iyi oyuncular almak sıkı takım olma manasına gelmiyor
en iyi adamları da alsak sahada oyuncular kavga etmezse hiç bir şey başaramayız. herşey yetenek veya oyun planı değil. basketbolda zaten bunlar 30% ancak yer bulur. şu ana kadar kurulan kadrolara bakıyorum, bir tane bile kavgacı gürültücü adam yok. bakın en kral skorer Henry Turner'dır bu kulübe gelmiş geçmiş. Şut çıkarken bile savunmacısına ya diz atardı ya dirsek ya da ayağını açardı. adamın hücumu bile pisti yani.
Güray Kanan, Zaza TAtu Enden, Zeki Gülay hiç biri çok iyi hücumcu değillerdi (Güraya haksızlık olmasın tutturdu mu atardı) ama rakibin sinirini inanılmaz bozarlardı. Halen daha Mirsad'ın yerini dolduramadık. Dolduramayız da çünkü o adamın basket oynarken gözü dönüyordu. Basket oynarken gözü dönen lazım. Bu illa boy/fizik meselesi değil. Bu yürek meselesi. Maalesef şu an kadroda bu yürekte adam yok
iyi savunmadan bahsediyorsunuz. iyi savunma sayı yememek değil ki. iyi savunma, rakip potaya bile gitse onu hırpalamak yıpratmaktır. biz bu sezon hiç iyi savunma yapmadık, ancak bizim gibi yumuşak takımları (Efes, Budivelnik) savunma ile bunaltabildik. Zaman bulursam istatistiğine bakıcam, TOP16 nın en fazla basket faul veren takımının biz olduğunu hissediyorum. Çünkü faullerimiz hep bayan basket faulu :acemice ve etkisiz. halbuki sen adamın koluna baltayı öyle bir indirirsin ki, belki bir faul yaparsın ama adamın o kolu maçın sonuna kadar hep ağrır. Biz bu yetenek avcılığımızın yanına fiziki kapasiteyi de ekleyemezsek her sene heyecanlanırız ama sonrasında dayağımızı yer evimize döneriz.
Ondan sonra da o gelsin bu gitsin olur, fazlası da olmaz. ondan sonra kendi kendimize söyleniriz: NAvarro şöyle bilmemne çocuğu, Bourusis şöyle çirkef, o böyle bu şöyle.