Bu akşam ilk defa 40 dakika izledim Paris'i. Cidden nevi şahsına münhasır bir takım. Çok ilginç, hatta biraz da saçma bir maç oldu. Olympiakos son çeyrekte 22-0'lık bir seri yaparak geri geldi ve öne geçti. Tam dağıldılar dedim ki iki kritik üçlükle cevap vererek ayakta kaldılar ve maçı aldılar bir şekilde.
Paris çılgın bir takım. Üzerlerinde bir baskı olmamasından olsa gerek çok rahatlar. Maç sonuna kadar 5'te 0 atan adamın bile kritik şutta eli titremiyor. Oyunları T. J. Shorts'a çok bağlı. Splitter ekonomik kullanmaya çalışıyor, en azından bu maçta öyle oldu. 22-0'lık serinin 13-0'ı da o dakikalarda gerçekleşti. Bu herif Bobby Dixon yüreği yemiş. Yetenek olarak da bir adım önde zannımca. Maçta öyle sekanslar oldu ki Olympiakos seyircisi attıkları sayıya sevinemeden potalarında sayıyı gördüler. Abartmıyorum sayı sevinciyle ayağa kalkan seyircilerin söverek oturdukları oldu. Son 25 saniye, maç topunu kullanacaklar, ilk 5 saniyede maç boyunca 5'te 0 atmış adam hiç titremeden kaldırdı attı üçlüğü. Set oyununa kalınca sahada T. J. Shorts yoksa bir hayli bocalıyorlar. Maç bitince tüm röportajlar tevazu üzerineydi.
Rakipler, bu türden bir basketbola alışık olmadığı için şaşırıp kalıyor sanırım. En azından Olympiakos'ta bunu hissettim. T. J. Shorts sağlıklı kaldığı sürece F8 yaparlar her türlü, sonrasını bilemiyorum.