İlhan abi kızacaktır, Hakan abi de biraz kızacaktır ama ben açıkçası takımda olumlu yönde değişimler gördüğümü söyleyebilirim. Birazdan yazacaklarım beni de üzüyor ama gerçekler de acıdır.
Ciddi anlamda düşme tehlikesi yaşayan bir takıma geldi Ersun Yanal. Yukarıda söylendiği gibi yok hükümet izin vermez, yok devlet el koyar, şu olur, bu olmaz gibi (aslında bu daha büyük hakarettir, zira düşmeyi hak ediyorsak düşelim, hak etmediğimiz halde torpille kalmayalım) şeyler hikaye. Psikolojik olarak tamamen dibe vurmuş bir takım yaratıldı resmen. Bu şartlarda keskin değişimler yapmak da zarar verebilirdi. Yanal keskin değişimden ziyade yavaş yavaş değişimi seçti, ki bence doğrusu da buydu.
15 maçta 3 galibiyet alabilmiş, 7 de mağlubiyet yaşamış ve üstüne sadece 14 gol atabilmiş küme düşme hattındaki bir takımı, kendi kariyeri de sorgulanır haldeyken almak kolay değil. Ersun Hoca'yla 9 maçta sadece 1 kez kaybettik. Bu normal şartlarda övünülecek bir durum olmasa da, mevcut şartlarda önemli bir başarıydı. 3 galibiyet son derece yetersiz ama mevcut şartlarda o psikolojik eşiği geçmekte önemli bir sayı oldu. Her şeyden önce kolay kaybetmeyen ve kazanmaya daha yakın bir Fenerbahçe çıktı ortaya. Üstüne basa basa söyleyeyim, normal şartlarda bununla övünmek ayıptır ama normal şartlarda gitmiyoruz. 15 maçta atılan 14 golü düşününce, 9 maçta atılan 15 gol de fena durmuyor.
Kupa maçlarını değerlendirme dışı bırakıyorum. Ben bu şartlarda tek bir hedefe odaklanmanın mantıklı olduğunu düşünenlerdenim.
Devre arası birçok takviye yapıldı ama bu tip bir takıma yapılan takviyelerin adaptasyonunu sağlamak da kolay değildir. Zaten dibe vurmuşsun, üstüne kısa sürede yarı revizyon yapıyorsun. Bu süreci de yavaş ama az sancılı atlattığımızı düşünüyorum. Ben eminim bizim birçok eleştirdiğimiz konuda Yanal'ın da içi rahat değildir. Normal şartlarda Volkan'ı düşünceğini sanmıyorum. Lakin psikolojik olarak havayı terse çevirmek için bir barış süreci başlattığı da kesin ve bu da son derece doğal. Kenetlenme mesajını bu şekilde verdiğini düşünüyorum takıma. Kimseyi dışlamadan, herkesi olabildiğince kucaklayarak.
Yanal döneminde zaman zaman çok iyi performanslarımız da oldu. Belli bölümlerde (maximum 30-40 dakika aralığında) Fenerbahçe'nin Fenerbahçe gibi oynadığını gördük. Bu şartlarda bunu 70-80 dakikaya yayması çok zor. Keşke yayabilsek ama eldeki mevcut yapı ve psikolojik durum buna çok net engel oluyor.
Şu da bir gerçek ki, yöneticiler, oyuncular, teknik ekip ve biz taraftarlar ilk defa böyle bir durum yaşıyoruz. Hepimiz ne tepki vereceğimizi şaşırmış haldeyiz. Benim çocukluğumda Fenerbahçe sıralamada 4. ya da 5. bitiricek gibi olduğunda yer yerinden oynardı. Başkanların, teknik adamların kellesi istenirdi. Ali Şen başkan Fenerbahçe şampiyon tezahüratları yapılırdı. Şimdi 5. bitirsek sevinçten havalara uçarız, ki 14-15 aralığında bir yerdeyiz. Hepimiz için bir daha yaşanmasını asla istemediğimiz ve yaşanmasının zor olduğu tuhaf bir sezon yaşıyoruz. Kabus gibi.
Not:
Miha Zajc'ı beğendiğimi söylemiştim. Bence net iyi topçu, bunun da sinyallerini veriyor. Önümüzdeki sezon daha derli toplu bir takım kimyasında çok iş yapacağını düşünüyorum.