Takım sporlarında “kumar” gibi oyun oynayan hiçbir takım mevcut oyununu uzun süre istikrarlı bir biçimde oynayamaz, rakibini kabul ettiremez ve başarı elde edemez. “Ya sadece asist üzerinden üçlük attırıyor kardeşim bunlar girmediğinde görürüm demek” hem kocaman bir basketbol cehaletidir hem de sadece kendi basketbol görüşünün en iyisi olduğunu zannedip başarısızlık üzerine yersiz ego sonucu “ben demiştim” diyebilme kibri üzerine tatmin sağlama duygusudur.
Sezonluk maratonlarda her zaman iniş çıkışlar olur. Oyuncu performanslarına göre, sakatlıklara göre şekillenen ve değişebilen, rol dağılımları olur. Bir takım kimyası yaratabilmek de öyle kolay iş değildir. Farklı farklı egoları yönetip bir hedef doğrultusunda aynı inançla sahada yer almasını sağlamak antrenör ekibinin işidir. Tabi bizim gibi her boku çok bilmişlerin ülkesinde 3-5 maçla büyük büyük laflar da edilir nice hocalar da anında “siktir edilir”.
Senin takımın normal sezonun ikinci yarısını oyun olarak domine etmiş, farklı rakiplere karşı da bunu ispat etmiş, yetmemiş belki de sezonun en flash, birçok takıma zorluk çıkartmış ve tahmin edilmesi zor bir rakibe karşı da serinin genelini kontrol edip sürklase ettiyse oturup bir özeleştiri yapacaksın. Bunu yapamayıp hala F4 üzerinden dahi olumsuz beklentiler kurmaya çalışıyorsan ilk paragrafta da yazdığım üzere yersiz egodan gözü kör olmuş bireyden öteye gidemezsin. O kadar gözünüz kör olmuş şampiyon olsa dahi hocayı göndermeyi maharet zanneden bir şuursuzluk vuku bulabiliyor egodan dolmuş taşmış zihninde.
Gelelim işin saha içi kısmına değişen ve gelişen basketbolla beraber set dediğin şey temelde 3-4 plandan oluşur ve sonrasındaki saha içi aksiyonlara göre seti neticelendirirsin. Tepe PnR ile başlayabilirsin, bunu forvet üzerinden dirsekten yapabilirsin ya da yüksek tempo handofflar ile seti şekillendirirsin vs. Rakibinin oyuncu portföyüne göre de bu setler bir ağacın dalları gibi evrilir alçak posttan yaratırsın, iso oynatırsın ya da kısa devrilmeler pozisyon bulmaya çalışırsın. Elindeki oyuncu portföyü şuta yetenekli bir takımsa dış şut üzerine de ciddi kafa yorman kadar doğal bir şey yoktur. Eğer ki doğru pozisyonları hazırlıyorsan bu şutların “zorlama” değilse bu bir plandır. Bu takımın sadece bununla yaşadığını iddia etmek ise bir o kadar gülünç ve cahilce bir yorumdur ne yazık ki.. Errick kumarmış başarı varsa kendisine yazarmış! Oldu paşam o oyuncuyu takıma ve sisteme entegre eden de kilimcinin kör oğlu zaten, Saras da bostan korkuluğu görevi yapıyordu o takımda…
Son olarak bu forumda aktif bir yazar değilim genelde okuyorum ve ne yazık ki senin gibi basketbolu çok iyi bildiğini zanneden yanıldığında dahi bunu kabul edemeyen birilerini gördüğüm zaman da yazıyorum. Hakettiğiniz muamele tam olarak bu. Kendinizi her şeyden büyük görüyorsunuz, kibrinizden önünüzü göremiyorsunuz ve her şeyi çok basit zannedip insanların emeklerini yok saymaya bayılıyorsunuz. Bu cehaletin ve yersiz kibrin yok olabilme ihtimaline zerre inancım olsa oturur sabaha kadar basketbol tartışırım da buna değecek bir tarzın yok.
Merak ediyorsan eğer başka bir forumda da uzun yıllardır yöneticilik yapıyorum aynı şekilde orada ise oldukça aktifim …Buraya sadece arada okumak için giriyorum. Sen ve senin gibi profiller hiç değişmiyor tek yapabildiğiniz şey “hakaret etmek”
Şimdi kaldığın yerden büyük büyük sözlerle basketbol yorumlamaya ve olumsuz beklentilere sahip olmaya devam edebilirsin. Selametle