Paris, oynaması en zor takımlardan birisi. Adamların ne zaman ne yapacağı belli değil. Shorts'un kontrol edilemeyen oyunu onlar adına en büyük avantaj olurken bir de Ward, Hifi dibi adamlarının süre ve düzene bakmadan kaldırıp attıkları üçlükler tamamen maçın kaderini belirliyor. Özellikle dış şutları girdiğinde her zaman her takımı yenebilirler. Hücumların yanında adamların savunma enerjisi de çok yüksek. Oldukça sert ve baskılı savunma yapıyorlar. Bu sertliğe hakemler de izin verdiği takdirde rakibi tamamen çaresiz bırakıyorlar. Bugün bize karşı da oldukça agresif başladılar ve zaman zaman da maçı kaybedeceğiz görüntüsü oluştu ama çok lükür bir kazaya uğramadan kendi adımıza çok kritik ve değerli bir galibiyet almış olduk. Bu galibiyetin başlıca nedenleri; Savunma ribauntlarımız, Dyshawn Pierre hamlesi ve Guduriç faktörüydü. Ayrıca McCollum'un yokluğunda Baldwin'in son dakikalardaki oyunu başta olmak üzere toplamdaki 8 asisti de değerliydi.
Birçok kişi gibi ben de takımın üçlük odaklı oynamasını handikap olarak görüyorum. Özellikle şutların girmediği durumlarda yediğimiz basketler rakibi yukarı taşırken bizim de ritmimizi bozuyor. Ama şunu da unutmamak lazım ki Saras bu takımı kurarken bunu planlayarak kurdu. Baktığınızda Khem Birch haricinde herkes şutu riske edilemeyecek oyuncular. Hatta Birch'ten önce de yanlış hatırlamıyorsam Samaniç vardı ve o da şut atabilen bir oyuncuydu. Kısacası böyle düşününce neden çok fazla üçlük deniyoruz diyemiyorum. Allah'tan bugün şutlarımızın girmediği anlarda savunma ribaundu alarak Parise hızlı hücum şansı vermedik. Yoksa en az +10 la kaybederdik.
Maccabi maçından sonra 2.bir yenilgi her şeyi berbat edebilirdi. Çok şükür o kazayı yaşamadık ve çok değerli bir galibiyet aldık. Şimdi sırada önümüzde Paris-Monaco, Panathinaikos-Real, Bayern-Kızılyıldız, Olimpiakos-Partizan maçlarının olduğu bir haftada Milano maçını da kazanarak yerimizi iyice sağlamlaştırmak var.