Takım harika oldu, kısasından uzununa, hücumundan savunmasına heyecan veriyor, umut aşılıyor.
Bir kaç ay geriye dönecek olursak, Euroleague final four unun en baskın, en formda takımının 2 güzide oyuncusu milli takım antrenmanlarında sakatlanıyor. Kimsenin o zaman önemsemediği, hatta "aman çocuklar dinlensin bari çok yoruldular" minvalinde düşünceler bile varken; hem Bobby hem de Kalinic hala takımda değiller. Üstelik Llull gibi bir winner ın ağır sakatlığı nedeniyle kim bilir belki de İspanya turnuvada şampiyonluğu bıraktı.
Şimdi önümüzde dünya kupası elemeleri mevcut. Farklı organizasyonların çakıştığı ve çatıştığı bu kaygan zeminde oyuncuların göz açıp kapayana kadar ülke değiştirip maçlara çıktığı bir fikstürde ne derece milli duyguların peşinden gidebilecek oyuncular, hep birlikte göreceğiz. Ancak şunu belirtmek isterim, sakatlık tek başına fizyolojik bir olgu değil, mental kırılmalar da bunu tetikler. İstatistik ve olasılık hesabıyla bakılırsa da, maç sayısı arttıkça sakatlık riski de artar.
Bir de farklı platformlarda farklı hedeflerin peşinden koşmak da mental olarak etkiliyor oyuncuyu galiba. Bir tarafta Milli takıma gelmeyen / gelemeyen bir sürü oyuncunun etkisiyle turnuvadaki iddası "kuşa" dönen Milli takım, değer tarafta sezona son 3 yılda olduğu gibi Final Four hedefiyle başlayan ve ünvanını koruma amacı güden bir Fenerbahçe! Sinan'ın bu iki platformdaki görüntüleri için çok rahat şunu söyleyebiliriz, Milli takımdaki görüntüsüyle, takıma katıldıktan sonra kısa sürede takımla uyumu ve vereceğine inandığım adanmışlık duygusu arasında dağlar kadar fark var.
Mental yorgunluklar, fiziksel düşüşler, maç sayısının fazlalığı hepsi aynı sepette, bu toplamların sonucu maalesef sakatlığa eşit. Bu sene bence en önemli sorunumuz oyuncuların özelindeki sıkıntılar değil, bir arada çalışma sürelerini etkileyebilecek kadar uzun süreler oyuncuların birbirlerinden ve takımdan uzak kalması olacaktır.