Öncelikle Ali Koç aleyhtarlığı yapıp Aziz Yıldırım destekçiliği yapmak ya da tam tersi olarak Aziz Yıldırım muhalifliği yapmak gibi bir amacım yok onu baştan belirteyim. Kişilerle de sorunum yok. Sadece ve sadece Avrupa Şampiyonu bir kadronun zorlu deplasmanda uğraştığı şeyleri göstermek için linki paylaşıyorum. Tarafların ya da muhatapların Fenerbahçe sevgisinden de en ufak şüphem yok. Bu bir durum tespitidir, kişilerle sorunum yok tekrar altını çizmek isterim. Gerçekten çok yazık, bu kadro bunu hak etmiyor. Ya da biz bu kadroyu ne kadar hak ediyoruz? Maçın oyuncusu olan, formayı sonuna kadar terleten Kalinic'in beden diline, mimiklerine bakın. Yıllar önce bir büyüğüm Fenerbahçe'nin en büyük rakibi Fenerbahçe'dir demişti. Bu tespiti somutlaştıran kanlı canlı bir örnek ne yazık ki. Neyin nerde ne zaman yapılacağını bilmeyen bir milletiz sanırım. Gerçekten çok yazık...
https://www.youtube.com/watch?v=dQo1r-b5n3M
Merhaba Ertan bey, videoyu çeken yükleyen kişi olarak istesem Kalinic'in mimiklerini falan görmemenizi de sağlardım.

Oyuncuların taraftarla olumlu olumsuz ne kadar etkileşim içinde olduklarını göstermek için kesmedim.
Onlar profesyonel oyuncular olduğu halde sürekli bir destek beklentisi içindeler. Bu motivasyon katkısını sağlamak amacıyla insanlar iç sahada olsun, deplasmanda olsun kendi imkanlarıyla ellerinden geleni yapıyorlar. Öncelikle empati kurmanız gereken kadro değil, taraftar olursa biraz daha farklı yorumlanabilir.
Yani aynı şekilde siz bu taraftarların da kendi sahamızda olsun deplasmanda olsun taraftarlık görevi icra ederken nelerle uğraştığının, bu yönetim mantalitesi yüzünden ne sıkıntılar çektiğinin farkındasınızdır.
Yeri geliyor ne kadar güzel pankartlara emek vermiş olan gençler kapıda saatlerce bekletiliyor, içeride bir taraftar grubuna başkan yer tahsis etti diye asamıyorlar vs. O zaman bizim de Kalinic gibi yüzümüzde beliren üzüntülü canı sıkıntılı mimikleri tahmin edebilirsiniz. Bazen coşkuyla tezahürat edilmek isteniyor ama salonun büyük kısmı kendi keyfine bakarak takılıyor , o insanların verdiği emek hiçe sayılıp tribün materyalleri alıkoyuluyor. O zaman biz de Vesely gibi sorumlulara sinirleniyoruz, insanların hiçbir şey yapacak hevesi kalmıyor.
Neyse kısacası burada yaşanan mevzu da, taraftarlar toplu halde yerleşmiş değildi. Biletleri farklı bölümlerde olanlar nedeniyle bütün halde destek imkanı zordu. Bench arkasında olanlar maç boyu takımı motive etmekle uğraştı, Ali Koç tezahüratı falan maç sırasında yapılmış değil yani. Maç sonu klasik olarak tezahüratlar yapıldı. Maçın başlamasından önce güvenlik tacizi başlayarak sürekli demirlere pankart asılamayacağı uyarısı yapıldı. Ardından takıma tezahürat edilirken molalarda sayılarda falan elde kaldırılan pankartlara da müdahale olmaya başlandı. Ozan Balaban'a göz atınca acaba güvenlikle diyalog kurar yardımcı olur mu derken, meğersem aslında onun talimatı olduğu öğrenildi. Zira ikide bir gelen güvenlik sorumlusu sinirle kovalanınca adam artık yanına bir tercüman kız alarak geldi, durumu izah etti, sizin kulüp yöneticiniz bu şekilde istiyor dedi. Ona tepkiler yönelince, yanındaki kim olduğu öğrenilemeyen şahıs tribündekilerle el kol küfürlü diyaloga başlıyor. Ona da müdahale ettikleri olmuyor ve mevzu uzadıkça uzuyor.
Devre arası Ozan Balaban gelip kulüp içi kongre siyasetini buraya da taşımayın, Atatürk pankartı kalsın diğerlerini açmayın, sadece takımı destekleyin diye diretince, aksi karşılık alıyor. Zaten takım desteklenirken kendisinin mevzuyu kaşıdığı, yanındaki şahsında provoke ettiği söyleniyor.
İkinci devre başı skor yaklaşırken hala o şahısın provokasyonu ile uğraşılmaya devam edilince , tribün içinde yöneticiye bir şey diyemeyip anca yanlarındaki taraftara laf edebilen iş adamları grubu ile bir ters diyalog oluyor. O esnada takımda sakinleştirince tekrar maça odaklanma oluyor. Maç sonu gelip takıma destek için teşekkür eden Ozan Balaban'la yapılan yanlışlar konuşuluyor. Ertesi gün ise gazetelerde tamamı yalan dolu haberler okunuyor.
Orada az kişiyle Litvanların tacizi eşliğinde takıma ses vermeye uğraşan, ter içinde kalan adamlar da oyuncular kadar yoruluyordur. Onların bu emekleri karşılığında maddi bir kazançları da yok sonuçta, bu da taraftarlığın doğal yapısıdır. Ama tribüne müdahale ederek bir şeyler dikta etmek insanları artık bıktırarak, iyice agresif duruma sokuyor.
Bu noktada taraftar kime inanıp güveneceğinin bilincinde,o yüzden günleri sayıyor, mesajlarını veriyor. Eskiden beri neyin, nerede, ne zaman yapılması gerektiğini bildirenler bu kulüp çevresine çöktüğü için, bugün bu başkan ve yönetim zihniyetine muhatap kalmak zorundayız maalesef.
Sizin iyi niyetli yorumunuzu anlıyorum ama tribünde yönetimle olaylar bambaşka boyutlarda yaşanıyor, bu takım öyle toz pembe koşullarda desteklenmiyor, zamanında yapılan sessiz protestonun amacı da bir nebze bunu vurgulamak olmuştu. İnşallah bu kadro bir gün hak ettiği taraftara kavuşur.