Selam,
Maçı izleyemedim. İnsanın arkadaşları kadar büyük bir sınav yok şu hayatta. 2 Haftadır kafamın içinde şu maça kuruluyorum. Kafamda sürekli spa'yı nasıl durdururuz, o deplasmanda hakemlere nasıl yem olmayız soruları dönüyor. Gel gelelim bir anlığıma boşluğuma geliyor ve bir aydır görmediğim arkadaşlarıma "ya tamam cuma akşamı buluşuruz" diyorum. Mekanı da onlar seçmişler. Bir baktım Cihangir'de bir kafe. Maç yayını yok. Kudurdum resmen. Bunu niye anlatıyorum bilmiyorum. Sevinçten saçmalıyorum resmen. Siz siz olun perşembe-Cuma kimseye söz vermeyin. Sonra yanarsınız benim gibi.
Cümleten tebrikler.
Tekrarlamakta yarar var:
Evinde kaybetmeyen takım yoktur, Fenerbahçe ile karşılaşmamış takım vardır.
İşin güzel yanı da şu. Konuşmak için her ne kadar erken olsa da, evinde önüne geleni 20 ye yatırıp final fourun tarafsız seyircisi arasında bocalayan sözde devlerden olmamak yolunda da bir adım bu manyak deplasman performansımız.
Son olarak: Önemli maçların öncesinde yaşadığımız mağlubiyetler için bu takımı bu kadar yıpratmaya hakkımız var mı? Obra'nın oyunculara sizden utanıyorum demeye hakkı var. Çünkü bize karşı sorumlu olan o. Galatasaray'a kaybedilen bir maçta onun gördüğü şey disiplinsizlik, bizlerin gördüğü şey ise Galatasaray'a yansıttığımız öfkelerimizi karşılayamayan bir takım. Şimdi bu ikisi aynı şey mi? Bir takım küçük maçlara dikkat etmediği için eleştirilebilir lakin bunu kendi kişisel intikam hırslarımızı gerçekleştiremedikleri için takıma küfretmekle karıştırmak büyük hata.
-Takım bir derbi maçı önemsemeyecek kadar Euroleague hedefine kitlenmiş. Vizyon ayrı yerlerde, hedef yükseklerde. Ya takımın vizyonu kadar yükseltelim vizyonlarımızı ya da gölge etmeyelim de işlerini yapsınlar. Lakayıtlığın cezasını zaten koç kesiyor.