Selam,
Forumu uzun süredir takip ediyordum. Öncelikle forumun yöneticilerine ve katkıları ile forumu değerli kılan tüm üyelere teşekkür etmek istedim. Futboldan soğuyan taraftarımızın Obradoviç havasıyla basketbola yoğunlaştığı şu dönemde amatör branşlar kültürünü yaratmaya çalışmak çok kayda değer ve saygı duyulası bir çaba.
Genelin aksine takım bana negatif şeyler değil, pozitif şeyler gösterdi. Bunu kısaca özetleyeceğim. Kafa olarak üç dört oyuncunun maça hiç konsantre olamadığı, takımın savunma gayreti göstermeye gerek duymayacak kadar rakibi önemsemediği ya da kendi yapabilirlikleri açısından rehavete kapıldığı bir maçta kazanmış olmak büyük takım olma yolunda önemli bir gösterge. Hah, bu maçı son saniyede kaybetmemiz ise daha muhtemeldi. O zaman bu yorum çöpe mi gidecekti? Hayır. Laboral gibi düzensizliği kendisine düzen edinmiş, ters bir takıma karşı sahada kibirle dolaştıkları ve maçı sallamadıkları halde son saniyeye kadar oyunda kaldılar derdim. Hayırlı mağlubiyet denen şey yaşandı diye de eklerdim. Fakat son topta kazanılsın ya da kaybedilsin, biraz sabredildiği taktirde büyük oynayacak bir takım geliyor. Direksiyondaki adam büyük, bütçe büyük, camia büyük, tek eksik basketbol kültürü. O da taraftar açısından bu gibi maçlarda olayı net görmekten geçiyor. Ben bir taraftar olarak koça öyle güveniyorum ki şu anda rahat rahat şunu diyorum: Obradoviç takıma "siz daha olmadınız, daha hamsınız" mesajını bir güzel verir, takım anlamamakta ısrar ederse eloğlunun biri şamarı basar. O zaman da seve seve değil, stres ola ola öğrenirler ama illa ki öğrenirler. Potansiyel ve yapabilirlik varsa mental aksaklıkları düzeltmek, işe ciddiyet sosu katmak kolay. Sıkıntı potansiyelin olmaması durumu ki takım bugün bize ölüsünün bile top16 da galibiyet alacağını gösterdi. Gerisi zamana ve şartlara bağlı olarak gelir.
Taraftarımız arasında trend haline gelmiş olan en ufak bir sıkıntıda karalar bağlama refleksini yanlış buluyorum. Taraftarımız arasındaki bu trend kötü niyetten kaynaklanmıyor çok büyük çoğunluk için. Bazı habis ruhlu taraftarlarımız var. Sözüm meclisten dışarı, takımın kötü savunma yapmasının ya da kaybetmesinin kendi argümanını doğruladığını düşünüp kötü günlerde piyasaya daha fazla çıkan ne oldum delisi insanlar her yerde olduğu gibi bizim taraftarımızın arasında da var. Bu istisnai habis ruhları dışarıda tutarak konuşacak olursak, Fenerbahçe taraftarının Euroleague denen yapının ciddiyetini fark edemediğini söyleyebiliriz. Medyada oluşan "müsrif takım Fenerbahçe ve enayi Ülker" mitini hiç sorgulamadan kabul edip, yıllardır bu kadar yatırım yapıyoruz bir zahmet Euroleague'i kazanalım artık şeklindeki cahilane beklentilere giren sayısız taraftarımız var. Bu noktada tekrar iş basketbol kültürü denen olguya geliyor. Öncelikle basketbol oyun kurallarını bilmek, oyuna karşı tutkulu olmak, zaman içerisinde galibiyeti de mağlubiyeti de deneyimleyip pişmek, takımın potansiyelini ne küçümsemek ne göklere çıkartmak, Euroleague'i bilmek... Bunların hepsi ve daha sayamadığım bir sürü etmen bir araya gelip basketbol kültürü denen şeyi oluşturuyor. Fenerbahçe'yi -en azından- birleşmenin olduğu zamandan beri takip eden seyirciler daha temkinli, sakin ve gerçekçi iken bir dalga şeklinde basketbola hücum eden taraftarlar ise tam tersi özellikleri gösteriyor. Bu noktada bu forumu özel kılan şeylerden birisi de bu: Bir basketbol kültürü yaratılacaksa, Fenerbahçe Ülker'i içeride Barcelona'dan 40 sayı yerken bile "bir gün olacak ulan!" diyerek sabırla takip etmiş olan o eski seyirci grubunun birlik haline gelip alanda hegemonyayı, sözü devralması gerekiyor. Belki de bu yüzden bu foruma katılmak istedim. Bu takıma inanan buradaki güzel insanlara bir omuz da ben vereyim istedim. Tekrar etmek isterim, sözüm kesinlikle meclisten dışarıdır. Yanlış anlaşılmalara mahal verecek bir şeyler söylememişimdir umarım.