Şöyle bir şey yazdım maçla ilgili...
http://www.altinciadam.com/2014/06/04/ilk-raund-obradovicin/
Takımların Play-off performansları ve form durumlarına bakıldığında, en azından kısa vadede oynanacak karşılaşmaların favorisinin Fenerbahçe Ülker olduğunu düşünmemek sanırım biraz gerçeği inkar etmek gibi olurdu. Zira Fenerbahçe, Karşıyaka serisinde hem hücumda, hem savunmada sezon başından beri hiç çıkmadığı kadar üst seviyeye çıkmıştı. Galatasaray Liv Hospital ise Beşiktaş ve Banvit’i zorlanarak geçerken, basketbol olarak da çok iyi durumda olduğunu gösteren bir grafik çizmemişti. Ancak iki ekibin form durumlarına rağmen, hemen hemen denk olan kadro kaliteleri sebebiyle Fenerbahçe’nin bu kadar ağır basacağı ve 19 sayılık farkla kazanacağını beklemek biraz abartı olurdu.
Sahadaki mücadeleye baktığımızda, hava atışından itibaren Fenerbahçe’nin bariz üstünlüğü söz konusuydu. Maçın başından sonuna dek setleri inanılmaz akıcı oynayan sarı-lacivertliler, Galatasaray savunmasını çaresiz bıraktı dersek yeridir. Her fırsatta öncelikle topu pota altına indirmeyi amaçlayan Fenerbahçeli oyuncular, amaçlarında çoğu zaman başarılı oldular. Sadece 3. çeyreğin ortalarındaki Bo-Berk değişikliğinin ardından 4-5 dakikalığına hücum ritmlerini kaybettiler, geriye kalan 35 dakikalık bölümde hücum planları son derece iyi işledi. Zira iç-dış dengesine baktığımızda kullanılan sadece 17 üçlüğe karşın, çoğu pota altından 38 adet 2 sayılık denemesi göze çarpıyor. Ve farkın neden bu kadar büyük olduğunu gösteren en önemli istatistik de 30/38 gibi %79’a varan iki sayılık isabet oranı. Ayrıca Fenerbahçe’nin maç boyunca yaptığı 24 asist de top paylaşımının ne kadar iyi olduğunun bir diğer göstergesi.
Galatasaray açısından oyunu değerlendirirsek, söyleyecek çok fazla bir şey yok açıkçası. Yukarda değindiğimiz Fenerbahçe’nin akıcı ve tempolu setlerine karşı savunmada pek varlık gösteremedikleri gibi, hücumda da tepeden pick and roll oynamak dışında hiç bir şey yapmadı sarı-kırmızılı oyuncular. Fenerbahçe’nin 14 top kaybıyla oynadığı bir maçta yaptıkları sadece 5 top kaybına rağmen sahadan 19 sayılık mağlubiyetle ayrılmalarının en önemli nedenlerinden biri B planlarının olmamasıydı kanımca.
Fenerbahçe’nin uzun yıllardan beri sıkıntı yaşadığı ve kronik hastalığı haline gelen ikili oyun savunması, herhalde daha önce hiç bu kadar iyi olmamıştı. Galatasaray’ın uzunları Bonsu, Dudley ve Furkan’ın, rakipleri Oğuz ve Zoric’e karşı ayak çabukluğu ve atletizm avantajı göze çarpsa da, sarı-lacivertlilerin ilk yarıdaki temel ikili oyun savunma prensibi, bu oyuncuların orta mesafe şutu zaafını kullanmak oldu. Şöyle ki; Oğuz ve Zoric, tepede perdeye giden uzunları takip etmek ve guarda show up yapmak yerine faul çizgisi civarında pozisyon alıp, hem kendi atletizm ve geriye dönüş zaaflarını minimize ettiler, hem rakip uzunların dış şut zaafını kullandılar. Perdeden çıkan guarda yardım savunmasını ise zaman zaman forvetlerden getirdiler. Bu noktada Arroyo ve Ender gibi dripling üzeri gayet iyi şut atan guardların perde çıkışlarından sonra potaya hemen hemen hiç bakmamaları, Fenerbahçe’nin savunmada aldığı riskleri cezasız bıraktı. Ayrıca Galatasaray’ın düşük üçlük yüzdesi de Fenerbahçe’nin aldığı risklerin cevapsız kalmasını sağlayan bir diğer nedendi.
Tabi Fenerbahçe’nin ikili oyun savunma stratejisinin her iki devrede birbirinden tamamen farklı olduğunu söylemek gerekir. İlk yarının aksine ikinci devrede Oğuz ve Zoric, perdeden çıkan guarda ikili sıkıştırmaya giderek ya rakiplerin pas açısını kapattılar ve onları geriye 1-2 driplinge zorladılar. Ya da driplingi kenarlara yönlendirerek topun devrilen uzuna inmesine engel oldular. Ergin Ataman’dan, Obradovic’e karşılık verecek hamle gelmeyince de sahadan 89-70 galibiyetle ayrıldılar.
Oyunun dışına çıkıp, sezon başından beri sıklıkla yapılan Obradovic-Ataman kıyasına değinirsek, ilk raundu Obradovic’in ezici bir üstünlükle kazandığı ortada. Takımı hem hücum, hem savunmada oyunu 40 dakika boyunca domine ederken, Ergin Ataman gibi son 2 yılın şampiyon koçunun B planı üretememesi, gelecek maçlar adına ne gibi çözümler arayacak sorularını da beraberinde getirdi. Oynatalım ve hep birlikte görelim…