisi yaparım ( cska maçı gibi :) 8) )

Çevrimdışı ardglr

  • Üye
  • Yaş: 34
  • Yer: İstanbul
  • İleti: 315
  • Cinsiyet: Bay
    • ardaguler
Ynt: Fenerbahçe Ülker Köşe Yazıları
« Yanıtla #66 : 27 Eylül 2014, 14:19:28 »

Eline sağlık arda..

Maçlar kötü olursa whatsup dan yaz ben sakinleştirici etkisi yaparım ( cska maçı gibi :) 8) )

Hahahah, tamam abi, ben maçlarda sakin olamıyorum genelde, yardım alırım :)

Cem Ağrak

  • Ziyaretçi
Ynt: Fenerbahçe Ülker Köşe Yazıları
« Yanıtla #67 : 27 Eylül 2014, 14:28:44 »
Hahahah, tamam abi, ben maçlarda sakin olamıyorum genelde, yardım alırım :)
Sana her zaman benim.acik...
Beraber küfür eder rahatlariz :)

Çevrimdışı Bogdan Bogdanovic

  • Yönetici
  • Üye
  • Yaş: 40
  • Yer: Belgrad/Sırbistan
  • İleti: 4482
  • Cinsiyet: Bay
  • Winner
    • KE_Billz
Ynt: Fenerbahçe Ülker Köşe Yazıları
« Yanıtla #68 : 15 Ekim 2014, 21:07:36 »
Genel paylaşım yapılmış ama Fenerbahçe Ülker'le alakalı olduğu için yazıyı buraya koyayım ;

Takım Analizi

Geçtiğimiz sezon Avrupa’nın 1 numaralı koçu olarak gösterilen Zeljko Obradovic’i takımın başına getiren Fenerbahçe Ülker’de beklentiler ister istemez tavan yaptı. 2006-07 sezonunda gerçekleşen Ülker birleşmesiyle birlikte taraftarın hayalinde hep bir final four vardı. Ancak Aydın Örs’le başlayan süreçte, Bogdan Tanjevic, Neven Spahija ve Simone Pianigiani gibi kariyerleri tartışılmayacak koçlarla çalışılmasına rağmen, organizasyonun en büyük başarısı çeyrek final oldu ve final four taraftarın içinde hep bir ukde olarak kaldı.

Bu ukde, gün geçtikçe sabırsızlığa, sabırsızlık öfkeye, öfke ise yapılan doğruları bir kenara atıp sadece yanlışların öne çıkartıldığı bir süreci doğurdu.

Bu takım Türk basketbolunun yetiştirdiği en büyük koç olan Aydın Örs’le gruplardan çıkamadı. Lakin o dönemde Euroleague’den ziyade TBL’de yaşanacak şampiyonluk daha anlamlıydı. Takım 100. yılında şampiyonluk yaşayarak beklentileri karşılamıştı. Ardından anlamsız bir şekilde Örs görevinden alındı ve belki de bu uzun yıllar taraftarın takıma küstüğü Tanjevic dönemi başladı. İronik olan Ülker birleşmesinden sonra en çok tartışılan koç olan Tanjevic’le Euroleague’de en büyük başarının yakalanmasıydı. Ancak dediğim gibi, Örs’ün gidişi taraftarın büyük kısmını yaralamıştı ve Tanjevic’le taraftar arasında doku uyuşmazlığı yaşanmıştı. Sonrasında Tanjevic’in takımdaki kontrolünü de kaybetmesi onun sonunu hazırladı.

Neven Spahija rüya gibi bir sezon başlangıcı yapmış ve ilk yılında taraftarı tatmin eden bir performans ortaya koymuştu. Artık herkes bu takımın mevcut koçuyla ikinci yılında final four yolculuğuna başlayacağını konuşuyordu. Ancak yine olmadı, yine bir şeyler ters gitti ve bu sefer de kontrolünü kaybeden Spahija oldu. Özellikle takımdaki bazı oyuncularla yaşadığı sıkıntılar kapanmayacak noktaya gelince bir dönem daha yarı yoldan dönülerek sona ermiş oldu.

Simone Pianigiani göreve geldiği zaman taraftarın büyük bölümü beklenen başarının bu kez geleceği konusunda hemfikirdi. Siena’da yarattığı sisteme benzer bir sistemle Fenerbahçe’yi Euroleage’nin çeyrek final hatta bir adım ötesi olan final four’un gediklisi haline getirecek adamdı Pianigiani. Ancak yine olmadı, hatta bu kez tam sezon bile sabredilmedi. Sezonu tamamlayamadan evine gönderildi İtalyan koç. Üstelik buraya gelirken kendisine ‘büyük koç’ diyenler, giderken ‘jöle sürmekten başka bir şey yapmıyordu’ dediler ve öyle gönderdiler.

Ve gelelim Zeljko Obradovic dönemine ..

Başında söylediğim gibi kimlerine göre (ki büyük çoğunluğu oluşturuyor bu kimileri) Avrupa’nın 1 numaralı koçu takımın başına geldi. Son 2 yılda (kendi liginde) play-off’larda adeta paspas olan takımı ayaklandırdı ve şampiyonluğa taşıdı. Euroleague’de beklentiler büyüktü, üstelik takım sezona iyi başlamıştı, hafızalarda yer eden müthiş performanslar ortaya koymuştu. Top-16 gelip çattığında, yaşanan sakatlıkların ve ara döneminde yanlış transfer tercihlerinin de etkisiyle her şey terse döndü. Herkesin çantada keklik gördüğü çeyrek final gelmedi. Yine de gelen lig şampiyonluğu Euroleague’de yaşanan hayal kırıklığını unutturdu ve yeni sezon öncesine umutlu bakılmasını sağladı.

Bu sezon Fenerbahçe Ülker için oldukça kritik bir sezon. Geçen sene olduğu gibi Lig şampiyonluğu + Top 16 kimseyi tatmin etmeyecek. Özellikle futbol takımında yaşanan kaos sonrasında tek umut haline gelen erkek basketbol takımı bu yükün bilincinde olmalı ki olduklarını farz ediyorum. Obradovic gibi bir ismin bile tartışılır, bakın eleştirilir demiyorum arada fark var, tartışılır konumda olduğu bir iklimde yaşıyoruz. Bu doğrudur, yanlıştır ayrı konu. Şuan iklim bu ve bu iklime uygun hareket etmek gerekiyor.

Maurizio Gherardini’yi özellikle sona bıraktım bu bölümde. Zira böyle bir adamı sadece transfer yapsın diye getirdiğimizi sanıp, üstüne adamı yerden yere vuranlar var. Elbette transferlerde onun etkisi olacaktır ancak bunun bir mali yapılanması da olacaktır. Gherardini organizasyon için o kadar doğru bir adam ki yanlış zamanda gelmesinin bedelini ödüyor adeta. Ülker’le birleştiğimiz gün bir Gherardini’miz olsaydı, 1’e alacağımız adamlara 2 vermeyip, saçma sapan kontratlara dünyanın tazminatını ödemek zorunda kalmazdık. En başından beri bir Gherardini’miz olsaydı kazanacağımız saygınlık büyük bir lobiye dönüşürdü. Güçlü bir lobi, mali disiplin, daha planlı ve daha programlı bir organizasyon olurduk.

Gherardini bu organizasyon için kısa vadede değil uzun vadede bir şanstır. Taraftarın sabırsızlığına hak veriyorum, hiçbir taraftar üçün beşin hesabını yapmak zorunda değil. Hiçbir taraftar vadenin uzunluğunu kısasını idrak etmek zorunda değil. Ancak şunu atlamamak lazım güzel şeyler de oluyor. Yıllardır şikayet edilen savurganlıkların son bulması adına geç de olsa bir hamle yapıldı.

Artılar

– Geçen sene yaşanan dış şut sıkıntısı bu yaz yapılan transferlerle birlikte son bulmuş durumda. İçeri gömülerek dış şutları riske eden rakipler karşısında, bu kez cezayı kesecek keskin şutörler var, ki bunların başında Goudelock ve Bogdanovic geliyor.

– Geçen sene kritik anlarda sorumluluk alacak oyuncu sayısı yok denecek kadar azdı. Hatta Emir’i bir kenara koyarsak böyle bir oyuncu yoktu. Emir’in de istikrar sorunu nedeniyle takım kitlendiği zaman çıkış yolu bulunamıyordu. Bu sezon özellikle Goudelock bu açığı kapatacaktır. Her ne kadar zaman zaman bencillikle suçlansa da sorumluluk almaktan hiç çekinmeyen bir yapısı var. Keza Bogdanovic de, hiç tereddüt etmeden, mesafe tanımaksızın şutuna güvenen bir oyuncu.

Bu iki oyuncunun varlığı, gerek dış şut bazında, gerek el yakan topların kullanılmasında takıma olumlu anlamda etki edecek.

– Şuana kadarki performansı nedeniyle tartışılan isimlerden biri olan Ricky Hickman konusunda ben hala umudumu koruyorum. Bana göre Hickman doğru bir rolde Fenerbahçe’nin kazanma kültürüne en büyük etkiyi yapacak oyuncudur.

– Emir Preldzic’i artı olarak mı yoksa eksi olarak mı değerlendirmek gerekiyor bilemiyorum. Artısı eksiye dönüşebilir bir rolde. Sezona yine müthiş bir başlangıç yaptı. Bunu istikrarlı bir şekilde devam ettirirse Fenerbahçe’nin EL yolculuğunda anahtar olur.

– Geçen sene yaşanan 1-2 sakatlık takımın bütün dengesini bozmuştu. Bu sezon rotasyonun geçen seneye göre daha kalabalık olduğunu söylemekte fayda var. Özellikle yerli oyuncuların fazlalığı, kimilerine göre olumsuz fazlalık olarak görülse de, bana göre uzun vadede gayet olumlu bir fazlalık. Ligdeki bazı maçlarda Emir gibi, Bogdan gibi, Goudelock gibi oyuncular daha az süreler alarak dinlendirilebilir.

Eksiler

– Şuana kadar bariz bir uyum sorunu yaşadığını söylemekte fayda var. Takım bir türlü beklenen ritme giremiyor. Zaman zaman yapılan iyi savunmaları ve iyi hücumları en azından 30 dakikalık bölüme yaymak gerekiyor. TBL’de bir şekilde idare ediliyor ancak EL seviyesi için yetersizlik var.

– Takımda geçen seneden beri devam eden bariz bir savunma sorunu var. Koç dün akşam oynanan Telekom maçındaki savunmayı beğendiğini söyledi. Ancak ben buna pek katılmıyorum. Bu savunmayla EL’de başarılı olmak oldukça zor. Gereksiz yardımlar, ya üçlük olarak geri dönüyor ya da pota altındaki uzuna rahat sayı şansı veriyor. Ortalama bir pasör uzun Fenerbahçe’nin abartılı yardım savunması karşısında Marc Gasol olur çıkar.

– Artılar bölümünde Fenerbahçe’nin şutör bir takım olduğundan dem vurdum ancak bu hücumların sorunsuz olduğu anlamına geliyor. Bireysel bazda cezayı kesecek oyuncular var, lakin onların cezayı kesmesi için bu ortamı yaratacak bir düzen var mı, bu tartışılır. Baskı geldiği an bocalıyor takım. Baskının sonucunda garip top kayıpları oluyor. Hem hücumdan oluyorsun hemde savunmada hazırlıksız yakalanıyorsun. İlk maddede söylediğim üzere bunun uyumsuzluktan kaynaklandığını düşünüyorum. Zamanla aşama kaydedecektir takım. Aksi bir durumda zaten büyük sıkıntılar baş gösterir.

– Kenan Sipahi bu şekilde kullanılacaksa, daha doğrusu kullanılmayacaksa, neden bir oyun kurucu takviyesi yapılmadı diye sorgulanabilir. Ben şahsen Kenan’a güveniyorum ancak onun almadığı her süreden sonra bu konu gündeme getirilecek ve haksız da sayılmayacaklar.

– Luka Zoric bu saatten sonra ağzıyla kuş tutsa Obradovic dışında kimseye yaranamayacak. Umarım işler ters gitmez ve gün gelip salonda tepki almaz. İp üstünde bir sezon olacak onun için. Hatasız oynamak zorunda, ki böyle bir şey olmayacağını da biliyoruz. Allah herkese sabır versin demekten başka bir şey söylemek yersiz olur.

Genel Yorum

Obradovic’in bazı konularda bazı oyunculara taviz vermesi gerektiğini düşünüyorum.

Bu takım onun istediği oyuncularla donatıldı. Elbette en çok istediği oyuncuların başında gelen bir Calathes ya da Teodosic olsaydı bugün çok farklı şeyler konuşuyor olurduk ama olmadı. Madem kurulan kadro bu o zaman bu kadro yapısına uygun bir şekilde sistemde oynamalar yapabilir.

En başta Goudelock ve Vesely’nin olduğu bir beşte, yardım savunması diye bir kavramın olmayacağı aşikar. İyi niyetliler ama yardıma gidelim derken asıl yardım edilmesi gereken noktaları atlıyorlar. Bu ikilinin olduğu beşlere göre farklı varyasyonlar denenebilir. Ben özellikle sadece savunma anlamında değil hücum anlamında da Goudelock’a özel bir beş bulunması taraftarıyım. Bana göre çok özel bir skorer ve onun ana skorer olduğu bir beşle zaman zaman oynanabilir.

Nemanja Bjelica konusu sıkça tartışılan bir konu. Obradovic taviz vermeli derken buna Bjelica’yı da dahil ediyorum. Onunda sorumluluğu biraz daha arttırılmalı. Koç belki sistemin dışına biraz çıkıldığı ve oyuncuya uygun sistemler kurgulandığı zaman, disiplin zafiyeti olacağından çekinebilir ancak oyuncu var olan sistemde verim veremiyorsa, verim alabileceğin bir sistemi uygulamak zafiyet yaratmaz.

Son olarak tekrar Kenan Sipahi konusuna gelmek istiyorum. Mevcut kadro bu, transfer pek mümkün gözükmüyor, en azından Top-16’ya kadar transfer olmayacağı söyleniyor. O zaman Kenan’ı kenarda oturtmak yerine oynatarak kazanmak gerekiyor. Hata mı yapıyor, yapsın, Yetersiz mi kalıyor, kalsın. Ama madem bulunduğu pozisyona takviye yapılmadı o zaman Kenan’dan faydalanılsın. Bu ısrar kötü oynadığı zamanlarda belki tepki de çekecektir ama bunu göğüslemek de bir oyuncuyu kazanma yolunda yapılması gereken en önemli fedakarlıktır.

Fenerbahçe Ülker, çeyrek finalin bile kimilerini tatmin etmeyeceği zorlu bir yola çıkıyor. Bu yolda teknik ekibe, oyunculara ve tüm çalışanlara başarılar diliyorum, Allah yollarını açık etsin.

Diğer detaylar için: http://zonebasket.com/fenerbahce-ulker-c-grubu/

Çevrimdışı onee

  • Üye
  • Yaş: 32
  • Yer: İzmit-Denizli
  • İleti: 798
  • Cinsiyet: Bay
    • orhanyet
Ynt: Fenerbahçe Ülker Köşe Yazıları
« Yanıtla #69 : 16 Kasım 2014, 02:18:36 »
Zoric,Semih,Oğuz un 40 dakikası
Fenerbahçe Ülker in 5 numaralı pozisyonunun 3 ismi Luka Zoric, Semih Erden, Oğuz Savaş.3 dev oyuncu tek pozisyonun 40 dakikası için mücadele ederek birbirinden dakika çalmaya çalışıyorlar.

Semih in takıma ve basketbola yeni dönmüş olması,Oğuzun ve Zoric in milli takımlardan dolayı kampa geç katılmalarının da etkisiyle  Sezona yeterince hazır olmadan başlayan 3 lü Jan ve Bjelica nın daha hazır olmalarının da etkisiyle topu topu 40 dakika olan sürelerinin 5-10 dakıka arası kısmını da 4 numaralara kaptırmış durumdalar gibi gözükse de

Bayern

Zoric : 21:48 dk , 5 sayı,4 rib,2 to,1 bl
Oğuz : 10:49 dk , 7 sayı,2 rib,1 st
Semih: 0 dk

Karşıyaka

Zoric : 18:13 dk,2 sayı,1 as,3 to
Oğuz : 0 dk
Semih : 06:05 dk, 2 sayı, 1 rib, 1 to

Barcelona

Zoric : 27:37 dk. , 18 sayı, 10 rib., 1 as, 2 to
Oğuz : 1:15 dak , 1 to
Semih : 4:11 dak , 2 sayı, , 3 rib. ,

Son 3 maçın özelinde rakiplerin uzunlarının hareketliliği Obradovici hareketli uzun ve 4 numaralara yöneltmiş gözüküyor.Karşıyakanın size problemli fakat hareketli uzunları işi tamamen Zoric ve 4 numaralara yıkmış olsada asıl sıkıntı 4 numaralar ile Zoric e göre size lı uzunların formsuzluğundan ve ağırlığından ziyade ön alan savunmasının yetersizliği ve buralara gereğinden daha fazla yardım getirilmesi sıkıntısı olduğu maçlar izlendiğinde çok net ortaya çıkmaktadır.

Münih maçında da takımın skor lideri olacağını tüm avrupa basketboluna ilan eden Andrew un çok kolay geçilerek rakip kısalarına potaya giden koridorun kapılarını açması takımın kadrosunu ve süre dağılımını ciddi şekilde etkilemektedir.Andrew un arkasında kalan tüm oyuncuların kendi adamlarını kollamanın dışında andrew un arkasında ki koridorlara da yakın durması,rakibin önünü kapattıktan sonra tekrar dışarı çıkan topun peşine takılarak kendi adamlarının önüne dikilmeleri gerekmektedir.

Sezon başında çok daha yoğun olarak denenen ama peş peşe kaybedilen hazırlık maçları ve Cumhurbaşkanlığı maçından sonra askıya alınmasa da dozajı azaltılan adam değiştirmelerin asıl amacını ilerleyen günlerde anlamış oldum.Obra benim henüz görmüş olduğum problemi daha takımını kurarken fark etmiş ve çözümünü de takıma  OLY,CSKA ve PKSK maçlarında uygulatmaya çalışmıştı.

Obra nın takıma uygulatmaya çalıştığı adam değişmeler oyuncular tarafından hızlı biçimde algılanabilmiş olsa idi 5 ler 4 lere 10 dakikalarını kaptırmamış olacaklardı.Potaya giden yollar kapatılmaya çalışılır iken 3 lüklerin gelmesi,3 lükler gelmesin diye potaya giden yolların açılmasının önüne zamanında adam değişmeler ile geçildiği noktada 5 ler 10 dakikalarını geri alacaklardır.

Toplamda sahip olmaları gereken 40 dakika yı tekrar elde ettiklerinde de İkili oyun savunması ve box out u kimin daha iyi yaptığından yola çıkarak süre dağılımlarını konuşabilir olacağımızı düşünüyorum...
http://onderdikmen.blogspot.com.tr/2014/11/zoricsemihoguz-un-40-dakikas.html?spref=tw
« Son Düzenleme: 16 Kasım 2014, 02:19:00 Gönderen: onee »

Çevrimdışı Conrad McRae

  • Üye
  • Yaş: 43
  • Yer: Denizli
  • İleti: 61
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Fenerbahçe Ülker Köşe Yazıları
« Yanıtla #70 : 21 Kasım 2014, 16:10:03 »
İsmail Şenol / ntvspor.net

Fenerbahçe Ülker için Desio’daki salonun önemi büyük. EA Milano, ev sahibi olduğu Forum’daki sirk gösterisi nedeniyle bu maçı Desio’da oynamak zorunda kaldı. 2012 yılında Cantu’nun Euroleague maçlarına ev sahipliği yapan PalaDesio Salonu, Fenerbahçe Ülker’in yakın tarihindeki en unutulmaz maçlarından birine sahne olmuştu. Cantu’yla oynayan Fenerbahçe, kazanırsa grup lideri olacağı maçı kaybetmesi durumunda ilk turdan elenecekti. Maç sonu zor duruma düşmüştü Fenerbahçe. Bojan Bogdanoviç’le kritik üçlükler atmış ve kazanmıştı...
 
Desio’da benzer bir durum vardı yıllar sonra. Bitime beş buçuk dakika kalmış, ev sahibi Milano Daniel Hackett ile bulduğu üçlük sonrasında farkı dörde indirmişti. Fenerbahçe Ülker’in reaksiyonu, Milano’nun maçı kazanma umutlarını belirleyecekti. Fenerbahçe önce Bogdan Bogdanoviç ile bir ikili oyun aradı, şut bulamadı. Aynı hücumda Emir Preldziç de perde sonrasında ters eşleşme yakaladı. Uzaklardan el üstü bir üçlük denedi Emir. Takım arkadaşları ve ekran başındakiler için heves kırıcı bir şut denemesiydi. Normalde herkesin başını öne eğip geriye koşmasını beklersiniz böyle durumlarda. Öyle olmadı. Semih pota altındaki kalabalıktan sıyrılıp hücum ribaundunu almayı başardı ve pozisyonu smaçla bitirdi...
 
İşte Fenerbahçe Ülker’in deplasmanda nasıl kazandığının bir özeti bu pozisyon. Kalan sekanslarsa neden iyi oyunda istikrarı yakalayamadıklarını gösteriyor. Bir hücum sonra Bogdanoviç, bir hücum sonra da Ricky Hickman çok uzaklardan üçlük denedi. Yine bir hücum ribaundu geldi, bu da Hickman için yeni bir üçlük deneme şansı doğurdu. Neyse ki bu kez isabetliydi Amerikalı’nın şutu...
 
Kalan hücumlar da farklı değildi. Bireysel zorlamalar geldi sırasıyla Andrew Goudelock, Hickman, Emir Preldziç ve Nemanja Bjelica’dan. Bogdanoviç top alamadığı zaman köşede pas bekler konumda. Birçok oyucunun tedirginlikten top kullanmaktan imtina edeceği anlarda Fenerbahçe Ülker’de herkes kendine güveniyor, herkes top istiyor. Bu iyi olduğu kadar da kötü sonuçlar doğuruyor sahada. Rahat giden bir maçta, aşırı bireysel konsantrasyon sonucunda, takımca oyundan kopuyor Fenerbahçe Ülker. Maç sonunda kimin hangi rolü oynayacağı hâlâ netleşmiş değil.
 
Hal bu ki maç başında işler çok daha farklıydı. Fenerbahçe Ülker, bire bir üzerinden hücum etmenin temel gerekliliklerini sahaya yansıtıyordu. Eğer hücumunuzun temeline bire birleri koyuyorsanız; topu iyi paylaşmanız, saha içi yerleşimini iyi yapmanız, topla ve topsuz çembere yaklaşmanız ve tempoyu yakalamanız önemlidir. Fenerbahçe Ülker bu doğruları yapıyordu ilk yarıda. Hücumdaki pas sayısı, pas temposu, çembere giden oyuncu sayısı bir hayli fazlaydı. Bunun en büyük sebebi, koç Zeljko Obradoviç’in top paylaşımını yapabilmek için rotasyonda yaptığı değişikliklerdi. Obradoviç, yıldız skorerlerine yeterli bire bir oyununu yaratabilmek adına, hücumda topa ihtiyaç duymayan iki oyuncuyu mutlaka sahada tuttu. Kenan Sipahi ve Semih Erden, sınırlı sorumluluklarıyla hem bireysel anlamda takıma büyük katkı verdiler, hem de hücum düzenlerinin oturmasını sağladılar.
 
Obradoviç’in önemli hamlelerinden biri de pivot pozisyonuydu. Artık tamamen pivota kaydırdığı Jan Vesely’nin dakikalarını azaltıp, Semih’ten verim alabilmesiyle savunma direncini ayakta tutan koç, bu şekilde Bjelica’nın da liderlik yapmasını sağladı. Özellikle ilk yarıda Nemanja Bjelica repertuarındaki tüm güzellikleri sergiledi. Penetre etti, top dağıttı, şut attı, ikili oyunda asist yaptı ve hatta baskıda topu getirdi... Fenerbahçe, topun Bjelica’nın olduğu anlarda sınıf atlamış gibi duruyordu.
 
Fenerbahçe Ülker adım adım ileriye gidiyor. Her gün hücumda bir şey katarak, yeni bir problem çözerek yoluna devam ediyor. Yine de tüm sorunlar çözülmüş değil. Şimdi maç sonunda kararı kimin vereceğinin belli olması gerekiyor. Sonra da savunmada takımı nasıl idare edeceği

http://www.ntvspor.net/yazar/ismail-senol/1476/obradovic-problem-cozuyor
Daha 19 yaşında
Düşlerinde özgür dünya
Öptüğü çubuklu forma
Yaşayacak anısında
Ali İsmail Korkmaz
FENERBAHÇE yıkılmaz!!!

Cem Ağrak

  • Ziyaretçi
Ynt: Fenerbahçe Ülker Köşe Yazıları
« Yanıtla #71 : 08 Nisan 2015, 11:28:40 »
@Kutay kardeşim güzel bir yazı yazdı..
http://zonebasket.com/spacing-2/
« Son Düzenleme: 08 Nisan 2015, 11:30:36 Gönderen: Cem Ağrak »