Beton yığınından başka bir şey değil.
16 TBL takımı içinde Efes'ten sonra en kötü ikinci trübün ambiyansına sahip yer... Bunun salonun mimarisinden çok, hedeflenen seyirci profiliyle ilgili olduğunu düşünüyorum. Beton yığını olduğu, yani RUHU olmadığı doğru; çünkü bir yere RUHU onun içindekiler verir. Maalesef maçı yaşayan, hakemi baskı almaya çalışan, ortadaki düdüklerde hemen refleks gösteren, rakibi hücuma geçtiğinde bozmaya, bizim takımı ise alkışlarla motive etmeye çalışan, yani her an maçın içinde olmaya çalışan bir kaç yüz kişi her maç kendisini paralarken bir süre sonra onların da pili bitiyor. Onca vurdumduymaz "seyircinin" içinde, bir taraftan da maçla ilgisiz şarkılar türküler girilince, ne olduğu belirsiz birbirinden kopuk insan yığınlarıyla ev sahibi baskısı kurmak mümkün olmuyor.
Bu salon işler kötü giderken trübünlerin takımı uyandıracağı bir salon değil; takımın iyi oynayarak trübünleri zaman zaman uyandırmayı ve lutfedip alkışlamalarını sağladığı bir salondur. Faciadır. Ne kadar bizim olduğu, ne kadar sponsorun olduğu ayrıca muammadır. Bizim salonumuzda Ülker'in bizi yenerek kazandığı şampiyonluk flamasının asılması da bu konuda tereddütü olanların vehimlerini güçlendirmektedir.
Maçları salonun tapusu değil, içine doldurduğun taraftar ve takımın kenetlenmesi kazanır. Şimdi İpekçi'de yarın bize ambiyans nasıl olur dersi verecekler ve bunun ayıbı bizim değil... Sebep olan zihniyetin... Hani orada yumruğu yiyip tıpış tıpış ikileyen ve burada da misafirperverlik yapmaya kalkanlar var ya... İşte o kafa...