2007 senesinde Aydın hoca başımızdayken İpekçide yaklaşık 20 sayı farklardan Napoliye kaybedip elenmiştik. O gün salondan Bostancıya dönerken (o zamanlarda İpekçiden dönmek ölüm gibi) o bitmeyen yol boyunca bugünün hayalini kurmuştum ve kısa zamanda geleceğine inanıyordum . Ancak gelmedi, gelmeyi bırakın bizi yanına bile yaklaştırmadı.
Sadece Spahija dönemindeki 1-2 aylık periyot dışında Euroleague maçları hep eziyet oldu. Bir umutla Abdi İpekçiye gittim hep belki Pana-Real-Barca-Cska vs gibi takımlardan bir tanesini yeneriz de tarihe tanıklık ederim diye ama 2.periyotun yarısına gelmeden maç bitiyordu.
Önce yapılanma diye kandırdılar,o bütçelere çıkamayız Tanjevic proje adamıdır dediler 2011 İstanbul Final 4u hedef dediler . İhtimal vermedik, ama bir umut bekledik acaba mı diye olmadı. Sonra 2 sene önce artık bütçe olarak büyük dedikleri takımların ayarına gelmiştik. Ama sonuç yine hüsran oldu. Ertesi sene getirilebilecek en iyisini takımın başına getirdiler. Olmadı. Milanoya kaybedip elendiğimiz maçtan sonra salondan Bostancıya kadar yürüdüğümü hatırlıyorum.Sinirliydim ama daha da ötesi artık bezmiştim. 2007de kaybedip eve döndüğümüz günkü taşıdığım umudun , beni tamamen terk ettiği gündü
O gün, beni bir daha bu salona kimse getiremez diye kendime yemin ettim. Hiç bir zaman başaramayacak bu organizasyon diyordum. Gerçekten de Fenerbahçe basketbol takımını canlı izlediğim son maçtı.
Bu sene yine geçen seneki gibi iyi başlamıştık. Temkinliydim, ayrıca yıların tepkisi vardı üzerimde. İçten içe takım hakkında pozitif düşünen ,olumlu konuşan insanlara da öfke duyuyordum. Daha kaç kere bu organizasyon sizi yüz üstü bırakacak,akıllanmayacak mısınız diyordum.?
Sonra Cska ve Olympiakos maçlarını da içeride kaybedince gram şaşırmamıştım , öğrenilmiş çaresizliğin ne olduğunu bizzat yaşadığım için bekliyordum çünkü. Hatta bu forumda takıma looser dedim. Gerçi looser derken oyuncuları koçu kast etmiyordum . Genel olarak Fenerbahçe Ülkere yönelikti ithamım. Çünkü en iyi koçu en iyi oyuncuyu getirsek bile sonuç değişmiyordu.
Cleveland şehrinin laneti gibi bir lanet var diye düşünüyorum.
O günden sonra takım şaha kalktı yine sevinmedim, taa ki Olympiakosu yenene kadar. O maçtan sonra yavaş yavaş her şeyin düzeleceğine inanıyordum ki, bu sefer Hickman sakatlandı . Sonra Maccabi maçında 11 sayı geriye düştüğümüzde televizyonu kapadım. Alın size Fenerbahçe ülker dedim, yine Obradovic'in yapacaklarına inanmıyordum.
Fakat Star Wars'ın ilk filminde Darth Vader'ın "I find your lack of faith disturbing" deyip komutana yaptığını , Obradovic bu sezon bir kez daha ben ve benim gibilere yapıp geri dönmüştü. 2-0 olduğunda bile sevinmemiştim ve bugüne geldik.
O Pargo'nun kaçırdığı toptan sonra sanki bilincim yerinde değildi. Kalan o azıcık saniyede, havada hoplayıp zıplayan bir sürü insan , bir sürü kol seyrettim tepkisizce. Sonra bittiğimi anladım artık olmuştu 8 senelik o lanet artık kırılmıştı. Hani Mustafa Kemalin 2, İnönü muharebesinden sonra söylediği meşhur bir söz vardır ya. "Siz orada sadece düşmanı değil milletin makus talihini yendiniz" diye. İşte Fenerbahçe bugün İsrailde sadece Maccabiyi değil bir basketbol klübünün makus talihini de yendi.
Genellikle bu foruma yazmıyorum. Sadece foruma değil hiç bir yere Fenerbahçe basketbolu ile ilgili yazmamaya özen gösteriyordum geçen seneden sonra. Yazdığım zaman da olumsuz şeyler yazıyordum . Bu da bir özeleştirisi olsun
Son olarak iki kişiden özür dilemek istiyorum
Biri Obradovic . Obradovic hakkında da pek iyi şeyler düşünmedim, Pirede kazanana kadar . Ama hep sonuçlar üzerinden eleştirdim. Ne oynanan basketbol ne oyuncu tercihleri ve maç içi kararları hakkında bir şey demedim. O kadar ileri gidecek kadar haddimi aşmadım.
Yine de hikmetini sual ettiğim için özür dilerim.
İkincisi ise Kenan Sipahi. Hiç ısınamadım, takımda fazlalık olduğunu düşündüm hep. Ama geçen maç Semih'in smaçından sonra kendini kaybedip onu yumruklamaya başlaması ve bu maçta da son saniyede top elinde kaldıktan sonra haykırmasını (aynı tepkiyi verdik) gördüm ya , bir taraftardan farkı olmadığını anladım o an. Kenan'ın bundan sonra en kötü oynadığı maçta bile, parkeye yüreğini koyacağından şüphe etmeyeceğim.
Uzun lafın kısası teşekkürler herkese.