Böyle maçlardan sonra aklıma direk şu basın toplantısı geliyor .
""Bugün oynadığımız Prokom takımı 50 sayı fark atmamız gereken bir takım. 22 sayıyla kazandık.
Bazılarına göre Panathinaikos Final-Four'a gidecek. Şaka gibi. Bu Panathinaikos mu Final-Four'a gidecek. Bu oyunla hiç şansımız yok. Hiçbir şey iki günde değişmez.
Hayatım boyunca en iyisini, hatta daha fazlasını yapmaya çalıştım. Bu benim karakterim. Bazı oyuncularımda da bu karakteri görüyorum ama tekrarlayayım, bazı oyuncularımda... Bazıları ise Panathinaikos forması giymeyi hak etmiyor.
Ben ve ekibim bir işi başarmak için herşeyi yaparız. ama benim yüreğim bunun çok zor olacağını söylüyor. Ben ve ekibim birlikte cephedeki askerler gibi savaşacağız.
Molada savunmayı şöyle yapın, hücumda şunu oynayın diyorum. 10 saniye sonra bazı oyuncular tam tersini yapıp kafalarına göre oynuyor. Onlar bu yolda giderlerse benchte otururlar. Onlar için sunabileceğim başka seçenek yok. 10 saniye sonra hatırlamıyorlarsa kafaları başka yerde demektir. Benim için çok basit. Oynamak isteyenlerle oynayacağım. Ben oynama isteğini oyuncunun gözünde görmeliyim. Kim olduğu hiç önemli değil. Geçmişte yaptıkları geçmişte kaldı (ıslık çalarak), beni gelecek ilgilendiriyor. Gerçekten özel bir oyuncu olduklarına inanıyorlarsa bunu şimdi göstersinler.
Siena'ya geçen hafta neden kaybettik? Aptalca hatalarımız yüzünden. Bazı oyuncuların yeterince kazanma isteği olmadığı için kaybettik.
Artık yeter... 6 oyuncuyla oynarım, 7-8 oyuncuyla oynarım. Benim için sorun değil. Onlara verdiğim süreyi, Panathinaikos'ta oynadıklarını fark edemiyorlar. Bu aptallık.
Her antrenmanda binlerce defa aynı şeyleri tekrarlamaktan bıktım. Bana haklı olduğumu söylüyorlar antrenmanı durdurduğumda... Haklı olduğumu biliyorum. O zaman konsantre olun. Panathinaikos'un milyonlarca taraftarı olan bir kulüp olduğunu anlayın."